Home page
Haber Menüsü


Yazara e-mail göndermek için resme tıklayın
 
Krizden çıkışta Derviş faktörü
 
Türkiye’de politika ilke ve programlara değil, liderlere endekslidir. Liderlerin tercihleri bazen partinin, bazen ülkenin kaderini belirler. Liderlik potansiyeli taşıyan Kemal Derviş’in tercihleri de Türkiye’nin yakın geleceğini derinden etkiliyecek.
 
 
02 Nisan—  Liderler Zirvesi’ne artık 5 kişi katılıyor: Ecevit-Bahçeli-Yılmaz-Özkan ve Derviş. Hüsamettin Özkan Ecevit’in gözü kulağı ve eli ayağı olarak zaten bu zirvelerin gölgedeki 4. ismiydi. Şimdi bu isimlere Kemal Derviş de katıldı. Derviş böylece gerçekten koalisyonun 4. ortağı gibi görünüyor. Peki kimi temsil ediyor? Yanıt “Amerika’yı” olabilir. Ama bu yetmez. Çünkü Derviş aynı zamanda Türkiye’de yıllardır özlenen ve dile getirilen “değişim ve reform” umutlarını da temsil ediyor. Türkiye’de radikal değişimleri içeren 15 yasa konusunda da umutlar büyük ölçüde Derviş’e bağlandı.

   
 
       
    MSNBC News Derviş'in zor misyonu: Türk perestroykası
MSNBC News ABD Türkiye'den ne istiyor?
MSNBC News Bozkurt ne kadar global?
 
NTVMSNBC Reklam  
 

 
Live Vote is temporarily unavailable.

       Evet, Derviş Türk politikasına paraşütle indi. ABD ve IMF desteğiyle Türkiye’de yapısal reformları gerçekleştirebilecek kişi olarak Ecevit tarafından davet edilip kabineye alındı. Ekonominin koordinasyonunda kilit göreve getirildi. Koordinatör bakan olarak iç ve dış çevrelerde etkin bir rol oynamaya başladı. Kasım ve şubatta iki kriz çıkarmış ve kriz yönetimini becerememiş olan hükümete duyulan genel güvensizlik, Derviş’e duyulan ve duyulmak istenen güvenle bir ölçüde dengelendi. Hükümet bugün hala ayakta duruyorsa, Derviş’i koltuk değneği gibi kullandığı için duruyor. O giderse paldır küldür devrileceğinden herhalde kimsenin şüphesi yok.
       
ABD BU YÖNETİME GÜVENMİYOR

       Ama Derviş’in rolü ve konumu da son ABD seyahatinden sonra giderek garipleşiyor. Çünkü ABD’den gelen tüm mesaj ve sinyaller Türkiye’ye hemen destek ve para akmayacağını gösteriyor. Tam tersine ABD’de Bush yönetimi, Türkiye’deki mevcut yönetime, politik partiler ve liderlere karşı belli ki derin bir güvensizlik içinde. Hatta içinde Derviş bile olsa, bu hükümete ve bu ekibe para akıtmak konusunda açıkça gönülsüz. Bu ekibe güvenilmiyor. IMF’den parayı alıp (daha önce olduğu gibi) çarçur edecekleri ve temel yapısal reformlara harcamayacakları kanaati yaygın. ABD Türkiye’deki siyasi yapıda köklü değişiklik ve yeni yüzler istiyor. Eğer böyle olmasa, ABD Hazine Bakanı Paul O’Neill nasıl olup da Derviş ile yaptığı görüşmede “Türkiye’de siyasal partiler ve seçim yasasının değişmesi” isteğini dile getirebilir? Yani ABD Hazine Bakanı’nın bizim seçim sistemimiz ile ne ilgisi var? Demek ki varmış! Herhalde biz Bush yönetiminin, Ankara’da öngördüğü siyasi değişim isteğinin derinliği ve kapsamını daha yeni yeni farketmeye başlıyoruz. Belli ki “Türkiye’de siyasi reform özlemi” Washington’da, Ankara’da olduğundan çok daha güçlü!.. Türkiye ABD’den para isteyince, oradan “siz önce yöneticilerinizi değiştirin” mesajı geliyor.
       
POLİTİK YAPI TAŞ GİBİ SAĞLAM

       Tamam değiştirelim! Ama Türkiye’de politik liderleri değiştirmek pek de kolay olmuyor. Demirel’i değiştirmek 30 yıl aldı. Ecevit’i hala değiştiremedik. Yılmaz-Çiller ikilisi merkez sağı bölüp topluca batırmalarına rağmen gitmediler. Bahçeli ise daha liderliğin tadını yeni çıkarıyor ve ilk seçimde başbakan olmanın hesaplarını yapıyor. Baykal ise sahneye geri dönme umudunda. Bir tek Erbakan’ı ve Tayyip’i silah zoruyla sahneden indirebildik. Şimdi ikisi de geri dönme yarışı içinde.
       Yani Türkiye’de politik yapı taş gibi sağlam. Öyle üfleyip püflemekle devrilmiyor. Hatta Demirel ve Ecevit’in iki askeri darbeye rağmen ayakta kaldığını düşünürseniz, bazen darbeler de yetmiyor.
       Peki şimdi ne olacak? Derviş’in kişiliğinde yeni bir lider doğacak mı?
       Henüz bu soruları sormak için erken diyebilirsiniz. Hele bir krizden çıkalım, ekonomi normale dönsün, o zaman zaten siyaset kendiliğinden hareketlenecek ve Derviş o günkü şartlarda doğru bir yerden siyasete girebilir diyebilirsiniz.
       Ama bütün bu varsayımlar “normale dönüş” umudu ile ilgili.
       Ya iki yıldır gerekli reformları yapmayarak krize sürüklenen Ankara, krizden çıkmak için gerekli adımları atamazsa? Ya Ankara bu adımları atsa bile, ABD ve IMF çevreleri bu krizi Türkiye’de yönetimi ve politik yapıyı daha kökten değiştirmek için bir fırsat olarak değerlendirmeye kalkarsa?.. Ya krizden çıkış umudu belirdiği anda, “bu işin kaymağını kim yiyecek” kavgası Türkiye’yi yeni bir fırtınanın içine sürüklerse? Ya Ecevit’e bir şey olursa? Ya da, daha önemlisi Ecevit’e bir şey olmazsa. Ve Ecevit ‘kendinden sonra Türkiye’ ve ‘kendinden sonra DSP’ senaryolarına boşverip, şimdiye kadar yaptığı gibi “benden sonra tufan” anlayışı ile partinin ve hükümetin başında, yaşına rağmen gösterdiği olağanüstü inat ve dirençle, ayaklarını sürüye sürüye ve sesi titreye titreye ülkeyi yönetmekte ısrar etmeye devam ederse?..
       Bütün bu varsayımları Türkiye’de politikanın bıçak sırtında yürüyen kırılganlığını ve Derviş’in zor misyonunu anlatmak için vurguluyorum.
       
