Home page
Haber Menüsü


Hikmet Bila
Yazara e-mail göndermek için fotoğrafa tıklayınız.
 
Bu hafta işte o hafta
 
15 günde 15 yasanın çıkması gereken sürenin son haftasındayız. Muhalefet engellemeleri ve gensoru ile soruşturmalar dikkat alınırsa, büyülü 15 yasa için Derviş’in umutlu olması beklenemez.
 
 
9 Nisan—  Geldi, çattı. Hani, “15 günde 15 yasa”nın çıkacağı, IMF ile anlaşmanın yapılacağı, yeni ekonomik programın açıklanacağı hafta. “Tarihi hafta”ya girerken Kemal Derviş’in istediği yasalardan sadece dördü Meclis’te. Şeker Yasası tamam, imzayı bekliyor. Bütçe Değişikliği Yasası Genel Kurul’da görüşülecek. Doğalgaz Tasarısı komisyonlarda ele alınacak. Kamulaştırma Tasarısı komisyona havale edilecek.

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

 
Live Vote is temporarily unavailable.

       Demek ki, “15 günde 15 yasa”nın çıkması zor. Kaç tanesi çıkabilir, belli değil. Muhalefetin engellemeleri, gensoru ve soruşturma önergeleri de dikkate alınırsa, “büyülü” 15 yasa için Derviş’in fazla umutlu olması beklenemez. Ola ki, iktidar ortakları tasarıları peşpeşe Meclis’e sevketsinler, liderler gruplarının başında otunup bunları yasalaştırsınlar...
       
        Dünya Bankası Başkan Yardımcısı Johannes Linn, Başbakan Ecevit’le görüşmesinden sonra şöyle diyordu:
       
        “Etkin uygulanabilmesi ve yeterli uluslararası destek, yardım alabilmesi için programın siyasi ve sosyal olarak desteklenmesi gerekir.”
       

        İki sözcüğün altını çizelim: “Siyasi” ve “sosyal” olarak...
       
        Hazırlanan programa siyasal destek var mı? “15 yasa” konusundaki tartışmalara ve bu yasaların Meclis’e geliş-gidiş hızına bakılırsa bu desteğin tam olduğunu söylemek güç. Yoksa, o yasaların hazırlanması ve Meclis’ten geçirilmesi, çoğunluğu elinde bulunduran iktidar partileri için çok kolay olurdu. Bir ayak sürüme açık açık görünüyor.
       
        Siyasal desteğin yetersizliği ya da Kemal Derviş’le koalisyon ortakları arasındaki “frekans uyumsuzluğu” geçtiğimiz hafta çok tartışıldı. Derviş’in sık sık “başbakan ve yardımcılarının desteği arkamda” ifadesini kullanmasına, Başbakan’ın da “Kemal Derviş’in arkasındayız” şeklindeki açıklamalarına rağmen, iç ve dış kamuoyu bu konuda ikna edilebilmiş değil.
       Oysa, Başbakan’ın yardımcılarını ve Derviş’i yanına alarak yapacağı canlı bir ortak açıklama, eğer varsa, bu uyumun ilan edilmesi için bulunmaz bir fırsat değil miydi? Böyle bir tavır, kamuoyu için de, acil yasaları çıkarması beklenen Meclis için de, destek beklenen uluslararası çevreler için de daha inandırıcı olmaz mıydı?
       
       Yapmadılar ya da yapamadılar.
       
       Açık söylemek gerekirse, Kemal Derviş’in tutumu da uyumdan çok uyumsuzluk yorumlarını güçlendirici nitelikte. Herkes, bir kurtarıcı olarak görülen Derviş’in ne kadar yoğun bir çalışma temposu içinde olduğunu biliyor. Ne kadar ağır bir yükün altına girdiğinin de farkında. Ama bütün bunlar, bir hükümet üyesi, ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı olarak Derviş’in Meclis’e de uğramasına engel olarak algılanabilir mi? “15 günde 15 yasa” çıkarmasını istediği Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bilgi vermekle Derviş’in de hazırladığı programın da yarar sağlayacağını görmek o kadar güç mü?
       
       Derviş’in muhalefet partileriyle görüşmesi gecikiyor. Meclis’le görüşmesi de daha fazla gecikirse, bu tutum gidişi etkileyecek yaralar açabilir.
       
       Gelelim Dünya Bankası Başkan Yardımcısı Linn’in ikinci talebine: “Sosyal destek...”
       
       Hazırlanmakta olan programa ve o programın mimarı Derviş ile sahibi hükümetin arkasında sosyal destek var mı? Geçtiğimiz hafta yoğunlaşan “esnaf eylemleri”ne bakılırsa, şu amada bu desteğin varlığından sözetmek de güç. İşçi, memur ve köylü örgütleri temsilcilerinin tavırları da, Mart başındaki kadar ılımlı değil. Ticaret ve sanayi odalarının beklentileri zaten biliniyor. Önümüzdeki Perşembe günü Yüksek İstişare Konseyi’ni toplayacak olan TÜSİAD’ın da piyasanın kilitlenmesinden duyduğu rahatsızlığı ve çözümdeki gecikmeye karşı tepkisini “kuvvetli bir şekilde” kamuoyuna duyuracağı açıklandı.
       
       O halde?..
       
       O halde, Kemal Derviş ve hükümet, bütün bu siyasal ve sosyal unsurların bileşkesini tutturacak bir programla ortaya çıkmak zorundadır. O programın ortaya çıkacağı hafta da işte bu haftadır. Herşey, bu hafta yaşanacak mucizeye bağlıdır.
       
       Bu mucize gerçekleşmezse ne olur?
       
       Fena olur...
       
       Bir gerçeğin daha altını çizmekte yarar var: Olay, 19 Şubat’tan beri yaşanan parasal-finansal krizin aşılmasından çok daha ötede bir olaydır. Piyasaya enjekte edilecek bir miktar parayla gerginliği biraz hafifletmek mümkündür. Esnafı dükkanına döndürmek de mümkündür. Ama asıl büyük olay geridedir. “Acil yasalar” ve “Avrupa’ya uyum yasaları”yla hedeflenen büyük ve köklü değişimin sancılarını, ‘altta kalanın canı çıksın’ zihniyetiyle gidermek o kadar kolay değildir. Asıl sıkıntı, Meclis’ten geçirilen acil yasaların hayata geçirilmesi, uygulanması aşamasında ortaya çıkacaktır.
       
       Bu büyük değişim, gerçekçi bir programı, toplumsal uzlaşmayı gerektirir.
       
       Güçlü siyasal iradeyi gerektirir.
       
       Siyasal iradenin, ilerideki daha büyük sıknıtıları göğüslemeye hazır olup olmadığı da bu hafta belli olacak.
       
 
       
    MSNBC News Karşılıklı elense
 
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları