Home page
Haber Menüsü


TÜSİAD Başkanı Tuncay Özilhan
TÜSİAD’dan 10 emir
Türkiye’nin en büyük işadamlarını bünyesinde toplayan TÜSİAD, AB standartlarına uygun bir demokratikleşme için siyasi yeniden yapılanma önerilerini 10 başlık altında açıkladı.
İstanbul
NTV-MSNBC
    21 Mayıs—  Türk Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD), Türkiye’yi dünyanın güçlü ve istikrarlı ülkeleri arasına taşımak için Avrupa Birliği kriterlerine uygun yeni bir siyasi yapılanma önerdi. Hükümet ve Meclis’in gündemindeki yasa tasarılarının bu yapısal dönüşüm için yeterli olmayacağını vurgulayan TÜSİAD, 10 konuda yeni düzenlemeler istedi. TÜSİAD’ın talepleri arasında partilerde lider hegemonyasının kırılması, iki turlu dar bölge seçim sistemi, dokunulmazlığın daraltılması, idam cezasının kaldırılması, ifade özgürlüğü, ana dilde eğitim ve yayın yer alıyor.  

   
 
       
    MSNBC News Anayasa değişikliği önerisi: 'Dili Türkçe' yerine 'Resmi Dili Türkçe'
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  TÜSİAD’ın önerilerini içeren “Türkiye’de Demokratikleşme Perspektifleri ve AB Kopenhag Siyasal Kriterleri-Görüşler ve Öncelikler” başlıklı rapor, bugün Başkan Tuncay Özilhan tarafından bir basın toplantısıyla açıklandı.
       Özilhan yaptığı konuşmada AB’ye uyun doğrultusunda siyasi reform ihtiyacının altını bir kez daha çizdi ve “Bugüne kadar siyasi kriterlerin yerine getirilmesi konusunda hükümetlerin ve Meclis’in istekli ve kararlı davrandığını söylemek ne yazık ki mümkün değil” diyerek siyasilerden yakındı.
       
’KOPENHAG KRİTERLERİ UNUTULMASIN’
       “Türkiye’nin Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı”nın eksik unsurları olan makro ekonomik çerçeve ve dış kaynağın belirginleşmesinden sonra, Türkiye’nin ekonomisini yeni krizler üretmeyecek şekilde yeniden yapılandırmaya başladığını söyleyen Özilhan şöyle devam etti:
       “Bu ortamda AB tam üye adaylığının ön şartını oluşturan Kopenhag kriterleri ve bu kriterlere uyum taahhütlerimizi içeren Ulusal Program kamuoyu gündeminde geri plana düştü. Oysa Türkiye’nin kökleşmiş sorunlarını çözmek istiyorsak, ülkemizi dünyanın güçlü ve istikrarlı ülkeleri arasına taşımaya kararlı isek, bu değişim sürecini bir bütün olarak ele almak zorundayız. Siyasi reformlar konusunu bu nedenle gündeme getirme ihtiyacı duyduk.”
       
’SİYASİ SİSTEM TIKALI’
       TÜSİAD’ın uzun zamandan beri ekonominin siyasi ve sosyal konulardan bağımsız olarak ele alınmasının doğru bir yaklaşım olmadığını söylediğini hatırlatan Özilhan, aksayan bir siyasi yapının, ekonomik istikrar üzerindeki olumsuz etkilerinin altının çizildiğini, derneğin bu amaçla birçok konuda çalışmalar yaptığını ve toplantılar düzenlediğini söyledi.
       Özilhan, “Bugün toplumun tüm kesimlerini sıkıntıya sokan ekonomik krizin sadece ekonomik dengesizliklerden değil, siyasi sistemdeki tıkanıklıktan, Türkiye’nin bir yönetim zaafı içinde olmasından kaynaklandığını hepimiz görüyoruz. Dolayısıyla eğer bir yeniden yapılanma dönemi içine gireceksek, bunun siyasi yapıların köklü dönüşümünü de kapsayacak şekilde ele alınması kaçınılmazdır” dedi.
       Kopenhag kriterlerinin, Bakanlar Kurulu’nda kabul edilen Ulusal Program’da yeterince kapsanmış olduğunu maalesef göremediklerini belirten Özilhan, bütün bunların demokratik standartların yükseltilmesi konusunda siyasilerin inandırıcılığı ve samimiyetine gölge düşürdüğünü savundu. Özilhan, sözlerini şöyle tamamladı:
       “Değişimin zor ve sancılı bir süreç olduğunu hepimiz biliyoruz. Ancak ülkemizi düzlüğe çıkarmak için bu dönüşümleri çok geç olmadan gerçekleştirmek zorundayız. Ekonominin olduğu kadar demokrasinin kurallarının da evrensel olduğunu ve bizim bir istisna teşkil etmediğimizi anlamak zamanı gelmiştir.”
       
DEMOKRATİKLEŞME İÇİN 10 EMİR
       Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Süheyl Batum’un hazırladığı “Türkiye’de Demokratikleşme Perspektifleri ve AB Kopenhag Siyasal Kriterleri-Görüşler ve Öncelikler” başlıklı TÜSİAD raporunda 10 başlık altında aşağıdaki önerilere yer veriliyor.
       1. Siyasi partiler kanunu: Ülkemizde partiler ve ilgili yasal çerçeve, kısıtlayıcı ve antidemokratik hükümler barındırıyor. Bu nedenle, siyasi partilerin kuruluşu, faaliyetleri ve örgütlenmeleri ile ilgili düzenlemeler, partilerin fikir özgürlükleri üzerindeki kısıtlamalar elden geçirilmeli. Lider hegemonyasının, parti yapısını ve giderek siyasi sistemin işleyişini bozması engellenmeli, parti içi demokrasiyi işletecek düzenlemeler mutlaka yapılmalı.
       2. Seçim sistemi: mevcut seçim sistemi yönetim istikrarsızlığını kolaylaştırıyor, hatta teşvik ediyor. Seçim sistemi reformu, partileri ittifaka ve ortak hükümet programları oluşturmaya teşvik etmeli. Makul bir barajın üstünde oy alan her partinin palamentoda temsil edilmesi sağlanmalı. Bu özelliklere en yakın seçim sistemi, nisbi takviyeli iki turlu dar bölge seçim sistemidir.
       3. Yasama dokunulmazlığı ve meclis soruşturması: Ülkemizde yasama dokunulmazlığının kapsamı, adli takibat ve yargılamaya mani olmayacak şekilde mutlaka daraltılmalı. Meclis soruşturması düzenlemesi de benzer bakış açısıyla yeniden biçimlendirilmeli.
       4. Ölüm cezası: Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne Ek-6 numaralı protokolü imzalamayan tek Avrupa Konseyi üyesi ülke Türkiye’dir. Bu protokol imzalanıp onaylanmalı ve protokolde belirtildiği gibi savaş ve benzeri durumlar hariç, mevzuatımızdan idam cezası çıkartılmalı.
       5. Düşünce ve ifade özgürlüğü: Ülkemizin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önünde en sık karşılaştığı ve mahkum olduğu konuların başında düşünce ve ifade özgürlüğü ihlalleri geliyor. Başta ilgili Anayasa hükümleri, Terörle Mücardele Kanunu ve Ceza Kanunu olmak üzere yasal düzenlemeler, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin içtihadı dikkate alınarak değiştirilmeli. Düşünce ve ifade özgürlüğü ile çok yakından ilişkili olan basın-yayın özgürlüğünü ihlal eden mevzuat hükümleri de elden geçirilmeli.
       6. Kültürel yaşam ve bireysel özgürlükler: Kültürel hakların iki önemli konusu ana dilde eğitim ve tv-radyo yayınıdır. Ulusal programda bu konular hakkında bir açıklık yok. Kültürel haklar sadece Türkiye için geçerli olması istenen bir olgu değil. Bulgaristan, Macaristan, Estonya gibi ülkelerde bu yönde düzenlemeler mevcut. Türkiye bu alanda gerekli mevzuat değişikliklerini yapmazsa, demokratik performans açısından bu ülkelerin gerisine düşecek. Ana dilde yayın hakkı ise düşünceyi açıklama ve basın özgürlüğü ile yakından ilgilidir. Bu nedenle, Anayasa’daki dil yasaklarının ve mevzuattaki sınırlamaların kaldırılması gerekir.
       7. Toplantı hakkı ve sivil toplum: Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu ve Dernekler Kanunu, sivil toplumun gelişmesini teşvik edecek bir anlayışla ele alınarak, antidemokratik hükümlerden arındırılmalı.
       8. İşkence ve kötü muamele: Ceza Kanunu başta olmak üzere ilgili yasalarda değişiklikler yapılmalı. İşkence ve kötü muamele iddialarına konu olan devlet görevlilerinin soruşturulmasını, yargılanmasını ve işkence yapanın cezalandırılmasını kolaylaştıracak mevzuat değişikliklerinin yapılması zorunlu.
       9. MGK: Milli Güvenlik Kurulu, Avrupa Birliği standartlarına ve katılım ortaklığı belgesi’nde yer alan siyasal kriterlere uygun birduruma getirilmeli.
       10. Hukuk devleti: Anayasal ve yasal mevzuatımız, yargı denetimini kuvvetlendirecek ve yargı bağımsızlığını tam olarak sağlayacak şekilde değiştirilmeli.
       
PARTİ İÇİ DEMOKRASİ
        Rapor, TÜSİAD Siyasi Kriterler Çalışma Grubu Başkanı Can Paker ve Çalışma Grubu Üyesi olan Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Süheyl Batum tarafından sunuldu. Siyasi Partiler Kanunu başlığı altında, siyasi partilerin, temsili demokrasinin işleyişinde merkezi bir role sahip olduğu dile getirilerek, partilerin sistemindeki sorunların, siyasi yapıda tıkanıklığa, demokrasinin zaafiyete uğramasına ve partiler ile toplum arasındaki mesafenin açılmasına neden olduğu savunuldu.
        Raporda, siyasi partilerin, demokratik sistemde sahip oldukları hayati öneme karşılık Türkiye‘de partilerle ilgili yasal çerçevenin, kısıtlayıcı ve antidemokratik hükümler barındırdığı kaydedildi. Bu nedenle, siyasi partilerin kuruluşu, faaliyetleri ve örgütlenmeleri ile ilgili düzenlemelerin, partilerin fikir özgürlükleri üzerindeki kısıtlamaların elden geçirilmesi gerektiği vurgulanan raporda, lider hegemonyasının parti yapısını ve giderek siyasi sistemin işleyişini bozmasının engellenmesi, parti içi demokrasiyi işletecek düzenlemelerin mutlaka yapılması gerektiği belirtildi.
       
SEÇİM SİSTEMİ
        Raporda, mevcut seçim sistemi de eleştirilerek, sistemin yönetim istikrarsızlığını kolaylaştırdığı, hatta teşvik ettiği, son 10 yılda sıklıkla yaşanan ekonomik krizlerde de seçim sisteminin küçümsenemeyecek bir paya sahip olduğu, yine seçim sisteminin hem temsilde adaleti sağlayamadığı, hem de temsilde adaletten vazgeçme pahasına yönetimde istikrara olumlu katkı yapmadığı görüşü dile getirildi. Rapora göre, seçim sistemi reformu, partileri ittifaka ve ortak hükümet programları oluşturmaya teşvik etmeli, seçmenlerin ilk parti tercihleri ile yetinmeyip, diğer tercihlerini de dikkate alarak çoğunluk seçmenin istemediği azınlık iktidarına izin vermemeli. Makul bir barajın üstünde oy alan ya da birkaç seçim bölgesinde milletvekilliği kazanan her partinin, aldığı oy oranına yakın olmasa bile, en azından parlamentoda temsil edilmesi sağlanmalı. Raporda, bu özelliklere en yakın seçim sisteminin ise “nisbi takviyeli iki turlu dar bölge seçim sistemi“ olduğu belirtildi. Rapora göre, Türkiye‘deki anayasal düzenlemeler, yasama ve yürütme organı üyelerinin hesap verebilirliklerini ortadan kaldıran, onları ayrıcalıklı konuma taşıyan bir anlayış sergiliyor. Bu nedenle, yasama dokunulmazlığının kapsamının, adli takibat ve yargılamaya mani olmayacak şekilde mutlaka daraltılması istenen raporda, Meclis soruşturması düzenlemesinin de benzer bakış açısıyla yeniden biçimlendirilmesi gereğine dikkat çekildi.
       