REFORMLARIN LİDERİ DERVİŞ

       Derviş şu anda harıl harıl, neredeyse günde 24 saatlik bir tempoyla ekonominin dizginlerine hakim olmaya çalışıyor. Meclis’i etkin çalıştırma işi bile “15 günde 15 yasa” sözü ile Derviş’e kaldı.
       Yani ülkeyi acil olarak krizden çıkarma misyonu ve liderliğini Derviş yapıyor. Bu yüzden liderler zirvesine katılmasını da kimse yadırgamıyor. Çünkü iç ve dış dünyada krizden çıkış için gerekli bilgi, bakış ve kararlılık Derviş’te bütünleşiyor.
       Bir kişiye bu kadar fazla misyonu yüklemenin yanlış olduğu açık. Ama burası Türkiye ve burada politika, medyanın da dolduruşu ile “Kurtar bizi Baba” esprisiyle yapılır. Toplum medyanın öne sürdüğü “mesih”in adımlarını izlemeyi sever. Umut o kişilerin yüz ifadelerinde aranmaya başlar.
       Neyse ki Kemal Derviş “pozitif ifadesi, makul, yapıcı ve olumlu tavrı” ile şimdilik bu misyonu fazlasıyla üstlenmiş gözüküyor. Şimdilik krizden çıkış ve gereken reformlar için onun varlığı dışında güven veren fazla bir şey de yok.
       Ama güvensizlik ve tereddüt tam da bu noktada ortaya çıkıyor. Çünkü Türkiye’nin ihtiyacı olan köklü ekonomik ve politik reformu Derviş’ten başka temsil eden parti, hareket, kişi veya lider ortada yok! Asıl eksiklik ve asıl zaaf burada.
       Mevcut partilerin hiçbiri Derviş’in misyonunu ve kişiliğini sahiplenmediği gibi, ülkedeki aydın ve sivil toplumcu kesimler de Derviş’e mesafeli durmaya gayret ediyor. Derviş’i açıkça destekleyip arkasında durduğunu ilan eden kuruluş ve hareketler bile ortada gözükmüyor. Sokağa dökülen esnaf ve çiftçiler ise hükümeti ve IMF’yi protestoya ağırlık veriyor. Arada Derviş’i hedef alanlar da yer yer görülmeye başlıyor.
       Yani Derviş, bir kısım medya dışında pek kimseden açık destek görmüyor. Yapılan kamuoyu yoklamalarında Derviş’e güven oranı yüksek çıksa bile, bu güven ve destek kamuoyu önünde açık ve sesli desteğe dönüşmüyor. Derviş şimdilik iyiniyetle oradan oraya koşuşturan bir koordinatör bakan kimliğinin ötesine geçemiyor.
       Peki Türkiye gibi politik bakımdan renkli, hareketli ve ateşli bir ülkede Derviş’in bu kadar yalnız, bu kadar sahipsiz kalması normal mi? Bu ülkenin aktif ve sesini duyurabilen kesimleri Derviş’e açık destek vermezse, bu kriz sürecinden başarıyla çıkılabilir mi?
       
GLADYATÖR’Ü SESSİZ SEYRETMEK

       Şimdi Derviş’i arenada vahşi aslanlarla savaşan bir “gladyatör” gibi sessiz seyreden kamuoyu, en azından ona desteğini açıkça seslendiremezse, yarın oyun daha sertleştiği zaman ne yapacak?
       Krizden çıkmak isteyen Türkiye acaba Derviş faktörünü yeterince değerlendiriyor mu?
       Politikada yapısal değişim isteyenler acaba bir tür mucize gibi “gökten indirilmiş” Derviş’in öneminin ve değerinin farkında mı?
       Yoksa yarın birileri “Ah ah değerini bilemedik Derviş’in, yeterince destek olmadık” diye dizlerini dövecek mi?
       Kriz herkesin gözünü ve basiretini bağlamadıysa, Türkiye’de değişim ve reform isteyenler, Derviş’i desteklemeyi yalnızca ABD’ye bırakmamak zorunda. Türkiye’yi kurtaracak olanlar ergeç bu ülkenin insanlarıdır. Eğer biz kendimizi kurtaramazsak, sonra bizi ABD bile kurtaramaz.
       
 
       
    TOP5 Ergenekon’da 16 kişi daha gözaltında  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları