Güncelleme: 15:42 TS 16 May., 2000
|
|
Roma NTV-MSNBC |
Ağcanın katıldığı programın tam metni
|
|
|
|
Ağca, uzun bir sessizlik döneminin ardından Pazartesi akşamı RaiUno televizyonunda canlı yayına çıkarıldı. Mehmet Ali Ağca, Ancona Cezaevinden yapılan canlı yayın bağlantısıyla, İtalyanın devlet televizyonu olan RaiUnodaki Porta a Porta programına konuk edildi. Porta a Porta programının sunucusu Bruno Vespanın koyu bir Katolik ve Vatikana da son derece yakın bir kişi olduğunun altını çizmek gerekiyor. Papaların, televizyonlara canlı yayın konuğu olarak katılmak gibi bir adetleri yoktur. Bunun tek istisnasının, Porta a Porta programı olduğunu söylemek, kesinlikle bir abartı değil. Bundan birkaç yıl önce, canlı olarak sunulan Porta a Portaya, program sırasında gelen bir telefon İtalyada halen hafızalarda. Telefon hattında bizzat Papa II. Jean Paul vardı. Papanın telefonla da olsa, sürpriz bir biçimde programa canlı yayın konuğu olması karşısında Bruno Vespa, göz yaşlarını tutamamış ve Gazeteciler de insandır diyerek seyircilerden özür dilemişti. Papaya bu denli yakın olan Bruno Vespa, 16 Mayıs 2000 tarihli Porta a Portada ise bu kez Mehmet Ali Ağcayı ağırladı. Ağca, Ancona Cezaevinden katıldığı programa avukatı Bayan Marina Magistrelliyle birlikte çıktı. Yanlarında RaiUnonun gazetecilerinden Stefano da vardı. Ancak görüntülü ve canlı olarak yapılan tartışma sırasında, soruların neredeyse tamamı RaiUno merkez stüdyosundaki Bruno Vespa tarafından yöneltildi. Peki Ağca neler dedi? NTVMSNBC olarak bu uzun söyleşiyi soruları ve cevaplarıyla birlikte, Roma Muhabirimiz Lütfullah Göktaşın çevirisiyle aynen aktarıyoruz:
VESPA: Sayın Ağca, Fatimanın üçüncü sırrının bizzat sizinle de ilgili olduğu Cumartesi günü açıklandığında neler hissettiniz?
AĞCA: Her şeyden önce tüm izleyicilere iyi akşamlar! Size de iyi akşamlar Sayın Vespa.
VESPA: İyi akşamlar!
AĞCA: Üçüncü sırrın açıklanabileceği söylentilerini duyduğumda, bunun sadece bir söylentiden ibaret olacağını düşünmüştüm. İnanmamıştım, dolayısıyla kuşkulu bir bekleyiş içindeydim. Cumartesi günü öğleden sonra Kardinal Sodanonun açıklamasını duyduğum zaman, tabii ki şaşırdım. Zira, tam 17 yıldan beri her gün, Fatimanın meşhur ve gizemli üçüncü sırrının neyi içerdiğini merak edip durmuştum.
VESPA: Affedersiniz, tam 17 yıl önce yani 1983te Papa, bulunduğunuz hücreye gelerek sizi ziyaret etmişti. Siz de Papaya bu sırrın ne olduğunu sormuştunuz. Bu türden bir soru yöneltmenizin sebebi neydi?
AĞCA: Bunu sordum, zira ortada bir çakışma vardı. 17 Mayıs 1917de Fatima, 13 Mayıs 1981deyse Vatikan! Dolayısıyla, meydana gelen hadisenin, sadece benim özgür iradem sonucunda gerçekleşmiş bir şey olamayacağını sezinlemiştim. Ben laik bir insanım. Rasyonalist dogmatizmin aşırı tutkunlarından aşağı kalmayacak denli rasyonalist biriyim. Ben kuşkucu bir insanım. Ama bu uzun yıllar zarfında Fatima hadisesinin, geride bıraktığımız ikinci millenyumun en büyük mucizesini olduğunu da kesinkes anlamış durumdayım.
VESPA: Bakar mısınız Ali! 1985te bu suikastın ardında kimlerin olduğunu araştıran yargıçlara, gözlerini açmalarını ve Fatimanın sırrına dikkat etmelerini söylemiştiniz. Niye böyle yaptığınızı sorabilir miyim?
AĞCA: Bakın, bunun yargıçlarla bir alakası yok. Bundan söz etmem, asla hukuki bir nedenden kaynaklanmamıştır. Ben sadece tüm insanlığa bir mesaj iletmek istedim. 600 gazeteci vardı. İnsanlığa, Fatimanın mucizesini, Fatimanın sırrını hatırlatmak istemiştim. Bu, Mübarek Bakire Meryemin bir işi olamazdı! Meryeme olan saygım, siz Katoliklerden aşağı değildir! Bu Meryem, bu Semavi Ana, neticede Tanrının kuludur; Tanrı ile insanlar arasında bir aracıdır. Dolayısıyla Fatimada, Tanrının mesajı, Tanrının mucizesi söz konusu. Dolayısıyla bu mesajın, bu sırrın Tanrınması gerekiyordu. Benim yaptığım bu fiili durumu, tüm dünyaya önermekten ibaretti. Bunu, yargıçlara değil, tüm insanlığa önerdim.
VESPA: Ağca, şu anda stüdyoda Sara Bartoli adlı bir genç kız var. Bu ismi daha önce duymuş olmalısın
AĞCA: Evet, evet, duydum.
VESPA: Sen Papaya ateş ettiğinde bu kız, (Ağca araya girerek, Evet, evet, sempatik bir kız diyor) henüz iki yaşındaydı. Senin tetiğe basmandan birkaç saniye önce, Papanın kucağındaydı. Ateş etmek için, Papanın çocuğu ebeveynine geri vermesini mi beklemiştin?
AĞCA: Tabii, tabii ki öyle! (Gülümseyerek ekliyor) Sarışın bir kız çocuğuydu o zaman! Nasıl oldu da böyle kumral biri haline gelmiş
VESPA: Papaya ateş ederken tetiğe basmak için kaç saniye bekledin?
AĞCA: Tam hatırlamıyorum ama, 5 veya 10 saniye falan.
VESPA: Yani önce Papanın Sarayı bırakmasını bekledin, sonra da ateş ettin.
AĞCA: Bekledim. Zira sadece bir kız çocuğuna değil, hiç kimseye zarar verilmemeliydi. İnsanların kılına bile ilişilmemesi lazımdı.
VESPA: Sizin, çok ama çok iyi bir nişancı olduğunuz söyleniyor.
AĞCA: Bu sadece bir efsane!
VESPA: Nasıl oluyor da...
AĞCA: Bu sadece bir efsane diyorum!
VESPA: Olan neydi peki? Sen mi hedefi tutturamadın? Yoksa Papa birilerinden yardım mı gördü?
AĞCA: Bakın, olup bitmiş bir hadisenin ardından efsane uydurmak, işin kolayına kaçmaktır. Benim emin olduğum tek bir şey var. Papa Hazretleri ve Fatimalı Rahibe Luciayı gocundurmak istemiyorum. Ama, ben, Papa ve Rahibe Lucia Üçümüz, ezeli ve her şeye gücü yeten Tanrının esrarengiz bir evrensel planının merkezi konumundayız. O korkunç trajedi, nerede olursa olsun yaşanmak durumundaydı. Papa, Marsa bile gitse bu olaya maruz kalacaktı. Yine aynı şekilde, ben değil, bin kişi de ateş açmış olsaydı, o yine de hayatta kalacaktı. Bundan son derece eminim. Dolayısıyla onu Tanrı kurtardı. Belki de Meryem Ana aracılığıyla.. Papa, Elin biri ateş etti, bir başka else onu engelledi diyor. Fakat dikkat edin! Bunu, Alinin eli, Meryem Ananın eli gibi görmeyin. O görünmez el, diğer görünmez eli durdurdu yani.
VESPA: Ali, şu anda senin yanında, gazeteci arkadaşım Stefano var. Ayrıca uzun süredir senin savunmanı üstlenmiş olan avukatın Magistrelli de yanında.
AĞCA: Evet, 8 yıldır benim avukatım. Avukatım Bayan Marina Magistrelliden son derece memnunum, kendisine müteşekkirim.
VESPA: Evet Stefano!
STEFANO: Vespa! Evet 8 yıldan beri Ağcanın savunmasını üstlenen ve serbest bırakılması için hukuki girişimde bulunmuş olan Avukat Magistrellide Alinin yanı başında. Ağcayı burada herkesin örnek mahkum olarak gördüğünü belirtmemiz gerekiyor Vespa. Magistrellinin Ağca için af talep eden girişimi de son derece önemli. Biliyorsunuz Ağca ömür boyu hapse mahkum eden karar konusunda temyiz ya da Yargıtaya herhangi bir başvuru yapılmamıştı. Ben hemen Ağcaya şunu sormak istiyorum. Sayın Ağca, hayatınızın yarısını hapiste tükettiniz. 1979da Türk basınına gönderdiğiniz bir mektupta, Papaya suikast planından söz ediyordunuz. 79dan itibaren iki yıl boyunca kaçak olduğunuz süre içerisinde, bu planı kiminle görüştünüz?
AĞCA: Bakın, ben geçmişteki spekülasyonlara dönmek istemiyorum! O ünlü mektup tamamen bir rastlantı. Ben o mektubu, Türkiyede benimle Papa arasında gizemli ve manevi bir buluşma olarak değerlendiriyorum. Ben, bunun da, Fatimanın sırrını oluşturan bir öğe olduğundan eminim.
VESPA: Bir şey sorabilir miyim Ağca? Siz Türkiyedeyken de adam öldürme suçundan hapis cezasına çarptırılmıştınız. Bu da mı Fatimanın sırrının bir parçası oluyor yani?!
AĞCA: Zerre kadar alakası bile yok! Benim Türkiyedeki yargı sürecim noktalanmadı. Dolayısıyla kesinleşmiş olan bir mahkumiyetim yok. Yani sadece kağıt üzerinde böyle bir şey var. Avukatsız falan bir hikayeydi o. Ben o davaya ilişkin tek kelime etmeyeceğim! Konuyla da bir alakası yok zaten! İtalyadaki ayrı bir şey, Türkiyedeki ayrı bir şey! Bu konuda konuşulacaksa, affı için elli milyon imza topladığınız Öcalandan da bahsetmemiz lazım! İnsaf yani!
VESPA: Madem ki kendinizi büyük bir planın bir parçası olarak görüyorsunuz. Size şunu sorabilir miyim: Bu türden bir davranış sergilemek zorunda kalacağınız duygusuna ilk kez ne zaman kapıldınız? Papa 2. Jean Paulün hayatına kastetme arzusunu bir gereklilik olarak ne zaman ve nasıl hissettiniz?
AĞCA: Bunu insani ölçüler içinde açıklamak imkansız. Dolayısıyla gereklilik demek yanlış. Bakın, bu konuda yapılan spekülasyonların tümünü bir tarafa bırakıp size, daha önce hiç söylemediğim bir şeyi aktarmak istiyorum. 81in Nisan ayındaydı. Romada mı Milanoda mı neydi, bardayken Papanın bir resmini görmüştüm. Haftalık Oggi dergisindeydi sanırım. Papanın eli bastonlu bir fotoğrafıydı. İyi biri olduğu besbelliydi. Gözüme bir çocuk gibi görünüyordu. Papa Hazretleri halen de bana tıpkı bir çocuk gibi görünüyor. Kendi kendime bu insana kötülük yapmak imkansız demiştim.
VESPA: Peki sonuçta buna kalkışmanız nasıl oldu?
AĞCA: Kendi kendime imkansız bu diyordum. Bu adama ateş edemezsin diyordum. Sonra, ama oldu işte. Son dakikayı bile hatırlıyorum. Son dakikada San Pietro Meydanındaydım. Papa, ilk turu atmıştı. Çekip gittiğini düşünüyordum. Arkası bana dönük vaziyetteydi. Bir adama sırtından ateş edemezdim. Benim zihniyetime ters bir şeydi bu. Fırsat elden kaçtı diye düşünüyordum. Kendi kendime, Arkadaş! dedim, Saat 8de bir tren var, bas git Züriche! Yarın 14 Mayıs. Yepyeni bir hayatın olsun. Silahı da Tevere ırmağına at gitsin! Karar vermiş çekip gidiyordum. Meydandan ayrılıp, Termini İstasyonuna gitmek için harekete geçmiştim.
VESPA: Sonra ne oldu?
AĞCA: Tam arkadan, az önce bulunduğum noktadan yoğun bir alkış yükseldi. Halk aniden bir alkış başlatmıştı. Geri dönüp baktığımda Papa tam karşımdaydı. O an ona yöneldim. Garip bir şey beni tutup sürüklüyordu adeta: Bunu yapmalısın! Bunu yapmalısın! diyordu. İspanyada, İspanya gecelerinde de benzer bir şey olmuştu. İçimden bir ses, İster istemez yapacaksın bunu! İster istemez yapmak zorundasın bunu! diyordu. Karşımdaki Papanın kucağında şirin bir kız çocuğu vardı. Önce bekledim biraz.
VESPA: O an onu öldürdüğünden emin miydin?
AĞCA: Hayır, bunun bilincinde değildim. Bakın, içimde cinayet tutkusu yoktu. Tanrıya yemin ediyorum ki içimde öldürmek gibi bir niyet yoktu. Sadece ateş etmek istemiştim o kadar.
VESPA: Görüldüğü kadarıyla hapishane dışında halen pek çok düşmanınız var?
AĞCA: Bakın, benim düşmanım falan yok. Ne İtalyada düşmanım var, ne de Türkiyede! Hiç bir düşmanım yok benim. Kimseyi düşman olarak da görmüyorum. Cani ve terörist zihniyete sahip biri değilim ben. Benden boş yere nefret edenler varsa.. Ki maalesef var zaten. Kendilerine İncili okumalarını tavsiye ediyorum. Fatimadaki Meryem Ananın dediği gibi, hidayete ermelerini tavsiye ediyorum.
VESPA: Siz hidayete ermiş durumda mısınız?
AĞCA: (Soruya aldırmaksızın devam ediyor) En azından Papa Hazretlerine baksınlar. Benim sadece Papaya kötülüğüm oldu. Benim elim nedeniyle acı çekmiş olan tek kişi Papadır!
VESPA: Ali, sen hidayete erdin mi peki diye sordum!
AĞCA: Affedersiniz?! Anlamadım.
VESPA: Siz diyorum, hidayete erdiniz mi?
AĞCA: Yok canım! Ben halen laik bir insanım. Bakın, ben Hıristiyan falan değilim. Ancak, Hıristiyan halkına en yakın insan da benim! Hıristiyan halkına karşı büyük bir saygım, büyük bir sevgim var. Sorun, dediğiniz türden basit bir sınıflandırma meselesi değil. Her neyse inşallah ben, serbest bırakıldığım zaman, ülkeme ve aileme kavuşmamın ardından, Fatimaya gideceğim. 40 gün 40 gece Fatimada kalıp bu sır üzerine düşüneceğim. Tanrıya yakarıp, seçeceğim yola ilişkin bir işaret bekleyeceğim. Hayatımı Fatimaya adayacağım. Yaşamımı, genelde tektanrıcı dinlerin tümüne, özelde de Hıristiyan halkına adayacağım.
VESPA: Avukatınla konuşmadan önce sana son bir sorum var Ağca. Senatör Giulio Andreottiyi Tanrıyorsundur sanırım. En azından ismini duymuşsundur.
AĞCA: Evet, evet Tanrıyorum.
VESPA: Andreotti, önceki akşam bu programın konuklarından biriydi..
AĞCA: Kendisine selamlarımı iletin lütfen.
VESPA: Buna sevinecektir eminim. Zira o da, bu davayı yakından izleyen kişilerden biri. Program sırasında kendisine, Sayın Andreotti, Ağca uzun bir süreden beri affedilmeyi bekliyor dedim. Bana cevap olarak dedi ki, İtalyan hükümeti af kararı almalı tabii ki, ama Ağca da en azından bir defacık olsun, bu suikastın arkasında kimlerin olduğunu söylemeli! Bu konu halen aydınlanmadı Ali. Doğu Bloğu ülkelerinin gizli servislerinin dahil olduğuna ilişkin somut bir delil de bir türlü bulunamadı. Yani, sizin tek başınıza hareket etmiş olduğunuza kimse inanmıyor Ali! Senatör Andreottiye verebileceğimiz bir cevap var mı?!
AĞCA: Bakın, son derece açık bir ifadeyle söylüyorum. Sadece Senatör Andreottiye değil, Batının hukuk medeniyetine, Batı Avrupa uygarlığının vicdanına, Hıristiyan kamuoyuna seslenerek açık bir dille söylüyorum. Giulio Andreottinin bu sözleri iyi niyetli biçimde söylemiş olabileceğini anlıyorum. Ama Andreotti, iyi niyetli biçimde de olsa resmen hata ediyor. O da, bazı delilerin yani sonuçta birilerinin kurbanı olmak durumunda kalmış bir insan. Bana bu türden bir öneri yapılması... Bu olayda Papa Hazretleri birinci masum kurban. Ama ikinci kurban da bizzat benim! Dolayısıyla, illa bir şeyler uydurmamın, trajedilere yol açmamın beklenmesi anlamsız. Bu korkunç bir zulüm olur! Bize, insanlığa, Papa Hazretlerine, Hıristiyanlığa, Fatimanın mesajına karşı korkunç bir zulüm olur bu (Vespa, konuşmayı kesmeye çalışsa da Ağca devam ediyor)! Yani ortada hiç bir şey olmasa da illa bir şey uydurmak zorundayım, öyle mi?! Serbest bırakılmak için bir şey uydurmaya mecbur edilmek zulümdür! Neredeyiz, hangi dönemdeyiz anlamıyorum! Vişinski, Yargıç Vişinski zamanında mıyız? Stalin döneminde miyiz?! Neredeyiz ya?!!
VESPA: Ali, programa katıldığın için çok teşekkür ediyorum, sağ olasın.
AĞCA: Bir dakika bir şey daha eklemek istiyorum. Andreotti, başbakanlığı döneminde 3 Libyalı katili serbest bıraktı. Libya diktatörüne çalışan 3 katil serbest bırakıldı! Andreotti, Cossiga, Craxi, Libyalı katilleri sadece 5 yıl içerde yatmalarını müteakiben salıverdiler! Ben hiç kimseyi öldürmedim! Vatikan, benim serbest bırakılmamdan yana. Papa da anneme, Benim buna itirazım yok dedi. Üstelik hiç bir önkoşul da ileri sürülmedi. Vatikanın bana yönelik hiç bir zorlaması olmadı. Vatikana saygılar sunuyorum. |
|