|
Derviş: Enflasyonu yenemezsek kriz olur 2001 krizinin etkileri 'bilinemiyor' Krizi atlatmak altı yıl alacak Tofaş: Kriz Haziran'dan sonra aşılır Krizler, milli gelirin üçe katlanmasını önledi Tarz değişmediği sürece kriz kapıda Krizin büyümeye faturası: yüzde -9.4 |
|||
Oysa 2001 yılına ilişkin milli gelir verileri ve harcamalarla ilgili GSMH göstergeleri, iç ve dış borç stokundaki artışlar, üretim ve ibtihdam göstergeleri, krizin maliyeti konusunda ve bunun aile başına yükü ile ilgili yeterli bilgi veriyor. Ekohaber.netin sözkonusu göstergelerden hareket ederek yaptığı araştırmaya göre sadece milli gelir düşüşleri ve borç stokundaki artış 2001 yılında Türkiyeye 129 milyar dolarlık bir yük getirdi. Bu yükün 54 milyar doları milll gelir azalmalarından, 50 milyar doları iç borç ve 25 milyar doları da dış borç stokundaki artıştan ileri geldi. Bu toplam 129 milyar dolarlık yük, 14 bin 500e yakın aile aileye bölündüğünde de aile başına yükün yaklaşık 9 bin doları bulduğu görülüyor. 2001 krizinin verdiği ekonomik hasarın bilançosu şu başlıklar altında toplanabilir: Yüzde 9,5u bulan küçülme sonucu milli gelir düzeyinde kayıplar. IMFden ek dış borçlanmayla artan yük. İç borç ve faizlerdeki ek yük. İşsizlik artışı. Üretim düşüşleri, iflaslar, dünya rekabet gücünün azalması. KRİZİN YARATTIĞI GELİR KAYBI 2000 yılında 202 milyar dolar olan gayrı safi milli hasılanın (GSMH) , IMFnin varsaydığı yüzde 3lük küçülmeyle kalmayıp yüzde 9,5 küçülmesi sonucu, 2001 milli geliri 148 milyar doları ancak buldu. Böyle bir çerçevede 2000e göre 54 milyar dolarlık bir milli gelir kaybına uğrayan Türkiyenin kişi başına geliri de 2000de gerçekleşen 3095 dolardan 2160 dolara düştü. Bu durum, Türkiyenin dünya ekonomi ligindeki yerini de etkiledi. 200 milyar dolarlık bir ekonomi iken dünyanın en büyük 20. ekonomisi sayılan Türkiye, 148 milyar dolara gerilemiş ekonomisiyle dünya ekonomisinin 25 ila 30. aralığında bir yerde artık. Kişi başına geliri de 3000 dolarlardan 2160 dolara indiğinden kişi başına gelir açısından dünyanın 43. ülkesi iken, şimdi 50 ila 55. aralığında yer alan ülkeler arasında. Bu durumdaki ülkeleri Dünya Bankası, alt-orta gelişmiş ülkeler sıralamasına sokuyor. Oysa Türkiye 1 yıl öncesine kadar üst -orta gelişmiş ülkeler grubundaydı. Açıkçası, kriz nedeniyle Türkiye küme düşmüş durumda. Yaşanan dehşetli küçülme, Türkiyenin AB ortalamaları ile ilgili durumunu da bozdu: 2001de Türkiye yüzde 9.5 küçülürken ABdeki büyümenin yüzde 2yi buldu. Türkiyenin 2001 tüketici enflasyonu yüzde 80 bandına yeniden yerleşirken ABnin 2001 enflasyonu yüzde 2.6da (aylık değil, yıllık!) . Yine 2001i Türkiye, yüzde 9.5 küçülmeyle kapatırken Türkiye dışında ABye üyelik sürecinde bulunan ülkeler grubu, bu yılı yüzde 3.5 büyüme ile kapattılar ve 2002 büyüme hedefleri de yüzde 4.2. Hatta Baltık bölgesi aday ülkelerinin büyüme performanslarının Orta Avrupa, Güney ve Güney Doğu Avrupa Bölgelerindeki aday ülkelerden daha yüksek olması bekleniyor. Kısacası, Türkiye yaşadığı ekonomik yıkımla AB rüyasının da epey uzağına düşmüş oluyor. DIŞ BORCA 25 MİLYAR DOLARLIK EK YÜK IMFnin 1999 sonunda yürürlüğe soktuğu üç yıllık program (2000-2002) başlangıçta, 3.6 milyar dolarlık bir IMF kredisi ile destekleniyordu. Kasım ve Şubat krizlerinden sonra sağlanması zorunlu hale gelen IMF ve Dünya Bankası kredisinin toplamı, 24.9 milyar dolara çıktı. Bunun 18.1 milyar doları IMFden, kalan 6.8i Dünya Bankasından. Her ne kadar IMF, bu ölçüde bir krediyi hiçbir ülkeye açmadıklarını söyleyip bunu bir lütuf, her Türke verilmiş 300 dolar olarak takdim etse de bu krediler Türkiyenin dış borç stokuna yaklaşık 25 milyar dolarlık ek yük getirdi. Buna, 2002de kullandırılması düşünülen 10 milyar dolarlık kredi dahil değil. GSMHdaki 54 milyar dolarlık kayba, 25 milyar dolarlık ek borçlanma eklenirse; sadece bu iki kalemden 82 milyar dolarlık bir hasarın olduğu görülür. İÇ BORÇ YÜKÜ Krizler, iç borç stokunu ve iç borç faizlerini önemli ölçüde etkiledi. Kriz öncesinde, 2000 yılı sonu itibariyle yıllık ortalama faiz oranı yüzde 38e, vade de ortalama 410 güne gerilemişti. Kasım krizinden sonra 2001 Ocak ayında yapılan ilk borçlanmada faiz oranı yüzde 65 ve vade 155 gün olarak gerçekleşti. Daha sonra yaşanan Şubat krizi ile faiz oranı yükseldi ve 2001 ortalaması yüzde 105i buldu, vade ise 144 günde kaldı. 2001 için gerçekleşmesi beklenen borç servisi 78 katrilyon liradır. Bunun 37.5 katrilyon lirası ana para, 40,5 katrilyon lirası da faizlerden oluşuyor. Oysa Şubat krizi öncesi yapılan 2001 bütçesinde 34 katrilyon liralık yıl sonu borç stoku için, yıl içinde 13.4 katrilyon liralık faiz ödemesi öngörülüyordu. BANKACILIĞIN YÜKÜ 50 MİLYAR DOLAR Ancak bankacılık sektöründe yaşanan operasyonlar, kamu ve fon bankaları için yapılan borçlanmaların yanı sıra, faizlerin yükselişiyle bu yük arttı ve iç borç yükünden gelen ek yük, 50 milyar dolar oldu. Sonuç olarak, vebali ağırlıkla IMFde olan bu krizlerin getirdiği ek mali yük toplam olarak 129 milyar doları buldu. Bu yükün : 54 milyar doları ulusal gelirde oluşan kayıptan 25 milyar doları ek dış borçlanmadan 50 milyar doları ek iç borçlanmadan kaynaklanıyor. 2001 yılı için GSMH 148 milyar dolar olarak gerçekleştiğine göre, bu toplam 129 milyar dolarlık hasar GSMHnın yüzde 88ine ulaşıyor ve ülkede yaşayan 14 milyon 347 bin ailenin her birine 8921 dolarlık bir yük anlamını taşıyor. | ||||
Bankaların kara tahtaları siliniyor | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||