|
Van Basten gibi Ne maçtı ama... Şenlik başlıyor |
|||
Yunanistanın grup birinciliği konusunda avantajlı konuma gelmesiyle birlikte ortaya gelen bu hesap, bence inkar edilemez şekilde Fransızların motivasyonunu etkilemişti. Bunu hesaplayarak oynamadılar gibi bir suçlama ve komplo teorisyenliği peşinde değilim, ancak grup birinciliğinin cazibesinin de kalmadığı çok açık. Nitekim maç içinde bu motivasyon eksikliğinin etkileri sıkça yaşandı. SANTİNİYİ ANLAYAMAMAK Şahsen Fransa teknik direktörü Santininin tasarruflarını anlamakta zorlanıyorum. Lizarazunun bildiğim kadarı ile bu karşılaşmada oynamasını engelleyecek bir durumu sözkonusu değilken ve İngiltere önünde Gallas-Thuram-Silvestre-Lizarazu dörtlüsü ile başarılı bir savunma kurgusuna sahip olunmuşken, bu yapıyı Desailly için bozmak sizce de anlamsız değil mi? Marcel Desaillynin kariyerine ve oyunculuğuna hayranlığım büyüktür, ancak şu an bu turnuvada kariyerinin hatırı için bulunduğunu, yıl içinde sergilediği performansın turnuva yeterliliğinin çok uzağında olduğunu unutmayalım. Hal bu iken defans kurgusu ile oynamanın cezasını, dolaylı yoldan da olsa Desaillynin şanssız ıskası sonucu kalelerinde gördükleri ikinci gol ile çektiler. Bence Desailly için bu maç yeterlidir ve Fransanın turnuvadaki başarısı için bu kumar bir kez daha tekrarlanmamalıdır. Diğer tarafta Fransa tek koldan hücum etme alışkanlığından vazgeçmiş değil. Hem de bu kez bunu, geçen maçın etkili oyuncusu Pires yerine Wiltordu çizgiye çekerek yapmaya çalıştılar. Geçen yazıda demiştik ya, Piresi oyun içinde sola çekerek hücum çeşitliliği yapılabilir diye, Santini hocam sola çekilmeyecek oyuncuyu oynattı ki hepimizin artık kafasına işlensin; Fransa soldan hücum etmeyecek! Bu ne kadar kabul edilebilir bir durum, turnuva ilerledikçe göreceğiz ancak Yunanistan karşısında sonuca ulaşamasa da İspanyanın Vicente ve önce Etxeberria, sonra da Joaquin ile ürettiği hücum çeşitliliğinden eser yoktu Fransada. HENRY NEDEN KALEDEN UZAK? Garibime giden son bir konu daha var, o da Henrynin neden bu kadar kalenin uzağında tutulduğu. Trezeguetnin kalitesini tartışıyor değilim, ama Henrynin golcülüğünü de tartışmam. Juventustan sol kanatta oynatıldığı için futboldan nefret eder hale gelip kaçarcasına adaya giden bir oyuncu Henry ve Santini biraz daha yüz bulsa onu sol açık yapacakmış gibi bir hissiyat içindeyim. Henryi sola çekmek, Fransız futboluna ihanet etmek olur. Onu gole yaklaştırmak gerek... Fransa ısrarla bu turnuvanın favorilerinden ancak daha etkin bir Fransayı İsviçre karşısında da izleyemeyeceğiz. Yukarıda saydığımız, bizim bakış açımızdan varlığını düşündüğümüz aksaklıklar, Zidane gibi bir ustanın, Vieira gibi bambaşka bir adamın bu takımın oyuncusu olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Hala tartışmasız en güçlü kadro onlarınki ancak optimum kullanılıp kullanılmadığı konusunda ciddi şüphelerim var. HIRVATLAR 130 DAKİKA SONRA UYANDI Otto Bariçin takımı ise arayışları tam gaz sürdürüyor. Onlar da, rakipleri Fransa gibi ilk 11lerinde üç değişiklikle sahadalardı. Kendilerine geldiklerinde ve tüm diğer eski Yugolar gibi genlerinde doğuştan varolan futbol yeteneklerini hatırladıklarında, turnuva başlayalı 130 dakika olmuş, Fransa önünde 40.dakikada 1-0 mağluplerdi. Bu maç hadi neyse de, İsviçre maçını uyuya uyuya oynamış, havadan 2 puan kaybetmişlerdi. Ama neyse ki top oynamaları gerektiğini hatırladılar ve bunu Fransa önünde kopuk kopuk da olsa başarı ile uyguladılar. Şimdi gerçek Hırvatistanı, haftaya Pazartesi günün maçında İngiltereye karşı seyredeceğiz ve ben olsam o maçta Rapaiç ve Oliçi birbirlerine alternatif yapmak yerine Sokotayı keserek birlikte sahaya sürerdim. Hırvatlar, etkili hücum eder ve hücum çeşitliliği ile İngiliz defansının dengelerini bozabilirlerse kazanabilir ve Adalıları evlerine yollayabilirler. Ama açıkçası bu bana yakın bir ihtimalmiş gibi gelmiyor. HALA SIKICI İNGİLTERE İngiltere, İsviçre karşısında ve üç gol attığı bir karşılaşmada dahi sıkıcı bir futbol takımı olmayı sürdürüyor. Senelerdir kazanamayan İngilizlerin, bir de bunu deneyelim mantığı ile tercih ettikleri, kendi kuzeyli, futbol ruhu İtalyan Sven-Goran Ericsson idaresinde oynadıkları bu sıkıcı oyunun, üzülerek söylüyorum ki onları geçmişte çıktıklarından daha yukarılara götürmesi muhtemel. Üzülerek söylüyorum, üzüntüm İngilizlerin kazanmalarından değil, keyif vermemesinden kaynaklanıyor. Rooney-Owen forveti arkasında, Beckham-Scholes(Gerard)-Lampard-Joe Cole dörtlüsü ile rakip yarı sahada rakibini boğan bir İngiliz takımını seyretmeyi kim istemez ki? Arsenal-Chelsea maçlarındaki hızlı oyun ve asla düşmeyen tempodan eser yok İngiltere takımında. Onların da gerçek yeteneklerini Hırvatistan önünde göreceğiz. Bir de tavsiye, kesilmesi İngiliz kamuoyu nezdinde neredeyse imkansız olan Owen yerine, ihtimal dahilinde gözükmese de Darius Vassell tercih edilebilse, çok daha etkili olacak diye düşünüyorum ama dedik ya, bu neredeyse imkansız gibi birşey. | ||||
|
|||||||
Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||