|
Live Vote is temporarily unavailable.
|
Türkiye tarihinin en ağır toplumsal krizi ile karşı karşıya. Çünkü bu kriz yalnızca ekonomik ve siyasi değil. Derin bir toplumsal dönüşüm gerekiyor. Ve işin acı tarafı siyasal partilerin hiçbiri böyle derin bir toplumsal değişim programını savunmuyor, anlatmıyor. İşin acı gerçeği şu: Mevcut partilerin hiçbiri böylesine derin, zor ve acılı bir değişim ve reform gerektiğini zaten kavramıyor. Halkın yarısının onlardan kopmasının, umudu kesmesinin ve koalisyondaki partilerin ülkeyi krize sürüklemesinin altında zaten bu gerçek yatıyor. Anlamıyorlar, kavramıyorlar, görmüyorlar. Neyi mi? Türkiye dış borçla ürettiğinden çok tüketen ve verimsiz hantal bir devleti finanse eden bir ülke haline geldiği için bu krize sürüklendi. Şimdi IMF reçeteleri ve dış baskı ile Türkiyede kamu kesiminin küçülmesi, tarımın ve reel sektörün dünya ile rekabet edebilir şartlarda üretim yapması ve bütçesini gelir-gider dengesine göre yeniden ayarlaması isteniyor. Ama bunun için bazı öncelikler gerekiyor. 1) Devlet bankalarından, kamu kurumlarından rant dağıtarak, yandaşlarına iş ve kadro bularak siyaset yapma tarzı son bulmak zorunda. 2) Tarım devlet desteği ile değil, kendi piyasa şartları ile üretime ve marketinge geçmek zorunda. 3) Reel sektör iç pazarda ve dış pazarda dünya ile rekabet edebilir ürünleri dünya ile rekabet edebilir fiyatlara üretip satmak ve ihracatı arttırmak zorunda. Eskisi kadar çok devlet memuru kadrosu olmayacak, eskisi kadar krediyle yaşayan çitfçi ve esnaf olmayacak, eskisi gibi gümrük duvarları arkasında istediği fiyata üretip satan bir sanayi olmayacak. Yani Türkiye son 50 yıllık sosyal-kamusal düzenini adeta kökünden yıkıp, yeniden yapılanmak zorunda. Var mı bunun talibi bir parti? Var mı Türkiyeye bu gerçeği söyleyip haydi Türkiyeyi yeniden inşa ediyoruz diye kolları sıvayacak politikacı? Bu misyon kala kala ithal bakan Sayın Kemal Dervişe kaldı. Derviş de geçmişte en azından böyle bir değişim rüzgarını estirmeye çalışan YDH gibi değişimci bir hareket içinde yeraldığı için, kolları sıvayıp böyle zor bir işe girişme cesaretini kendinde buluyor. Yoksa niye kurtlar sofrasının ortasına zoraki davetli bir misafir gibi kendisini atsın? ARA REJİME HAYIR, NEYE EVET? Şimdi Türkiye bu krizden çıkışın yollarını arıyor. Ekonomik krizin özünde siyasi kriz var tespiti giderek ağırlık kazanıyor. Siyasal partilerin ve siyasi yapının tümünden umudu kesenlerin sayısı hızla artıyor. Örneğin geçen hafta cuma gecesi NTVde çözüm arayışı programında emekli Koramiral Sayın Atilla Kıyat hepsi çekip gitsinler demekten kendini alamadı. İşadamı Sayın İshak Alaton ise ellerini açıp Yalvarıyorum 550 milletvekiline, Allah rızası için şu yasaları çıkarın demek durumunda kaldı. Türkiyenin en sağduyulu en aklıbaşında iki insanının bu tepkileri sanırım çoğunluğun hislerini de yansıtıyordu. İshak Alaton basın ve kamuoyundaki pekçok kişi gibi ara rejime karşı çıktı. Basının en ağırbaşlı kalemlerinden Hasan Cemal de sık sık çözüm mıntıka temizliği ile olmaz diyerek yarı-askeri çözümlere, olağanüstü hal ve teknokrat hükümet modellerine karşı çıkıyor. Ama bütün bunlara rağmen mevcut siyasi yapı böyle köklü bir değişimi gerçekleştirecek performansta görülmüyor. Türkiye olarak sıkıştık. Tam da bu noktada sıkıştık. Esnaf yürüyor; sokaklar her gün artan protesto gösterilerine sahne oluyor. Toplumsal patlama denen olayın göbeğinde yaşıyoruz. Siyaset kurumu, partiler ve koalisyon hala küçük hesaplar, parti ve grup çıkarları peşinde. Niye? Çünkü köklü değişim gereğini hiçbiri farketmiyor, köklü değişimi hiçbiri savunmuyor. Tam tersi Türkiye şimdi, değişimin önünü tıkayan siyasal partiler ve onların oluşturduğu parlamentodan bu değişimin hızlı ve acilen gerçekleşmesini bekliyor. Ülkemizin çelişkisi burada yatıyor. NEGATİF ENERJİ POZİTİFE DÖNÜŞMELİ Hukuka çok bağlı ve Anayasanın 119. maddesini işletmek istemeyen bir cumhurbaşkanı ve ara rejim istemediğini ilan eden MGK ile Türkiye krizden kısa ve uzun vadeli çıkışı nasıl sağlayacak? Köklü değişim ve reform yolu nasıl tutulacak? Eğer siyasal partilerin hiçbirini desteklemeyen ve hiçbiri diyen yüzde 50lik çoğunluk, yani halkın yarısı kendisine yeni bir siyasi yapı, yeni bir parti oluşturamazsa işimiz zor. Çünkü mevcut siyasi partilere duyulan negatif duygular ve tepki, pozitif ve yapıcı bir siyasete dökülemezse bu tablodan isteseniz de istemeseniz de ara rejim veya benzeri modeller çıkar. Zaten sokağa dökülen ve partilerin hepsine birden kızan esnaf kitlesinin ve halkın büyük çoğunluğunun halkın durumunu düzeltecek kararları peşpeşe alacak ve gereken yasaları peşpeşe çıkaracak bir otoriter yönetim istemeye başladığını, toplumu gözleyen herkes farkediyor. Hükümet istifa diye bağıranlar, herhalde başında denenmiş muhalefet liderlerinin olacağı yeni bir model istemiyor. Hele MHP lideri Sayın Devlet Bahçelinin ili Osmaniyede esnafın Bahçeli istifa Esnaf burada, Bahçeli nerede? sloganları ile yürüdüğünü televizyonda izledikten sonra bu işin bir yerde koptuğunu anladım. Beyler Bahçelinin seçim bölgesinde hiçbir parti Bahçeli istifa diye yürüşüş yaptırtamaz, cesaret dahi edemez. Ama Osmaniye halkı Bahçeli istifa diye ayağı kalkıyorsa, o iş bitmiştir. Bu mesajı da anlamayan hiçbir şey anlayamaz. Siyasal liderlerin en saygınlarına bile sokak tarafından böylesine tepki gösterildiği bir ortamda, kısa vadede siyasal çözüm üretmek de giderek zorlaşabilir. Çünkü siyasi partiler ve liderler yalnızca kendilerini değil, siyaset kurumunu da tümüyle yıprattılar. SİYASİ KRİZİ ÇÖZEMEZSEK YENİ KRİZ GELİR Ama Yeni Türkiyeyi, Temiz Türkiyeyi kurmak isteyenler kendi siyasi partilerini hızla düşünmek ve oluşturmak zorunda. Mevcut partilerin hiçbirinde bu vizyon görülmediği için tepki duyanlar, tıpkı ekonomik krizden çıkışta olduğu gibi harekete geçmek ve geleceği inşaya şimdiden başlamak zorunda. Geçici dış yardım ve nispi ferahlama ile Türkiyenin bu krizi atlattığını sananlar çok yanılır. Çünkü 21. yüzyıla uygun, globalleşme karşısında ezilmeyip hakettiği onurlu yeri alacak bir Türkiye için, öncelikle siyasi krize çözüm bulunmak zorunda. Yeni Türkiye yeni siyasetçilerini, yeni liderlerini bekliyor. Eski tip siyaset yapma, rant dağıtarak siyaset yapma sona erecekse yenisi nerede? Devlet bankalarından para dağıtarak, kamu kuruluşlarına yandaşlarına peşkeş çekerek siyaset yapmak sona erecekse, yeni siyaset nasıl yapılacak? Bunlara kafa yormadan ve bu tip yeni siyasetin söylemini, örgütlenmesini ve lidere değil, fikirlere ve ekiplere bağlı çalışma tarzı yaratmadan yeni siyaset nasıl yaratılacak? Yoksa Türkiyenin aydınlık ve değişim isteyen insanları, yoksa hiçbiri diyen yüzde 50 çoğunluk bütün bunları ara rejimlerin sakin ortamında mı tartışmak istiyor? | |||
Krizden çıkışta Derviş faktörü Derviş'in zor misyonu: Türk perestroykası ABD Türkiye'den ne istiyor? Bozkurt ne kadar global? 21. Yüzyılın kurumu: Ahilik |
|||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||