| | | Bizimkiler ancak 21. dakikada futbolu hatırladılar. Aslında ilk 20 dakikanın özetini ayağında az top tutan daha atak oldu şeklinde yapabiliriz. Bu bölümde 8 köşe vuruşu kullandı İtalyanlar; Sergenin ise kaleye giden tek topu var. Hakanın özellikle Nesta tarafından tatlı-sert tutulmasının da hakemin sürekli olarak gözünden kaçtığını belirtelim.
Bu arada, ilk yarıya damgasının vuran en önemli futbol dışı etken, bana kalırsa, stadın (ki İngiliz tarzı bir stattı) futbolcuları çok yoğun bir stres altında tutması, bir çok dışarı giden topun uzun süre geri gelmemesi. İnanılacak gibi değil, Eurro 2000de bizim top toplayıcı çocuk dediğimiz görevlilerden hiç birisi yok. Daha 10. dakikada Sergen ve Abdullah için söylenen küfürler futbolcuların kulaklarında çınlarsa başarı da beklenmiyor.
Maçı Mustafa Denizlinin küçük kızı Lal Denizli de izliyordu. İlk golü yediğimizde, gözünde bir damla yaş belirdi. Beraberlik golü geldiğinde ablasıyla sarmaş dolaş sevinç çığlıkları atıyordu. Hakem Dallasın uydurduğu penaltı bir kez daha gözyaşlarını ortaya çıkardı küçük Lalin. Bu gözyaşlarının bedelini İtalyanlar bir gün mutlaka öder. Attığı topa yetişemeyecek mesafede koşan İnziaghi, kendini yere bıraktığında İskoç çılgınlar gibi penaltı noktasına yürüdü.
Çok değil, bir gün önce, Eindhoven Belediyesi, Türklere İtalya maçında başarılı olursanız sakın bu mutluluğu sokakta kutlamayın, çünkü burada 10 bin İngiliz olacak ve onlarla karşı karşıya gelmenizi istemiyoruz mesajını çekmişti. Burası hükuk devletiyse, biz de burada doğup büyüdüysek, burayı ikinci devletimiz olarak görüyorsak, şehri kırmızı-beyaza boyacağız cevabı gelmişti Türk seyircilerden. Ama bu mümkün olmadı.
Takımımızın hataları yok muydu? Sol kanatta maç boyunca 16 tane top kaybeden Abdullah, hiç bir topa koşmadan bedava pozisyon arayan Sergen, açıkça sırıttı. Alpay, Fatih, Ogün ise üçlüsü defansta görevlerini tam anlamıyla yapmaya çalışıyorlardı.
Mustafa İzzetin sahaya sürülmemesi, en büyük hataydı ve bunu Büyük Mustafa kesinlikle anladı. Tek top oynayan Mustafa İzzet, yanına bir de oyuna girdikten sonra kendini gaçıkça gösteren Tugayla başlayabilseydi maça, herşey çok farklı olabilirdi. Alpaydan sözetmişken, maç öncesi tanıtım anonsunda Hollandalı sunucunun Alpay Özalanı, Öcalan diye okuması, tribünlerin Türkiyeden gelen bir çok sahne ve siyaset adamıyla dolu olması ve Türk seyircilerin, tribünlerde İtalyanların 10 katı daha fazla yeralması ilginç notlar arasında sayılabilir.
Dino Zoff, ilk yarı oturdu, ikinci yarıyı ayakta seyretti, Mustafa Denizli hiç oturmadı. Türklerin bulunduğu tribünlerde İtalya forması giymiş bir çok İngiliz olmasına karşın, en ufak bir sataşma ve gergenlik görülmedi. Maç bittiğinde sahadaki oyundan hiç bir Türk memnun ayrılmasa da , herkes İsveç maçına daha kalabalık gitmenin hesaplarını yapıyordu. Aslında maçın özetini, en iyi şekilde küçük Lal Denizlinin gözyaşları yapıyordu... | |