ÖLÜM CEZASI İLE DÜŞÜNCE VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ
        Türkiye‘nin AB‘ye uyum için hazırladığı Ulusal Program‘da, ölüm cezalarının infaz edilmemesi tavrının devam edeceği ve orta vadede bu cezanın kaldırılmasının şekil ve kapsam olarak ele alınacağı hatırlatılan raporda, bu muğlak ifadenin Meclis‘in ileride bu cezayı kaldırırken dahi belli bir sınırlamaya gidebileceği görüntüsünü verdiği görüşü ileri sürüldü. Avrupa ülkeleri arasında ölüm cezasının kaldırılmasının ortak bir uygulama haline geldiği belirtilen raporda, şu ifadeler yer aldı: “Rusya, Azerbaycan ve Ermenistan‘ın da imzalamaları ile 43 ülke arasında, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi‘ne ek 6 numaralı protokolü imzalamayan tek Avrupa Konseyi üyesi Türkiye kalmıştır. Bu protokol imzalanıp onaylanmalı ve protokolde belirtildiği gibi, savaş ve benzeri durumlar hariç, mevzuatımızdan idam cezası çıkartılmalıdır.“
        Raporda, düşünce ve ifade özgürlüğü bölümünde de, Türkiye‘nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önünde en sık karşılaştığı ve mahkum olduğu konuların başında bu özgürlüklerin ihlallerinin geldiği belirtildi. “Bu manzara ile Türkiye‘nin çağdaş demokratik normlara uyan ülkeler arasında yer alması mümkün değil“ denilen raporda, başta ilgili anayasa hükümleri, Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Kanunu olmak üzere, yasal düzenlemelerin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi‘nin içtihadı dikkate alınarak değiştirilmesi gereği vurgulandı. Ayrıca, düşünce ve ifade özgürlüğü ile çok yakından ilişkili olan basın-yayın özgürlüğünü ihlal eden mevzuat hükükmelerinin de elden geçirilmesi istendi.
       
KÜLTÜREL YAŞAM VE BİREYSEL ÖZGÜRLÜKLER
        Ulusal Program‘da ana dilde eğitim ve televizyon-radyo yayını konusunda bir açıklığın da olmadığı dile getirilen raporda, Türkiye‘nin bu alanda gerekli mevzuat değişikliklerini yapmaması halinde demokratik performans açısından, bu düzenlemerin bulunduğu Bulgaristan, Macaristan, Estonya, Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin gerisine düşeceği dile getirildi. Ana dilde yayın hakkının ise düşünceyi açıklama ve basın özgürlüğü ile yakından ilgili olduğu belirtilen rapora göre, bu nedenle anayasadaki dil yasaklarının ve mevzuattaki sınırlamaların kaldırılması gerekiyor.
       
İŞKENCE VE KÖTÜ MUAMELE
        Katılım Ortaklığı Belgesi‘nde (KOB) yer verilen işkence ve kötü muamelenin önemli ve bir o kadar da eksik hususlar olduğu dile getirilen raporda, bunların önlenmesi için Ceza Kanunu başta olmak üzere ilgili yasalarda değişiklikler yapılması, işkence kötü muamele iddialarına konu olan devlet görevlilerinin soruşturulması, yargılanması ve işkence yapanın cezalandırılmasını kolaylaştıracak mevzuat değişikliklerinin yapılmasının zorunlu olduğu belirtildi. Raporda, toplantı hakkı ve sivil toplum başlığı adı altında da, KOB‘un kısa vadeli siyasi kriterler bölümünde yer alan “Dernek kurma ve toplantı-gösteri yürüyüşü hakkı“nın anayasal ve yasal yönden güçlendirilmesi, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu ve Dernekler Kanunu‘nun sivil toplumun gelişmesini teşvik edecek bir anlayışla ele alınarak, antidemokratik hükümlerden arındırılması da istendi.
       
