|
|
Ek kaynak coşkusu, enflasyon hakikatına karşı İyimserlik rüzgarları öncesi bütçe rakamları |
|||
Yine kendi kendimize fazla bir iyimserlik havasına mı kapıldık? Yoksa ne zamandır ulaşmamız gereken seviyelere geç kalmış bir kavuşma mı bu? İÇ BORÇTA ENDİŞELER AZALDI Öncelikle artık 2002deki iç borç durumumuzun sürdürülebilirliğine dair endişeler azaldı. Şu günlerde tahvillerin ulaştığı yüzde 70-71lik seviyeler Hazinenin gelecek seneki ortalama borçlanma hedef yüzdesine eşit. Bu da reel anlamda negatif getiriler sahasına girdiğimizi gösterir. Bu gelişmenin sevimsiz tarafı şu: Piyasalardaki hava biraz olumsuza dönse, negatif reel getiriler bir anda faizlerde sert artışlara ve döviz talebine yol açabilir. Bu noktada, Hazinenin iç borcunun üçte ikisinin devlet bankaları, devletin el koyduğu bankalar ve Merkez Bankasına ait olduğunu hatırlamakta yarar var. Dolayısıyla, Hazinenin bu kurumlara yapacağı ödemelerin hangi oranında nakit kullanacağı çok önemli bir veri olacak. Devlet ve TMSF bankalarına ana para ve kupon ödemelerinin bir kısmı nakit ile yapılacak, önemli bir bölümü ise 2002 sonrasına yeniden yapılandırılacaktır. Temel senaryo olarak, devlet ve TMSF bankalarına olan borçların ana para bölümünün yüzde 20 ve yüzde 45lik kısmının nakit olarak ödeneceğini varsayalım. Bu oran kupon ödemelerinde de yüzde 70e çıksın. Bu varsayımlar altında, Türkiyenin 2002 borçlanma ihtiyacı 34 milyar dolar olur ve yüzde 89luk bir borç döndürme ihtiyacı doğar. 2002 içi aylık borçlanmamız gereken miktar 3 milyar doların altında olursa, işimiz o denli zor olmayabilir. Kaldı ki, 2001 yılında oldukça olumsuz piyasa koşulları altında dahi Hazine Ocak-Ekim arası yüzde 89luk borç döndürme oranlarına ulaşmayı başardı. Türkiyenin iç borcunun ağırlıklı oldukça kısa vade olması elbette bir endişe kaynağı. Ancak bu bizim için bir şans da olabilir. Borcumuzun önemli bir bölümü 2002nin ilk yarısında tekrar döndürülecek ve yeniden fiyatlandırılacak. Eğer bu yeniden fiyatlandırma olumlu piyasa koşulları içinde gerçekleştirilirse, hem borçlanma bedeli aşağı indirilebilir hem de borçlanma vadesi uzatılabilir. IRAK OPERASYONU RİSKİ Riskler nedir? Elbette Türkiyede öncelikle siyaset. Batı liderliğinde Amerikanın terörle savaş kampanyasının Afganistan ile sınırlı kalmayacağı anlaşılıyor. Ortadoğuya doğru yayılabilecek çatışmaların bundan sonraki en olası durağı Irak. Bu bir yandan Türkiyenin hepimizin dilindeki jeopolitik öneminin kolay kolay unutulmayacağının bir güvencesi. Amerika, IMF ve Dünya Bankası gibi kurumlara Türkiyeyi yalnız bırakmamaları konusunda ağırlıklı telkinlerde bulunacaktır. Bu yüzden Türkiye geçtiğimiz bir iki ay başta Arjantin olmak üzere çeşitli gelişmekte olan ülkelerin girdiği krizlerden etkilenmedi. Ancak Türkiyenin stratejik öneminin farkında olan siyasetçilerimiz, buna güvenerek yapısal reformlar konusunda rehavet frenine basabilirler. Bu çok sakıncalı olur. ENFLASYON VE BÜYÜME Diğer önemli riskler enflasyon ve büyümeden gelebilir. Ekonomide en ufak bir dirilme enflasyonu daha da kırbaçlayabilir. Özel sektörün enflasyon beklentilerini kırmak zor olacak. Devletin de gelir arttırıcı önlemlerinin çoğu kamu sektörü zamları olarak yansıyabilir. Hükümetin yüzde 35lik 2002 enflasyon hedefine ulaşması oldukça zor olabilir. Bu doğrultuda, Merkez Bankasının geçtiğimiz iki, üç hafta tüm beklentilere karşın faiz indiriminden kaçınması olumluydu. Ancak tahvil faizlerinin bu denli çabuk yüzde 53-yüzde 54 gecelik faiz dengine inmesi önümüzdeki günlerde Merkez Bankasının elini daha da zorlayacaktır. Mali piyasaların böyle canlandığı günleri özlesek de, 2000 yılında yaşadıklarımızdan da ders çıkarmalıyız. Herkese şimdiden iyi bayramlar. | ||||
Bankaların kara tahtaları siliniyor | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||