| | | 16 Ocakta başlayan doğrudan görüşme süreci devam ederken, bu kez Rum Yönetimi lideri Glafkos Klerides, birkaç ay önce yaptığı Atina ziyaretinde aynen 12ye 5 var ifadesini kullandı, Yunan hükümetine mesaj vermek için. Bir başka açıklamasında ise 83 yaşındaki Klerides, 1974ten beri en kritik dönemden geçiyoruz. Önümüzdeki aylar çetin diplomasi savaşlarına sahne olacak. Kıbrısın geleceğini bu savaşlar belirleyecek dedi. O ayları Türkiye seçim karmaşası ve belirsiz bir hükümetle geçirdi. Atina ise BM ve AB nezdinde en üst düzeyde diplomatik temaslarla.
BU KEZ DURUM FARKLI
Kıbrısta yine 12ye 5 var. Ama bu kez, çözüm olsun ya da olmasın akrep ve yelkovan orada takılı kalmayacak. 1977de, 1979da, 1985te, 1992de görüşmeler barış antlaşmasıyla noktalanamadı. Zaman zaman , Annanın planında olduğu gibi imza için tarihler dahi belirlendi, planlar, haritalar günlerce aylarca hem liderler, hem halk arasında konuşuldu. Ancak gerçekleşmeyen sonuçların ardından herkes yoluna kaldığı yerden devam etti, ta ki bu zamana kadar. Şimdiyse durum farklı. BM Genel Sekreterinin hafta başında taraflara sunduğu planda tarafları tatmin eden, ya da eşit şekilde tatmin etmeyen bir çözüme ulaşılabilirse, Doğu Akdenizdeki batmayan uçak gemisi yeni mecralara yelken açacak. Önümüzdeki günlerde taraflar, büyük olasılıkla planı müzakere etmek için masaya oturacak. Ancak Annanın planı Türk tarafı açısından bırakın kolay kabul etmeyi, kolay müzakere edilemeyecek noktalar içeriyor. Önceden olsaydı, Denktaşın okur okumaz bu planı reddedeceği kesin. Halbuki bu kez planın bu kadar sıkışık bir çerçevede ele alınmasına yolaçan Rum Kesiminin AB üyeliği ve Türkiyenin müzakere tarihi beklediği Kopenhag zirvesi var. Türk tarafının da kabul edebileceği bir çözüm olsa bile Türkiyeye müzakere tarihi verilmesi güç, ama en azından 28 yıldır uluslararası alanda hep karşısına çıkan bir meselenin yükünü omuzlarından atacak. AB de Kıbrısı bir bütün olarak içine alacak. Çözümsüzlük ise birçok karmaşık senaryoyu beraberinde getiriyor. Türkiyeye tarih vermemekte kararlı görünen AB, Rum Kesiminin 2004te üye olmasını kesinleştirecek. Türkiye ile Yunanistan arasında soğuk rüzgarlar esebilecek ve Kıbrıs Rum Kesiminin üye olduğu bir ABde Türkiyenin işi oldukça güçleşecek. Çöken müzakerlerin de AB üyesi bir Kıbrıs Rum Kesimi ile yeniden başlaması, Türk tarafı için çok daha güç koşullar altında olacak, ya da ipler tamamen kopacak. İşte bu nedenlerle Denktaş, Ankaranın da baskısıyla önceden yaptığı gibi masadan kalkamıyor. En hararetli milli dava savunucularından olan AKP cenahı, Kopenhagda tarih almak beklentisiyle Kıbrısta önceden göze alınamayacak tavizleri vermeye hazır görünüyor.
MÜZAKERLERDEN SONUÇ ALINMASI GÜÇ
Denktaşın Kofi Annanın planını müzakere etmek için masaya oturmasında elbette bir sakınca yok. Hatta şu konjektürde belki yapılabilecek tek şey bu. Ancak özellikle Türk medyasındaki iyimser hava oldukça yanıltıcı. Çünkü planda bir ay içinde çözülmesi zor noktalar var. Örneğin plandaki haritalarda, Türk tarafının elindeki toprak oranı yüzde 36dan yüzde 28.5lere düşürülüyor. Bununla da yetinilmiyor, uzun vadede Türk nüfusunun yüzde 33ünü geçmeyecek kadar Rum göçmenin, Türk tarafında kalan evlerine geri dönmesi öngörülüyor. Bu Türklerin elindeki toprağın aslında yüzde 18lere gerileyeceğini gösteriyor. Üstelik Rum Kesimine bırakılan topraklarda yaşayan onbinlerce Türk de dönüp, bu yüzde 18lik alana yerleştirilecek. Buna karşılık Başkanlık Konseyine girecek Türklerin seçiminde Rumların da oy kullanacak olması ve doğrudan veto hakkı bulunmaması gibi birçok konuda da Türk tarafının kabul etmeyeceği noktalar var. Aslında kilit İngilizlerin elinde. Adadaki 2 İngiliz üssünün Rumlara bırakılması ve Türklerden istenecek toprak tavizinin azatılmasıyla, çözüm yönündeki en büyük engellerden biri aşılabilir. Ancak bu sözkonusu bile olmuyor. Nitekim özellikle Annan planındaki haritaların ortaya çıkmasının ardından Kıbrıslı Türkler arasında çözüme yönelik iyimser hava ters esmeye başladı. Oysa AKP yetkilileri ve Türkiyedeki basının büyük bir bölümü, planda ciddi kazanımlar var, kabul edilemeyecek noktalar müzakere masasında halledilir havasında. Sanki Rum tarafı, örneğin toprak ve göçmenler gibi konularda geri adım atarsa, Türkler için kazanım olarak görülen diğer yerlerden karşılık istemeyecekmiş gibi. Sonuç olarak 150 sayfalık belge üzerinde bir ayda müzakere edilip çözüme varılması güç. Her ne kadar Türk tarafının kalabileceği son ana kadar masada kalması şu an için en uygun seçenek olarak görülse de. Bir çözüm için elbette bazı tavizler de verilebilir, ancak alınıp alınamayacağı belirsiz olan bir müzakere tarihi için, Türkiyenin ve adadaki Türklerin başını ağrıtacak, somut karşılıkları olmayan tavizler, çözüm değil sorun yaratır. Bu yüzden hükümetin bir an önce kurulması ve ilgili diğer kurumlarla birlikte acil olarak bir stratejinin, bir B planının hazırlanması gerekiyor. Saatler 12yi vurduğunda hazırlıksız yakalanmamak için.
| |