Home page
Haber Menüsü


13 Nisan haftasının kitapları  
Aralarında siyasetten spora, biyografiden romana her türden çalışmanın bulunduğu, 7 kitabevinden seçilen 7 ayrı kitap, bu haftanın seçkisini oluşturuyor.  
   
 
 
   
NTV-MSNBC
 
    13 Nisan 2004 —  “Bilgelik olmadan kaba güç, kendi ağırlığının altında ezilir.” [Horace - ‘Odes’]  

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

 


       
MOZART
       Dehânın Gölgesinde
       Maria Publig

       
       “Sürünmek yok, buna tahammül edemem” [W.A. Mozart]
       Wolfgang Amadeus Mozart, (1756-1791) 18. yüzyılın bu dâhi bestecisi, kısacık yaşamına pek çok yapıt sığdırmıştı. Yaşadığı sürece hak ettiği yere gelemeyen, sürekli borç içinde yaşayan, Viyana’da yoksullar mezarlığında, bir mezar taşı bile olmadan gömülen Mozart, müzik dünyasının tanıdığı en dâhi, en yaratıcı bestecilerinden biriydi.
       ‘Mozart-Dehanın Gölgesinde’, Mozart’ı kendi çağının kültür tarihi içinde ele alan, yapıtların yorumunu ön plana çıkarmadan geçerli bir kişilik tanımlamasını amaçlayan, genç bestecinin hem büyük bir saygıyla bağlı olduğu babasıyla, hem de hayatındaki kadınlarla olan mektuplaşmalarına dayanan bir biyografi.
       Ölümünden bu yana geçen iki yüz yılı aşkın süre içinde Mozart üzerine yazılmış sayısız biyografi ve araştırma yazısı bulunsa da, genç müzikbilimci Maria Publig, farklı bir görüş açısıyla hazırladığı kitabında, daha çok Mozart’ın iç dünyasını, zaaflarını ve erdemlerini, toplumla olan uyumunu ve uyumsuzluğunu, hayal kırıklıklarını, hayatındaki kadınlarla olan bağlarını ele alarak besteciyi daha kişisel bir açıdan tanıtıyor.
       Hedeflerine azimle ilerleyen, başına buyruk, sarsılmaz iradeli, zaman zaman rahatsız edecek ölçüde açık sözlü, babası tarafından sonsuz bir hoşgörüyle, manevi bağımsızlığını koruyacak bir disiplinle eğitilmiş, Aydınlanma Çağı’nın düşünsel olanakları içinde yetiştirilmiş bir Mozart portresi sunuyor.
       
       Can Yayınları, 342 sf.
       Almanca’dan çeviren: İlknur Özdemir
       Dizi: Çağdaş Dünya Yazarları / Biyografi-2
       Türü: Biyografi
       


       
YAN YANA
       Deniz Üçlemesi: 2
       William Golding

       
       19. yüzyılın ilk yarısında İngiltere’den Avustralya’ya giden gemi, sıcak ve sisli bir günde durgun denizde rüzgarsızlıktan yol alamamaktadır. Bu zorunlu arayı önemsemeyen yolcular gemide bir balo düzenlerler. Gemidekiler, bu gerçeküstü parti havasına kendilerini hemen kaptırır, ellerinde içki kadehleri ile aşka doğru yelken açarlar; ancak hareketsiz duran gemilerinin tabanında küçük delikler çoktan açılmıştır.
       ‘Geçiş Ayinleri’nin devamı olan ‘Yan Yana’da yolcuların yaşadığı gerginlik, Golding’in olağanüstü üslubunda yankı buluyor. Her yerinden su almaya başlayan, batması an meselesi olan bu geminin esrik yolcuları, korku ve aşkı aynı anda yaşarken deliliğin eşiğine gelirler. Gemi yavaş yavaş parçalara ayrılırken yolcular da yaşamlarını gözden geçirmeye başlarlar.
       
       Sel Yayıncılık, 254 sf.
       Çeviren: Bülent O. Doğan
       Tür: Roman
       


       
KENDİNE İHANET
       Kadın ve Erkekte Özerklik Korkusu
       Arno Gruen

       
       “Arno Gruen, Nietzsche’nin saygı duyacağı ilk psikanalist” [Henry Miller]
       Özerklik nedir? “Özerklik, bir insanın kendi duyguları ve gereksinimleriyle tam anlamıyla uyum içinde olduğu denge durumudur,” diyor Gruen bu kitabında. Eksikliği kadar abartılması da sıkıntı yaratan bu duygu durumu, etken ya da edilgen olarak etkileşimde bulunduğumuz çevreye yansıyarak toplumsal yapıyı biçimliyor. İlginç olansa, özerklik ve bizi özerkliğe kavuşturma olasılığı olan her şeyin zamanla içimizde korku uyandırabilmesi.
       Altı ana bölümden oluşan ‘Kendine İhanet’ özerklik kavramını bütün boyutlarıyla ele alırken, örneklediği hasta profilleriyle, okurun kendi yaşamını ‘özerklik’ penceresinden sorgulamasına yol açıyor. Arno Gruen bu kitapla, kişinin kendini ortaya koymadaki eksikliğinin özel yaşamında yarattığı sıkıntılar kadar toplumda açtığı gediklere ve uyum içinde yaşamaya indirdiği darbelere de dikkat çekiyor.
       ‘Kendine İhanet’, Arno Gruen’ün yine Çitlembik Yayınları’ndan çıkan bir diğer kitabı, ‘Normalliğin Deliliği’nin devamı niteliğinde de okunabilecek bir kitap. Bu her iki kitabıyla da Gruen, günümüz toplumunun temel yapıtaşı olan modern bireyin kendisini ve çevresini anlama çabasına bambaşka açılardan ışık tutuyor.
       
       Arno Gruen
       Arno Gruen, 26 Mayıs 1923’te Berlin’de doğdu. 1936 yılında göç ettiği ABD’de 1961’de Teodor Reik’in öğrencisi olarak doktora unvanını aldı. Çeşitli üniversite ve kliniklerde görev alan Gruen, en son New Jersey’deki Rutgers Üniversitesi’nde profesörlük yaptı. Bir yandan da 1958’den sonra özel muayenehanesinde psikiyatri alanındaki çalışmalarına devam etti. Alanıyla ilgili birçok dergi ve gazetede sayısız yazısı yayınlandı. 2001’de Der Fremde in uns adlı kitabından dolayı Scholls Ödülü’nü aldı. Yazar, 1979’dan beri İsviçre’de yaşamaktadır.
       
       Çitlembik Yayınları, 187 sf.
       Çeviren: Ülkü Hastürk
       


       
BENİM OYUN KURALLARIM
       Pierluigi Collina
       
       “En iyi hakem en az hata yapan hakemdir.” [Pierluigi Collina]
       Pierluigi küçücük bir çocuktu, yüreği futbol ateşiyle yanıyordu. Okulundan arta kalan tüm zamanını futbol oynayarak geçiriyordu. Bir gün bir yerlere gelecekti, ama şimdiden ne olacağını kestiremiyordu.
       Pierluigi büyüdü ve sonunda arkadaşlarıyla kararını verdi. “Neden olmasın?” O gün onun için bir dönüm noktasıydı. Bundan sonraki hayatını tümüyle futbola adayacaktı. Karar vermişti bir kere, hakem olacaktı.
       ‘Benim Oyun Kurallarım’, Pierluigi Collina’nın futbolla iç içe geçen hayatının bir özetdir. Biz başarıya giden yolun aslında ne kadar zorlu olduğunu öğrenirken onun deneyimlerinin ve aldığı kararların gerçek yaşamla nasıl benzerlik taşıdığını fark ediyoruz; o, tüm bunları anlatırken bize bir öz sunuyor ve aslında diyor ki: “Futbol yalnızca bir oyun değil, hayatın ta kendisidir.”
       
       Altın Kitaplar, 192 sf.
       Çeviren: Gülin Terek Ünal
       Dizi: Araştırma / Gazeteci Yazar
       Tür: Spor- Biyografi
       


       
EL KAİDE
       Terörün Gölgesi
       Jason Burke

       
       (...) Usame öldürülsün, öldürülmesin, uyanış başlamıştır (...)
       [Usame bin Ladin’in video konuşmasından]

       
       “Bilgelik olmadan kaba güç, kendi ağırlığının altında ezilir.” [Horace - ‘Odes’]
       
       1996’nın sıcak bir yaz gününde, Usame bin Ladin’i, arkadaşlarını ve ailesini taşıyan bir uçak, Afganistan’ın doğusundaki Celalabad şehrine indi.Suudi Arabistan doğumlu bu İslami eylemcinin pek az ekipmanı,birkaç yandaşı ve ufak bir bölgesel desteği vardı. Bu kişi beş yıl içinde, tarihin en şok edici ve yüksek tahrip gücüne sahip eylemlerini gerçekleştiren örgütünü kurdu.
       Arapça’da ‘üs’, ‘Model’ ve ‘formül’ anlamlarını taşıyan El Kaide sözcüğü, 1990’ların başında FBI tarafından pek çok İslami grubu adlandırmak için kullanılıyordu. Batı’da bu sözcük artık küresel güvenliğe karşı büyük bir tehdidin sembolü olarak algılanıyor.
       Peki, El Kaide nedir? Suçlu bir beyin tarafından yönetilen disiplinli,davasına bağlı, iyi yapılanmış bir terörist grup mu, yoksa bundan daha karmaşık, daha ayrıntlı ve daha meşum bir şey mi? Her ne kadar örgütün eğitim kampları yerle bir edilmiş olsa da, hiç kimse El Kaide’nin de bu kamplarla birlikte ortadan kalktığına inanmıyor.
       Jason Burke, İslami terörizmin yol açtığı tehdidin tek bir adamdan, hatta tek bir gruptan değil, derin kökleri İslam dünyasının siyasetine, toplumlarına ve tarihine uzanan geniş bir hareketten kaynaklandığını gösteriyor.
       The Observer gazetesinin başmuhabiri olan ve uzun yıllar Afganistan’da bulunan Jason Burke, örgütün öyküsünü başlangıç noktasından itibaren anlatıp konuya ilişkin kesin açıklamalar getirirken, El Kaide’ye bakışımızı tamamen değiştiriyor.
       
       Everest Yayınları, 382 sf.
       Çeviren: Ebru Kılıç
       Dizi: Siyaset-25
       Tür: Siyaset
       


       
MUTLULUĞUN FORMÜLÜ
       İyi Duygular Ortaya Nasıl Çıkarılır?
       Stefan Klein

       
       “Mutluluk, mutlu olmaya pek dikkat etmez” [Robert Walser]
       Mutlu bir yaşam sürmek için elimizden geleni yapar ama bunu başarmaya çalışırken de peş peşe mutsuz olaylar yaşarız.
       Sorun, “mutluluk” sözcüğünün tanımında başlar. Şimdiye kadar kimse mutluluğun tam olarak ne anlama geldiğini bilmiyordu. Binlerce yıldır bu sorunun peşinde olan felsefe bile yalnızca birbirleriyle çelişen yanıtlar bulabildi. Artık beyin araştırmacıları duygularımızın peşine düşmeye başladı ve insanın duygularını ölçmeyi başardı. Yapılan deneyler, “mutluluk” olgusunun kafamızın içinde nasıl oluştuğunu açığa çıkardı.
       Stefan Klein, okuyucularını eşsiz bir keşif turuna, daha iyi bir yaşam bilimi bulma gezisine götürüyor.
       Kitabında, felsefecilerin, psikologların, hekimlerin, nöro-fizyologların ve davranış bilimleri araştırmacılarının en son bulgularını dikkate alarak mutlu bir yaşamı ilk kez bilimsel olarak tanımlıyor.
       Okuyucuyu en ünlü araştırmacıların laboratuvarlarına götüren Klein, aşk ve cinselliğin, refah ve aktivitenin, uyuşturucu madde ve ilaçların oynadığı rolü araştırıp günlük yaşamda bunlardan nasıl ders alacağımızı da gösteriyor. Nihayet mutluluk olgusu deşifre ediliyor; hem de heyecanlı olduğu kadar yararlı bir şekilde.
       ‘Mutluluğun Formülü’, etkileyici bir araştırma, aynı zamanda bir mutluluk kılavuzu. Kitap, hepimizin niçin mutlu olmayı istediğimizi, mutluluğun niçin mutsuzluğun karşıtı olmadığını ve her insanın gelecekte daha iyi bir yaşam kurmak için beyninin anatomisinden nasıl yararlanabileceğini açıklıyor.
       
       Arkadaş Yayınları, 310 sf.
       Çeviren: Ogün Duman
       


       
KIYAMET KOMPLOSU
       Küresel Kaosun Kriptoları
       Atilla Akar

       
       Yazar Atilla Akar tarafından 11 Eylül’ün hemen ertesinde kaleme alınan ve o günden bugüne iddiaları doğrulanan ‘Kıyamet Komplosu/ Küresel Kaosun Kriptoları’ isimli çalışmanın 3. baskısı yapıldı.
       Bütün dünya 11 Eylül saldırılarını derin bir dehşet ve şaşkınlık duygusu içinde izledi. İkiz Kuleler’e ve Pentagon’a karşı girişilen eylemler dünya tarihinin gördüğü en sarsıcı eylem olarak tarihe geçti. 11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD yönetimi ve Başkan Bush tarafından yapılan resmi açıklamalar ise “El Kaide” ve “Usame Bin Laden” adresini işaret ediyordu. Sanki bütün insanlık “Medeniyetler Çatışması” adı altında İslam’a karşı açılacak yeni bir “Haçlı Seferi”nin sinyallerini alıyor gibiydi. Her şey “Müslüman Teröristler” senaryosuna uygun olarak kurgulanmıştı. Doğrusu o sıralar dünyada bu söyleme itiraz eden fazla kişi de olmayacaktı. Aralarında en “muhalif” ya da “entelektüel” isimlerin bulunduğu bir kesim bile aynı söylemin çekim gücüne kapılmış gidiyordu. Hemen herkesin sanki bir yöne bakması isteniyordu ve aksini düşünüp dillendiren pek fazla kişi yok gibiydi. Çağdaş bir “Cadı masalı” idi bize anlatılan ve kimse bu kabustan uyanmamızı istemiyordu. “Aykırı” bakışlara ise hemen hiç yer verilmiyordu.
       Ne var ki, saldırının ilk şoku atlatılır atlatılmaz bütün bu resmi açıklamalar sorgulanmaya ve aksi görüş ve iddialar da dillendirilmeye başlandı. 11 Eylül’ün yapılış biçimi ve arkasındaki güce dair kuşkular zamanla öylesine artacaktı ki çok geçmeden dünyada ve Türkiye’de 11 Eylül’ü sorgulayan yazar ve yayınlar ortaya çıkmaya başlayacaktı. İşte bu yazarlardan birisi de dünyada süren derin savaş ve gizli örgütlere ilişkin çalışmalara imza atan Atilla Akar’dı. Akar, 11 Eylül’ün hemen ertesinde, sıcağı sıcağı yazdığı “Kıyamet Komplosu” çalışmasıyla hem 11 Eylül’ü birçok açıdan ele alıyor hem de olaydaki mantıki ve maddi çelişkilerden yola çıkarak eylemin ancak bir “komplo” olabileceği teşhisi koyuyordu. Bu anlamda dünyada 11 Eylül’e ilişkin açıkça komplo analizi getiren ilk kitap olma özelliğini koruyan “Kıyamet Komplosu” aynı zamanda saptamasını başlığına taşıyacak kadar da radikal bir çalışma olarak göze çarpıyordu. Kitap, okuyanlarının “11 Eylül’ün ancak bir komplo olabileceğine dair kafalarında hiçbir kuşku bırakmayacağı” iddiasında bulunuyordu.
       O günden bugüne işaret ettiği noktaların günbegün doğrulandığı Atilla Akar’ın çalışması gazetecilikle analizcilğin bir sentezi olarak duruyor. Bir yandan 11 Eylül’e ilişkin tüm bilgi ve iddiaları bünyesine alan kitap diğer yandan Mahir Kaynak, Doğu Perinçek, Faik Bulut, Erol Bilbilik:, Ümit Sayın, Emin Gürses, Erol Manisalı, Alev Alatlı, Aytunç Altındal, Hüseyin Hatemi, Faruk Demir ve Ali Bulaç gibi farklı kesimlerden aydın ve konunun uzmanlarının görüşlerini aktarıyor.
       Bunun yanı sıra, kitap kendi tezlerini geliştirirken, o günden bugüne yaşananların da dökümünü analitik bir şekilde sunuyor. Kitap, “11 Eylül’ü, dünyayı bir kaosa sürüklemek isteyen güçlerin bu kaosu başlatmak için düğmeye bastıkları gün” olarak tanımlıyor.
       
       Atilla Akar’ın Diğer Kitapları:
       ‘Derin Dünya Devleti’
       ‘Komploların Yüzyılı Yüzyılın Komploları’
       
       Timaş Yayınları: 413 sf.
       Dizi: Yaşadığımız Dünya -34
       Tür: Aktüel-Siyaset
       
       
 
       
    MSNBC News 6 Nisan haftasının kitapları
MSNBC News 30 Mart haftasının kitapları
MSNBC News 23 Mart haftasının kitapları
MSNBC News 16 Mart haftasının kitapları
MSNBC News 9 Mart haftasının kitapları
MSNBC News 2 Mart haftasının kitapları
TOP5 38. Rotterdam Film Festivali başladı
 
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları