|
Devir hesap kitap devri Van Basten gibi Şenlik başlıyor |
|||
Neredeyse bir saat oldu maç biteli; ama ben son dakikalarda zirveye çıkmış heyecanı üzerimden atabilmiş değilim. Seneler sonra anlatılacak tarihi bir futbol maçına tanıklık etmiş olmanın heyecanı belki de bu, bilemiyorum. Benzeri bir heyecanı, Mexico86da, penaltılarla tamamlanan Brezilya-Fransa çeyrek final maçında yaşamıştım. Çocuktum ama tarihe tanıklık ettiğimin bilincindeydim. Futbol dolu bir maç değildi. Hatta futbol adına keyifsiz bir maçtı bile diyebiliriz, uzatmadaki dört dakikaya kadar. Maçın kaderi duran toplar üzerinden yazılmıştı. İlk gol Beckhamın ortasına Lampardın kafasından gelmiş; aynı Beckham ikinci yarıda kaçırdığı, daha doğrusu Barthezin enfes şekilde çıkardığı penaltıyla oyunu koparma şansını kullanamamıştı. Tam maç bitti derken Zizou çıktı ortaya, önce nefis bir frikik golü, hemen ardından da ustaca bir penaltı vuruşu ile. Neredeyse aynı şekilde dizilişlerle sahaya çıkmıştı takımlar. Anlayışları farklıydı, bence kuvvetleri de. Fransa yaratıcı bir takım, İngiltere ise sert. Günün ilk maçının hakemi Portekizli Batista bu karşılaşmada görev alsaydı İngilizlerin maçı 11 kişi tamamlaması mucize olurdu ancak Markus Merk, özellikle de golü bulan Frank Lamparda karşı son derece anlayışlı ve affediciydi. FRANSIZLAR OYNAMAYA ÇALIŞTILAR Fransızlar futbol oynamak istediler. Nispeten sorunlu oldukları tek mevkii olan defansın ortasına bek karakterli iki oyuncuyu; Thuram ve Silvestreyi tercih etmişti Santini. Penaltı pozisyonu hariç başarılı da oldular. Orta alanda Vieira oyunun geriden gelen patronu idi ve öncelikli vazifesi olan topu Zidane-Henry ikilisinden birine aktarma görevini başarıyla yerine getirdi. Hücum organizasyonu konusunda sıkıntı yaşadı Fransa. Elbette ki bunda, hiç de beklemedikleri bir anda gol bulan İngilizlerin Owen ve Rooney hariç defansa kapanmalarının da etkisi büyüktü. Ancak kulübeden bu sorunu çözmeye yönelik anlamlı bir müdahalenin gelmesi için de uzunca bir süre beklediklerini belirtelim. Gallasın önündeki Piresi sağ çizgide hapis oynatıp, buna karşılık sol kanadı boydan boya Lizarazuya bırakmak demek; Ben sol kanattan hücum etmeyeceğim demektir. Beckhamın bulunduğu kanattan bahsediyoruz, Gary Neville-Beckham A.Ş.nin. Sol kanattan hücum etmediler de. Oyunun kilitlendiği dakikalarda dahi Piresi sola çekmek, oyuna kenardan Monacolu Rotheni almak gibi alternatifler üzerinde durulmaması garip. Ofansif anlamda önemli bir sorun bu ve bu sorunun çözümü Henryi sola çekmek değil. Bir çözüm alternatifi olarak; oyun içinde Pires dönem dönem kanat değiştirebilir ve bu rakibin dengesini bozmaya da yarayabilir. Fransız hücumcuları Trezeguet ve Henry ise olağanüstü etkisiz bir oyun ortaya koydular. 90+3te Gerardın hatasından faydalanarak penaltı yarattığı pozisyon dışında Henrynin ciddi olduğu bir pozisyon hatırlamıyorum, gayrıciddi tavırları ile kestiği hücumlar ise birden fazla idi. Trezeguet ise -sakin TV yorumcusu Ömer Üründülü çileden çıkartacak kadar- sahada yoktu denilebilir. VERİMSİZ İNGİLİZ FUTBOLU Buna karşın İngiltere takımı, kalite açısından karşılaştırıldıklarında (özellikle ofansif anlamda) rakiplerinden bir gömlek düşük olduklarının bilincinde bir anlayışla sahadaydı. Merakla beklenen Sol Campbellin ortağı olarak defansta genç Ledley King görev aldı ve son derece de başarılı oldu. Enteresandır, eleme maçları boyunca bu mevkii için Woodgate, Southgate, Upson, Terry ve elbette Rio Ferdinand isimleri tercih edilmiş, King ise hiç denenmemişti. İngiltere takımının eleme maçlarında da yakinen şahit olduğumuz temel sorunu verimsizlik. Güzel savunma yapıyorlar ve bu konuda orta alanlarından çok ciddi yardım alıyorlar. Ancak hücum etme konusunda ciddi sıkıntıları var. Bu konuda ellerindeki en etkili alternatif, duran toplarla