| | | Oysa daha 4. dakikada golü bulmuştu. Zaten ilk çeyrek saatte Beşiktaşın girdiği üç pozisyonun hepsi birbirinin kopyası gibiydi. Sağdan kullanılan serbest vuruş ve ilkinde Ahmet Dursunun golü; sonra da sırayla Ali Eren ve Tayfurun dışarı giden kafa vuruşları... Hatta bir an iki takımın rolleri değiştiğini düşünmeden edemedik; malum, bu tür tehlikeler genellikle Beşiktaş savunmasına özgüdür. İlk yarıyı ve şampiyonlar ligi maçlarını düşünsenize... Kanatlardan kullanılan her ölü top, her korner adeta penaltı derecesinde tehlikeli oluyordu.
Maçın son 10 dakika bir kenara bırakılacak olursa, Kadıköyde klasik tabiriyle denk kuvvetlerin mücadelesini izledik. Son on dakikada ise Beşiktaşın fizik kondüsyon üstünlüğü ortaya çıktı. Ve siyah beyazlılar bu dakikalarda bulduğu iki golle endişeli havayı dağıttılar. Gollerde İstanbulsporun ne pahasına olursa olsun bir gol atarak maçı uzatmaya götürme düşüncesiyle oyun disiplininden uzaklaşmasının da payı vardı.
Mehmetin iyiden iyiye gözden çıkarılması ile birlikte Beşiktaşın orta alanda akıllı top kullanma sorunu had safhaya varmış durumda. Takımı saha içinde çekip çevirecek, hücumu yönlendirecek bir beyin yok. İlk yarı boyunca Nouma top alabilmek için neredeyse Beşiktaş cezaalanının önünde oynadı.
Mehmetin boşluğunu Ayhanın doldurmasını beklememiz için umut verici hiç bir işaret yok. Yasin ise hala üç kişiyi geçmeden top kullanmamakta ısrar ediyor. Tabii ki bunu da yapamıyor. Hal böyle olunca çabuk yoruluyor, kontrolsüz fauller yapıyor. Böyle devam ederse çok kart görür.
İstanbulspor maçı Beşiktaşın bir zaafını daha gayet sarih biçimde ortaya serdi: Münch yoksa sol kanat da yok! Doksan dakika boyunca sol kanattan gelişen tek bir aklı başında atak olmaması da bunu gösteriyor.
Son bir şey... Takımın İlhan gibi, Tunç gibi taze kanlara hakikaten ihtiyaç var. Ligin ikinci yarısı bu oyuncuların daha sık forma bulmalarını ve onlara yeni isimlerin katılmasını umalım. | |