|
Live Vote is temporarily unavailable.
|
Ankarada Mecliste oturarak, bakanlık paylaşarak, kamu bankaları ve KİTleri şu sizin partinin bu bizim partinin diye avanta kasaları gibi koalisyon ortakları arasında pay ederek siyaset yapmak sona eriyor, erecek ve ermeli. Zaten Kemal Derviş açıkladığı yeni programla ve yaptığı konuşmalarla esas olarak bu tarz eski siyaset anlayışını tasfiye etmek için geldiğini açık açık net bir şekilde söylüyor. Eski tarz siyaset anlayışını temsil eden üç lider Ecevit, Bahçeli ve Yılmaz da Dervişin programını aynen destekliyoruz diyerek kendi temellerini oluşturan eski siyaset anlayışını tasfiye etmeye onay verdiklerini açıklıyorlar. Buraya kadar güzel. Zaten Mecliste peşpeşe kabul edilen acil yasalar büyük ölçüde siyaset üstünden rant dağıtma sistemini tamamen ortadan kaldırmaya yönelik. Yasalar kesinleştikçe eski modeli sürdürmek, en azından yasal olarak mümkün olmayacak. Ama bu olanaklar kalkınca siyasetçi ne yapacak? Daha doğrusu siyaset denilen kurum son 20-30 yıldır yandaşlarına ve kendi seçmenlerine avanta, iş ve ihale sağladığı için bu imkan kalkınca siyaset ne yapacak? Nasıl siyaset yapılacak? Kim niçin ve nasıl siyasetle uğraşacak? Bu Yeni Türkiyenin yeni anlayışında siyasetçinin işlevi ve kimliği ne olacak? YEREL KALKINMA LİDERLERİ Eski tarz siyaset çöktükçe yerini yeni, üretken, yapıcı bir anlayış almak zorunda. Eski anlayış devlet kaynaklarını yağmalama üzerine kuruluydu (devlet malı deniz yemeyen domuz sözcüğünün anlattığı gibi) ama yeni siyaset böyle yapamayacak. Yani kaynakları kendi taraftarlarına aktararak kullanan, hortumlayan ve sömüren anlayışın vanaları kapanıyor. Yeni siyasetçi tipi ise bunun tam tersi olmak zorunda. Yani kaynak yaratan, yerel kaynakları en pozitif ve verimli kullanan ve değer yaratan bir siyasetçi tipi olmak zorunda. Eğer siyaset topluma yön vermek ve örnek olup toplum önderliğini üstlenmek demekse, toplumun çıkarlarını savunmak ve onu temsil etmek demekse, yeni siyasetçide bu anlamda son derece pozitif ve yapıcı bir rol üstlenmek zorunda. Ankaranın ekonomideki ağırlığı ve önemi azaldıkça, toplumsal ilgi ve beklentiler kaçınılmaz olarak yerel ve bölgesel plana kayacak. Zaten yerel yönetim reformu ile kaynak kullanımında yerel yönetimlerin ağırlık kazanması isteniyor. Belediyeler bu konuda önem kazanacak. Ve ondan sonra dar alanda kısa paslaşmalar filmi başlayacak. Yerel planda topluma güven veren ve toplumda sevilen sayılan kişiler öne çıkacak. Peki yerel planda ekonomik olarak güçlü olanlar bu yeni siyasetten yararlanmak için öne çıkmayacaklar mı? Tabii ki çıkacaklar. Ancak yerel yönetimlerde de ihale, vb. gibi avanta ve rant dağıtımı imkanları kısıtlandıkça, yönetici görevi yağma üzerine değil, üretim-inşa ve değer yaratma üzerine kurulmak zorunda kalacak. İmar ve inşa eden, kaynakları israf etmeden olumlu kullanan, halkın güvenini kazanan kişiler öne çıkacak. Vakıf ve hayır işleri giderek önem kazanacak. Zenginliğin göstergesi tıpkı eski Türk-Osmanlı geleneğinde olduğu gibi yeniden hayır işlerine ayrılan paralarla ölçülmeye başlanacak. Eğitime, sağlığa, çevreye yapılan katkılar yeni tip yerel önderlerin başarı karnesinde ana dersler olacak. Örneğin Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı Başkanı İbrahim Betil veya TEMA Vakfı Başkanı Hayrettin Karaca gibi insanların toplumsal işlevi ve rolü artacak. Onların siyasette görev üstlenmesini isteyen sesler de çoğalacak. Yerel yönetimlerde bu nitelikteki insanların değeri bilinmeye başlayacak. Bu eğilim geliştikçe bugünkü anlamda siyasette sağ-sol, islamcı-laik, milliyetçi-liberal gibi ayrımlar da önemini ve gücünü yitirecek. Çünkü yerel planda yapılması gerekenler aklın yolu birdir gibi netleşecek. Bir kentte çevrenin korunması, yerel sanayinin gençlerin eğitimi ile kalkınması, ihracata dönük üretimin artması ve turistik değer ve imkanların korunup geliştirilmesi gibi konular parti ayrımı ve parti kavgası dışında ortak bir anlayış olarak kendini kabul ettirmeye başlayacak. Bu amaçlar ve hedefler etrafında birleşenler o bölgenin ve o kentin kalkınması için parti ayrımı gözetmeksizin elele vermeye başlayacak. Ve Türkiye işte bu adımlardan sonra 21. Yüzyılda hakettiği onurlu yere doğru, adam başına milli gelirin 20-30 bin dolarlara çıkacağı düzeye doğru hızla ilerleyecek... Bu krizin faturası eğer böyle bir dersle ve atılımla ödenebilirse belki de çekilen onca sıkıntıya değer... | |||
Ecevit bayrağı Derviş'e devretmeli Yeni Türkiye, partisini arıyor Krizden çıkışta Derviş faktörü Derviş'in zor misyonu: Türk perestroykası ABD Türkiye'den ne istiyor? Bozkurt ne kadar global? 21. Yüzyılın kurumu: Ahilik |
|||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||