sonuca doğrudan ya da dolaylı etki edebilen David Beckham. Gerard, Scholes ve Lampardın hücum organizasyonları konusunda etkinlikleri sıfıra yakındı Fransa karşısında. Burada bir alternatif olarak etkili solaçık Joe Cole düşünülebilir. Zira aynı Fransızlar gibi İngilizler de 90 dakikayı sol açıksız ve sol kanatsız tamamladılar. İngiltere forvetinden Michael Owen için söyleyecek birşey yok çünkü hiçbirşey yapmadı. Spiker arkadaşın Liverpoollu olduğu yolunda nedense ısrarcı olduğu ve hatta bu konuda Üründülden yorum dahi istediği Evertonlı 18lik Rooney ise etkiliydi ancak tek başına ne yapabilirse onu yaptı ve güzel bir kontratağın sonunda bir penaltı kazandırdı. İlk maç, ilk izlenim açısından bakarsak; zayıf İsviçre ve Hırvatistan karşısında bir sürpriz yaşanacağını ve bu iki takımın çeyrek finale yükseleceklerini düşünüyorum. Mevcut skorların ardından muhtemel bir İspanya-İngiltere eşleşmesi olursa, İspanyolların temposuna karşın İngilizlerin işi zor olur. Etkili hücum etmeye mecburlar, bir atıp üzerine yatarak kupa kazanamazlar. Fransızların ise tek kanatlı hücum sıkıntısını gidermeleri şart. Bir de Santininin oyunun kilitlendiği anlarda erken müdahaleler ile oyunun çehresini değiştirebilmesi gerekir. Başında olduğu takım Fransa ve birçok rakip (hatta belki hepsi) bugün İngilterenin yaptığı katı müdafaayı yapacak Fransa önünde. B GRUBUNDA SÜRPRİZ ZOR Gelelim günün ilk ve sıkıcı maçına. Fransa ve İngiltere gibi güçlü rakiplerin arasından sıyrılma ihtimalleri oldukça düşük olan Hırvatistan ve İsviçre, maç boyunca kayda değer etkinlik gösteremeyerek 0-0 berabere kaldılar. İşin aslına bakarsanız, orta alanın defansif organizasyonundan sorumlu ve hücumların ilk ayağı konumundaki Vögel ikinci yarının hemen başında kırmızı kart görerek takımını eksik duruma düşürmeseydi, İsviçrenin üç puan şansı olabilirdi. İsviçre maça klasikleştirdiği 4-3-1-2 sistemi ile başladı. Murat Yakın patronluğundaki defans maç boyunca kollektif uyum içerisinde oynarken, bu başarıda etkisiz Hırvat forvetlerinin katkısını unutmamalıyız. İsviçre takımının yıldızı ve lideri konumundaki Türk oyuncu Hakan Yakın, bu denli ön plana çıkmanın bedelini (Figo örneğindeki gibi), karşısında bizzat kendisine konsantre olmuş bir rakip bularak ödedi ve maçın en etkisiz adamlarından biri oldu. İsviçre takımının öne çıkan oyuncusu ise forvet Freidi. Fransa liginde forma giyen oyuncu, oyundan alındığı dakikaya kadar bir varlık gösteremeyen Chapuisat yerine daha verimli bir ortak bulabilirse, kendisi için de, İsviçre için de çok daha güzel olabilir. Hırvatistan ise Otto Bariç yönetiminde birşeyler aramakta ve hala aradığını bulmuş değil. Turnuva elemelerinde ilk 11 oynattığı tam sekiz oyuncuyu Portekize getirmedi Bariç. Öyle ki ilk eleme maçı olan ve 0-0 berabere biten Estonya maçında ilk 11de yer bulan sadece 3 oyuncu; Zivkovic, Simic ve Olic vardı sahadaki ilk 11de. Buna karşın kaleci Butina ve Bjelica ise eleme maçlarında bir kez dahi ilk 11de yer almamışlardı. Vardır Bariçin bir bildiği diyelim ve geçelim dünkü Hırvat takımına. Klasik 4-4-2 ile sahadalardı ve defans 4lüsü (Simic, Simunic, R.Kovac, Zivkovic) adeta yemin etmiş gibi hücum için rakip alana adım atmadılar diyebiliriz. Hadi göbekteki ikiliyi anlarım da, iki bek Simic ve Zivkovici bu kadar muhafazakar tutmak, hem de İsviçre karşısında, acep nedendir? İnsan düşünüyor, İngiltere ve Fransa karşısında ne yapacak acaba Baric diye. Hücum planları orta alan kanatlarında yer alan Mornar ve Olic üzerine kuruluydu. Burada da Baric ikinci yarıya çıkarken daha etkili olan Olici oyundan almış, etkisiz Mornara 90 dakika tahammül etmişti. Orta alanı verimsiz, forveti yok, kulübesi fazlasıyla muhafazakar bir takım Hırvatlar ve hiç de ümit vermediler. | ||||
|
|||||||
Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||