Home page
Haber Menüsü


Ümit Sezgin
Yazara e-mail göndermek için fotoğrafa tıklayınız.
 
Kürt ayaklanması mı, demokrasi arayışı mı, Türkiye’ye bulaşır mı?
 
“Irak’ta başlayıp, Suriye’ye sıçrayan, İran’da kıpırdanan gelişmeler, bir Kürt ayaklanması mı yoksa demokrasi arayışı mı?” Türkiye’nin tavır belirmeden önce acilen cevap bulması gereken soru bu...
 
Ankara
NTV-MSNBC
 
16 Mart 2004—  Birbirimizi Kürtçülükle, vatan hainliğiyle suçlamadan tartışmayı başarabilirsek, cevap şıklarının özü itibariyle çok da farklı olmadığını görürüz. Bu da Türkiye’nin hem avantajı hem dezavantajı...

   
 
       
    TOP5 Ergenekon’da 16 kişi daha gözaltında  
NTVMSNBC Reklam  
 

  Irak savaşı öncesinden başlayarak Türkiye ve bölge ülkeleri ABD’ye hep aynı uyarıyı yaptılar: “Etnik çatışmalara yol açılırsa bölge kan gölüne döner!”
       ABD’nin çok da önemsemediği, hatta kimi yorumculara göre işine de gelen etnik çatışma riski, Suriye’de yaşanan Kürt-Arap çatışmalarıyla kuvveden fiile geçiyor gibi...
       Savaşta ABD’ye verdikleri fiili destekle, savaş sonrasında büyük avantaj yakalayan Kuzey Iraklı Kürtler, yalnız kendi bölgelerinde ciddi federatif haklar almakla kalmadılar, Irak bütününün yönetiminde de etkin olmayı başardılar.
       Bu konum, Kürtlerin yaşadığı diğer üç ülkenin; Türkiye, İran ve Suriye’nin baştan beri en çok kaygı duyduğu sürecin başlangıcı... Çünkü Iraklı Kürtlerin kazanımlarının Türkiye, İran ve Suriye’deki Kürtleri özendireceği, ilham vereceği ve bu ülkelerde, kimilerine göre etnik ayaklanma, kimilerine göre de demokratik hak arayışlarına yol açacağını herkes görebiliyordu.
       Açtı da nitekim...
       
SURİYE İLE TÜRKİYE BİR Mİ?
       Bugün Suriye’de, Kamışlı’da başlayıp Halep’e kadar uzanan çatışmalar var. İran yönetimi kıpırdanmaları görüp, Kürtlerin yaşadığı Mahabat, Merivan gibi kentlerde neredeyse sıkı yönetim ilan edip, gece sokağa çıkma yasağı uyguluyor. Türkiye ise sakin...
       Suriye ve İran kaynarken, Türkiye’nin neden sakin olduğunun cevabını bulabilirsek, yazının başında dile getirdiğimiz sorunun da cevabını bulmuş oluruz.
       Öncelikle Suriye’de Kürtlerle-Arapların neden çatıştığına bakalım... Acaba Kürtlerin kalkışmasını sadece Kuzey Iraklı Kürtlerin kışkırtması ya da özendirmesiyle açıklamak mümkün mü?
       Öyle gözükmüyor. Baba Esad döneminde, yıllarca Baas rejiminin Suriye’yi adeta demir bir cendereyle yönettiğini herkes biliyor. Ne Kürtlerin, ne Arapların, ne Sünnilerin ne Şiilerin Baas yönetiminin uygun gördüğünün ötesinde tek bir hak talep etme şansı vardı.
       Doğrudur, bunca derin farklılıkların bulunduğu bir ülkeyi, böylesine zayıf ekonomik koşullarda, ideal demokratik haklarla yönetmek belki mümkün değildi. Doğrudur, bu kadar farklı grupları belki de ancak demir bir yumruk bir arada tutabilirdi...
       Ancak başka bir doğru daha var. Demir yumruklar farklı grupları bir arada tutarken, tüm gelişme dinamiklerini de pasifize ediyor. Sonuçta ortaya ulusal bütünlüğünü sağlayamamış, ekonomik olarak kalkınamamış, sosyal ve kültürel açıdan gelişememiş, her an patlamaya hazır ülkeler çıkıyor...
       
SURİYE YÖNETİMİNİN KÜRT HATASI
       Suriye de bu sürecin en iyi örneklerinden biri durumunda... Üstelik Baas yönetimi geçmiş dönemde Kürtlerle ilgili çok yanlış adımlar attı.
       Baas yönetimi Türkiye’ye karşı duyulan husumet nedeniyle PKK’ya açık destek verdi. Başkent Şam’ı bile PKK yönetimine açarken, iki hedef vardı;
       bir Türkiye’yi zaafa uğratmak,
       iki kendi Kürtlerinin nefretini başka bir ülkeye yönelterek kendi rahat etmek.
       Ancak, bu süreçte Kürtlerin birlikte hareket etme ve örgütlenme yeteneği kazanacağı, ilerde bu yeteneklerin Şam yönetimine karşı kullanılabileceği hesap edilmedi.
       Bir dönem büyük oranda PKK’nın güdümünde görünen Suriye Kürtleri, bugün açık biçimde Iraklı Kürt gruplarla birlikte hareket ediyorlar.
       
ABD NE KADAR MÜDAHİL?
       Özellikle Suriye yönetiminin, ancak belli oranlarda da Ankara ve Tahran’ın merak ettiği soru, ABD yönetiminin Suriyeli Kürtlerle ilişkisinin boyutu.
       ABD’nin Suriye’de yönetim değişikliği istediğini bilenler, Büyük Ortadoğu Projesi’nin önemli hedeflerinden birinin Suriye olduğunu düşünenler, bu soruya tereddütsüz cevap veriyorlar: “Suriyeli Kürtlerin harekete geçmesindeki en büyük etken ABD’dir.” ABD’lilerin, Iraklı Kürt gruplar vasıtasıyla Suriyeli Kürtleri kışkırtıp her türlü maddi-manevi desteği verdiğine inanıyorlar.
       “Kesinlikle yanılıyorlar” demek mümkün mü?
       Değil. Gelişmelerin ABD’nin uzun vadeli Ortadoğu planlarıyla örtüştüğü açık. Ancak Suriyeli Kürtlerin ayaklanmasını götürüp ABD komplosuna bağlamak, sınırlamak da hatalı. Ayaklanmadaki demokrasi talebini gözden kaçırmamıza neden olur.
       Oysa Irak, İran ve Suriye’deki demokrasi talebini görmek Türkiye açısından hayati önem taşıyor.
       Çünkü bugün Türkiye kendi Kürtlerine verdiği demokratik haklar sayesinde diğer üç ülkeye göre çok daha rahat.
       
TEK ÇARE DAHA FAZLA DEMOKRASİ
       Bugün Iraklı, İranlı, Suriyeli Kürtlerin peşinde olduğu bireysel demokratik hak ve özgürlükleri Türkiye kendi Kürtlerine verdiği için bir ayaklanma riski yaşamıyor...
       Üstelik, PKK gibi halen silahı bırakmamış bir örgütün tüm kışkırtma çabalarına rağmen Türkiyeli Kürtler demokratik hak talepleri için silaha sarılmıyorlar.
       Çünkü, yeni demokratik hak taleplerini dile getirebilecek demokratik hakları var. Kendi dillerini öğrenmek, Kürtçe yayın yapmak, siyasi parti kurabilmek için silahlanmaları gerekmiyor.
       Bu hakları var ve hayata geçiyor.
       Bu Türkiye’nin ve AB sürecinde atılan adımların başarısıdır.
       Ancak talepler bitmiyor ve bitmeyecek de...
       Federatif anlamlar içeren, hatta gerisinde bağımsızlık hayali yatan talepler de gelmeye devam edecek. Bu talepler demokratik kanallarla geldiği müddetçe sorun yok. Yine demokratik yollarla gerekli cevap verilecektir, verilmelidir. Her talep yerine getirilecek diye bir kural yok. Ancak kural; her talebin demokratik yollarla dilegetirilebilme şansı olması...
       Bu kanal tıkanmadığı sürece Türkiye artık silahlı çatışma riski yaşamayacaktır.
       “TRT’den Kürtçe yayın yetmez, kendi kanallarımızı kuralım... Kürtçe dil kursu yetmez, Kürtçe eğitim hakkımız olmalı” diye ortaya çıkacak Kürtlere verilecek cevap, Türkiye’nin geleceğini de belirleyecek.
       “Yüz verdik astar istediler” öfkesiyle üstlerine gitmek, cezaevlerine atıp, yargılamak sadece Türkiye’yi biraz daha Suriye’ye, İran’a yaklaştıracaktır.
       Tekrar ediyorum, “bu haklar verilmeli” demiyorum. Bu hakların büyük riskler taşıdığına inanıyorum. Ancak bu hakları talep etme hakkı verilmeli diyorum.
       Ve şunu da unutmamalıyız. Demokratik hak talepleri hergün artarak gelecektir. Her verilen hak yeni bir hak talebini doğuracaktır. Ama yalnız Kürtler değil ki, bu kural herkes için geçerli. İnsan olmanın, insanca yaşamanın, insanca gelişmenin temeli bu değil mi?
       Önemli olan devletin bu taleplere nerede “dur” diyeceği ve nasıl “dur” diyeceğini bilmesidir... Türkiye’yi Suriyeleşmekten, İranlaşmaktan kurtaracak olan da bu bilgidir.
       Yüz verince astar isteyeni, vur deyince öldürmemek gerekiyor...
       

Ümit Sezgin / NTV ve CNBC-e Ankara Haber Müdürü
 
       
   
MSNBC News ABD, PKK'nın dağılmasını bekliyor
MSNBC News "Uyan KKTC, dayan Türkiye!"
MSNBC News Çözüm Ankara ve Atina'ya kalacak
MSNBC News Kıbrıs'ta evlenip de bekar kalmak
MSNBC News Pirsiz gazeller sıradan geceler
MSNBC News Ankara'da mesaj düellosu
MSNBC News On günde on rapordan bir çözüm!..
 
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları