|
16 Eylül Ünlü Amerikan müzik dergisi Rolling Stone söylemişti: Zaman makinesinin büyüsünden çıkıp gelmiş gibi berrrak bir müziği var Anadolunun... Bunu dikkate alan Crossroads isimli plak şirketi, yıllardır Anadolunun müzik mirasını CD formatında yayımlıyor. Türkiyede Kalan Müzik 90ların başından beri Türkiyenin müzik tarihine ait ses arşivini topluyor ve müzikseverlerle tanıştırıyor. Kalan Müzik bu anlamda dünya şirketleri arasına girdi. Songlines isimli world music dergisi Ekim sayısında Kalan Müzik arşivinden parçalardan oluşan bir albüm hediye edecek okurlarına. Songlines, şu anda dünyanın en önemli world music dergilerinden. Aynı dergi, Kalan Müziki kuran ve bugünlere getiren Hasan Saltıkla bir de röportaj yaptı. Kalan Müzikin Unkapanındaki ofisinde bizi ağırlayan Hasan Saltık, yeni projelerini ve hayallerini anlattı. |
Eski kayıtları yeniden yayımlarken karşılaşılan en büyük sorun da telif sorunu olsa gerek. Kayıtlar eski, bu eserlerin çoğunun bestecileri de yaşamıyor artık. Kısaca telif sorununu nasıl aşıyorsunuz? |
|||||||||
Telif yasalarına göre üzerinden yetmiş yıl geçmiş eserler, eğer ortada bir plak şirketi yoksa anonimleşmiştir. Bizim yaptığımız taş plakların ilk ürünleri Amerikan Crossroadsun yayımladığı eserler. Mesela İstanbul 1925, Tanburi Cemil Bey gibi kayıtlar Crossroadsın daha önce yaptığı kayıtardır. Bir de Fransızlar bizim eski gazelleri yayımlamışlar. İlk önce bu eserlerin yayın haklarını almak için varislerini aradık. Mesela Saadettin Kaynak kayıtları için oğlundan izin aldık. Eğer herhangi bir varis bulunamazsa Kültür Bakanlığına taahütname vererek bu eserleri yayımlıyoruz. Olur da bu eserin bir sahibi çıkarsa her türlü yükümlülüğü üstleniyoruz demek oluyor bu taahütname. Bu da aslında başlıbaşına bir sorun değil mi? | |||||||||
Şimdiye kadar pek sorunla karşılaşmadık. Bizden eski tangolar çıktı. Tam bir buçuk yıl bürokrasisi sürdü. Tek tek bütün eserlerin sahiplerine veya varislerine ulaşıp izin almakla uğraştık bu süre zarfında. Solistlerden izin alıyorsun, solistler yaşamıyorsa çocuklarından izin alıyorsun. Bir de eserin sahiplerinden izin alıyorsun, o da yaşamıyorsa yine çocuklarından. Belki çıkardığında toplam iki bin tane CD satacak topu topu. Arşiv serisinde biz sırf bu telif sorunları yüzünden Klasik Türk Müziğini çıkarmaktan vazgeçtik. Peki madem sizi bu kadar uğraştırıyor, hatta kar bile ettirmiyor görünüyor, o zaman bunları çıkarmakla sizi tatmin eden asıl şey ne? Bana göre 12 Eylülden sonra Türkiye müziğinde korkunç bir yozlaşma başladı. Türkülerde, Klasik Türk Müziğinde bir yozlaşma başladı. Biz Klasik Türk Müziği çıkarana dek Türkiyede gerçek anlamda bu tür kayıtlar çıkmıyordu. 1970lerde bir tek Aras diye bir plak şirketi klasik Türk Müziği çıkarmış. Çünkü müzik şirketleri satmıyor diye bu işlere girmediler. Bizim girmemizin sebebi ise başta Amerikalılardır. Amerikan şirketleri bizim müzik arşivlerimizi yayımlıyor. Yayın haklarını biz onlardan alıyoruz. Tanburi Cemil Beyin eserlerini yayımlamak için Amerikalılardan izin almak açıkçası bizim zorumuza gitti. Mesela biz de Şükrü Tunar çıkardık Amerikalılar da. Ama biz kızından izin alarak yayımladık onlar kimseden izin almadan yayımladılar. |
|||||||||
Unutulmaya yüz tutan bir çok değerli ses Kalan Müzik'le yeniden hayat buluyor |
Mesela Yesari Asım Ersoyun kayıtlarını CDye bastık; yayımlanmaya hazır bekliyor. Ama Göksel Ersoydan izin alamadığımız için senelerdir bekliyor. (Hazırlanmış CDyi gösteriyor) Yesari Asım Ersoy, en büyük bestekar. Kişisel tatmin olayına gelince; biz tamamen idealist davranmıyoruz burda. Bizce bu tür işler uzun vadede satacak çalışmalardır. İlk başta zarar ediyorduk. Ama sinerji denen birşey var. Bu tür kayıtların sayısı artınca kendi pazarını kendin yaratıyorsun. Artık kimse yeni birşey üretemiyor çünkü. Bana göre rock müziği bitmiştir, ruh yoktur. Yabancı müzik piyasalarında, üniversitelere yapılan yatırımlar, ruh olmadığı için batmıştır. Müzik sektörü artık geçmişini arıyor. Dünya müziği albümlerinin satış oranları yüzde 3lerden yüzde 11lere fırladı. Buena Vista Social Clubı örnek alalım. Bizim bozlak okuyan müzisyenlerimizin onlardan ne farkı var? Neşet Ertaşın adı unutulmuştu. Otuz yıl sonra getirdik koser verdirdik. Ne oldu ortalık gördün. John Lee Hooker dinliyorlar, biz de Muharrem Ertaş çıkardık, alın dinleyin... Kübalı dilini anlamadığın adamların müziğini dinleyeceğinize bizim Keskin yöresinin bozlak okuyan adamalarını dinleyin. Şimdi arşivcilikte bir sıkıntı daha var. Stereo-mono sıkıntısı. Stereo kayıtlar 1970lerin başında yapılmaya başlandı. İlk stereo kayıt Beatlesın Sgt. Peppers Lonely Heart Club Band albümüydü. Bu tarihten önce yapılmış kayıtları CDye basarken ses kalitesini nasıl yakalıyorsunuz? Mono kayıtları stereoya çevirmek söz konusu değil. 1937de Muzaffer Sarısözen Anadoluyu dolaşmış, şu anda mevcut olan yirmi bin türkünün on beşbinini derlemiş. Bunları mum plaklara kaydetmiş. Onları kaydederken bakır bir boru kullanılıyor. Mum plağa aynı anda kaydediyor. Ve tek bir tane var bundan. Kırılıdı mı bitti gitti işte. Sen bunu stereoya çeviremiyorsun ama noiser denen bir sistem sayesinde, aslını eko vermeden, matlaştırmadan, en doğal haliyle yeniden kaydedebiliyorsun. Çıtırtıların olması sorun değil. Burada önemli olan aslının bozulmamaması. Ulaş Özdemir, Kardeş Türküler gibi yeni sanatçılarınız var. Bu sanatçıları aynı albümde bir araya getirip konsept albümler yapmayı düşünüyor musunuz? | ||||||||
Bana göre Türkiye için daha erken. Türkiye kendi öz müziğini doğru düzgün yapabilmiş değil. Türkiyedeki halk hala üretiyor. Hala acı çekiyor. Halkımız daha türkülerini üretmeye devam ediyor. Üretemeyenler ancak geçmişteki eserleri yeniden yorumlanıyor. Peki halkın ürettiğini söylediğiniz bu türküler nerede şimdi? |
|||||||||
TRTnin elinde çok değerli arşiv var. Ama bunları halkın hizmetine sunmuyor. Bu kayıtların da belli bir yaşama süresi var. Hala bunların dijital aktarımları yapılmadı.
|
Devlet arşivlerinde. Bu anlamda Türkiyede dünyanın hiçbiryerinde görülmeyen bir despotluk var. Fransız radyosu, BBC, hatta Kahire radyosu bile geçmiş arşivlerini yıllar önce CD formatında halkın hizmetine sundu. Bela Bartokun Çukurova çevresinde yaptığı derlemeleri Macarlar çıkardı. Ama bizimkiler çıkarmadılar. TRTnin elindeki arşiv daha orijinal haliyle piyasaya sürülmedi. Henüz hiçbir etnomüzikolog bu arşiv odalarına girip oradaki kayıtlara ulaşamadılar ki. Daha bilinmedik çok şey var . TRT bu kayıtları oksitlendiriyor oralarda. Ve bu makara kayıtların belli bir yaşama süresi var. Hala bunların dijital aktarımları yapılamadı. Hem nerede Kürt derlemeleri, Laz derlemeleri? 1900lerin başında Karadenizde Türkçe konuşan yoktu ki. 1930larda Türkçe konuşun! diye hoparlörle bağıran arabalar dolaşıyordu Karadenizde. 1980lere kadar Adıyaman, Mardin tümüyle Süryaniydi. Bu adamların Süryani müzikleri nerde? Sonuçta hala bu dil sorununu yaşıyoruz . En son Kardeş Türkülerin Türkçe-Kürtçe çekilen klibi yayımlanmamıştı. Orada basının otosansürü işledi. Türkçe-Lazca olsaydı yine yayımlanmaz mıydı dersiniz? |
||||||||
Türkiye henüz kendi öz müziğini doğru düzgün yapabilmiş değil. Önce kendi bestecilerimizi kendi halkımıza tanıtmamız gerekiyor...
|
Yoo, Birol Topaloğlunun Lazca klibini çektik onu da yayımlamadılar. Böyle bir yasak yok. RTÜK, Kürtçe bir klip yayımlarsan seni kapatırız, dememiş. Eskiden konulmuş bir kanun vardı bu konuda: Türkiyenin tanımadığı ülkelerin müziklerini yayımlamak yasak diye. Ama bu daha sonra 1989da kalktı. Kardeş Türküler klibine gelince; Acaba yayımlanır mı, Avrupa Birliğine giriyoruz, böyle bir rüzgar var, dedik. Televizyonlara dağıttık. Bize Bunu yayımlarsak başımıza iş alabiliriz, dediler. Biz de bunu haber yaptık. Olayın haber değerini kullanarak reklam yaptık. Klip bir şekilde yayımlanarak değil de yayımlanmayarak amacına ulaştı mı diyorsunuz yani? Tam öyle değil. Pop müzik için klibin amacı belli. Albümü tanıtmak ve satış rakamlarını arttırmaktır. Eğer bir reklam aracı olarak kullanılıyorsa. Reklam oldu dediniz öyleyse amacına ulaştı demektir. Kardeş Türküler olayında bu birebir doğru değil. Bizim mücadelemiz, Türkiyede yaşayan halkların, basında, mahkemelerde her yerde kendi anadilleriyle konuşabilsinler, kendilerini anadilleriyle ifade etsinler diye. Kalan Müzikin amacı budur. Biz burada bölücülük yapmıyoruz. İlk başlarda bizi bu konuda yargıladılar. Ama geçen sene Dışişleri Bakanı bizim yaptığımız bu Lazcaları, Kürtçeleri Avrupa parlementerlerine hediye etti. Arşivcilik yaparken nasıl bir sistemle çalışıyorsunuz? Hangi ekiple? Ben kendime arşivci diyemem. Ben iyi bir kolleksiyoncuyum. Kendin yapıp, kendin bulup, kaydedersen arşiv olur. Ama arşiv serisi yayımlıyorsunuz? |
||||||||
Neyzen Tevfik |
Evet, doğru. Hiç yayımlanmamış eserleri de derliyoruz. Biz şu an da hiç gün ışığı görmemiş altı bin taş plağa hükmediyoruz. Ben altı yıl önce yasal veya yasal olmayan kayıtları toplamaya başladım. Özel kolleksiyonculardan alıyoruz genellikle. Mesela bunu ilk sana söylüyorum, Neyzen Tevfikin hiç yayımlanmamış kayıtlarını bulduk ve yakında yayımlayacağız. Hem de hiç gün yüzüne çıkmamış fotoğraflarıyla beraber. Yani aile sandıklarına giriyoruz. Bizim müzik sektörüne müzik dışında görsel anlamda büyük bir kaynak sağlama imkanımız da var. Bezmara gibi yeni projeler de var. Eski müzikleri o dönemin enstrümanlarını yeniden yaratarak icra etme gibi bir felsefeleri var. Kalan müziğin başka yeni projeleri neler? | ||||||||
|
Bezmaraya Fransız Kültür Bakanlığının yardımıyla yaptılar o aletleri biliyor musun? Türkiyeden destek veren olmadı. Türkiyede ilk defa Djiwan Gasparyanla Erkan Oğuru bir araya getirdik. Şu anda albüm için stüdyodalar. Bunun yansıra, Kardeş Türküleri ilk albümden beri biz destekliyoruz. İlk caz abümlerini biz çıkardık. Ağrı Dağı Efsanesi gibi kayıtların altına biz imza attık. Peki Türkiye dışında keşfedilmemiş etnik müziklerle ilgili bir planınız var mı? Peter Gabrielin yaptığını Ortadoğu için gerçekleştirme gibi... Ben Peter Gabriel değilim. O herşeyden önce çok iyi bir müzisyen. İyi ki de Genesisten ayrıldı. Çok duyarlı bir insan. 12 Eylül döneminde Türkiyede ne olup bittiğini yakından takip eden bir insan. Peter Gabriel dünya müziğindeki boşluğu gördü ve orayı doldurdu. Ben şimdi Mezapotamyanın müziklerini keşfetmek istiyorum. Özellikle İranda rejim değişikliği olduktan sonra orada kapalı kalmış müzisyenlere ulaşabileceğimizi düşünüyorum. Acem müzisyenleri, etnik Horasan müzisyenleri orada kapalı kaldıkları için bir türlü keşfedilemediler. Benim Avrupayla bir işim yok. Dünya Müziği çok yakında Ortadoğuyu keşfedecek bence. Çünkü burası hep bakir kaldı. Halkımız hala Ya kim bu anonim? Amma da çok türkü yapmış diye soruyor. Veya radyolarda şimdi rahmetli Neşet Ertaştan bir türkü dinliyoruz anonsu yapılıyor. Önce kendi bestecilerimizi halkımıza tanıtmamız gerekiyor. | ||||||||
Offspring'den internet atağı Borusan'dan görkemli açılış Haftanın cd'lerinden seçtiklerimiz Latin müziğinin devleri belli oldu 38. Rotterdam Film Festivali başladı |
|||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||