MİLLİ GÜVENLİK KURULU
        Raporda, Milli Güvenlik Kurulu‘na da geniş yer verildi. Türkiye‘de gerek anayasal boyutta, gerek fiilen MGK‘nın siyasal sistem içindeki rolünün, AB tarafından sorgulanmakta olduğu ifade edilen raporda, Kurul‘un işleyiş süreci anlatıldı ve yapılması gereken hususlar şöyle dile getirildi: “MGK‘nın tartışılması değil, Kurul‘un Avrupa Birliği standartlarına ve KOB‘da yer alan siyasal kriterlere uygun bir duruma getirilmesi gerekir. Bu uyarlama için herşeyden önce, Kurul‘un sivil üye sayısının artırılması mutlaka sağlanmalıdır. Bu suretle en azından kurum ve siyasal kadro üzerindeki vesayet görüntüsü ve iddiaları ortadan kaldırılmalıdır. Bu çerçevede, Genelkurmay Başkanı‘nın, Silahlı Kuvvetler‘in komutanı sıfatıyla, tüm silahlı kuvvetleri temsilen, Kurul‘a tek başına katılması ve milli güvenlik, milli savunma konularında görüş ve bilgilerini aktarması öngörülebilir. Bunun dışında gündem gerektirdiği takdirde, Kurul toplantılarına ilgili bakanlar, diğer kuvvet komutanları ve ilgili kişiler de çağrılabilmelidirler. Ancak sivil üye adedinin artırılmasına yönelik bu düzenleme, önemli olmakla birlikte yeterli değildir. Bunun yanı sıra Anayasa‘nın 118. maddesinin değiştirilmesi ve danışma kurulu niteliğinin vurgulanması gereklidir. Bu suretle, Kurul‘un fiili konumu, Türk siyasetindeki yeri bir yana bırakılıp, hukuksal konumunun bile bugünkü görünümü ile olduğu gibi AB standartlarının dışında kalması engellenmiş olacaktır. Bu doğrultuda, Anayasa‘nın 118. maddesinin 3. fıkrası, ‘MGK, milli güvenlik siyasetinin tayini, tespiti ve uygulanması ile ilgili kararların alınması, ülkeninin bütünlüğü ve bölünmezliğinin korunması konularında Bakanlar Kurulu‘na görüş bildirir‘ şeklinde değiştirilebilir.
        MGK ve MGK Genel Sekreterliği Kanunu‘nun da değiştirilmesi gereklidir. Bu hususta, özellikle kanunun 1. maddesinin a bendindeki milli güvenlik kavramının şimdiki düzenlemede olduğu gibi ‘milletlerarası alanda siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik dahil bütün menfaatlerinin korunması‘ biçiminde çok geniş bir alanı kapsamasını engelleyecek bir tanım getirilmelidir. Ve sadece, milli savunma ve ülkenin bütünlüğünü hedef lan terör faaliyetleri Kurul gündemine girmelidir. Bunun dışında yer alan konuların ‘milli güvenlik‘ kavramanın geniş tutulması yolu ile, Kurul gündeminde yer alması, sadece uluslararası platformda değil, Türkiye‘de dahi siyasi iktidarın siyasal, sosyal, ekonomik tüm kararlarında, MGK‘nın etkili olduğu görünümünü vermekte ve bu beklentiyi yaratmaktadır.
       
HUKUK DEVLETİ
        Çağdaş dünya devleti olma gereksinimlerinden birisinin de hukuk devleti ilkesinin eksiksiz uygulanması olduğu dile getirilen raporda, bu nedenle anayasal ve yasal mevzuatın, yargı denetimini kuvvetlendirecek ve yargı bağımsızlığını tam olarak sağlacak şekilde değiştirilmesi gerektiği vurgulandı.
        Raporda, bu doğrultuda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi‘nin Türkiye‘de hukuk devletinin işleyişine, “adil yargılanma hakkının“ gerçek boyutlarına ilişkin tüm kararları da gözönünde tutulmak suretiyle, Anayasa‘nın 105, 125/2, 129 son, 148, 159, geçici 15. maddelerinin değiştirilmesi, Ceza Muhakemeleri Usul Kanunu ve Hukuk Mahkemeleri Usul Kanunu, Hakimler ve Savcılar Kanunu, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu dahil ilgili tüm mevzuatta gerekli değişiklerin yapılması istendi. Raporun sonuç bölümünde, Türkiye‘nin demokratik toplum olma yolunda önemli adımlar attığı belirtilerek, şu görüşlere yer verildi: “Fakat bu çalışmada da ele alındığı gibi atılması gereken daha çok adım vardır. Vatandaşlarımız bu adımları atacak istek ve potansiyele sahiptir. İhtiyaç duyduğumuz en önemli şey, bu taleplerin siyasi etkilemesi ve büyük siyasi dönüşümün hayata geçirilmesidir. Türkiye‘nin çağdaş demokratik standartları yakalaması Türk insanının hakkıdır ve bu amaç ülkemiz için bir onur meselesi haline getirilmelidir.“
       
 
       
    TOP5 Bankaların kara tahtaları siliniyor  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları