|
|
Ökçün: Türkiye Irak'tan pay alacak Irak'ta ihale alan Türk firmalar beklemede ABD'nin 'şahinleri' Türk şirketlerini istemiyor 'Türkiye'ye yardıma engel yok' İTO'dan 10 ülkeye Irak çağrısı |
|||
Önümüzdeki üç yıl boyunca Irakta değişik projeler için toplam 100 milyar dolarlık bir harcama yapılacağı ifade ediliyor. Başka bir deyişle pasta büyük. Ancak namluların ucundaki barut kokusunun hala duyulduğu şu günlerde Irakın yeniden yapılandırılması ile ilgili birçok soru cevap bekliyor. Kaynaklar nereden sağlanacak? ABD, yine tek taraflı bir yaklaşım mı sergileyecek? Pastadan en büyük payları kimler alacak? Kimler oyunun dışında kalacak? Türkiyenin bu yeni büyük oyunda rolü ne olacak? Ekonomik açıdan tam anlamıyla harabeye dönmüş olan Irakın yeniden yapılandırılması konusunu geniş bir perspektif ile ele alırsak, üç ana başlık halinde bir inceleme yapabiliriz: ekonomik altyapının tesis edilmesi, imar projeleri ve Irak petrolleri. PASTADAN PAY KAPMA YARIŞI Şu günlerde başta Amerikalı firmalar olmak üzere iş çevrelerinin ve Türk firmalarının da üstünde en çok durduğu konu pastadan pay kapma yarışı. Sürekli olarak gazetelerin ekonomi sayfalarında ve dergilerde Iraktaki fırsatlar ve bu fırsatlardan yararlanmak için neler yapılması gerektiği şeklinde flaş haberlere rastlıyoruz. ABD hükümetinin daha savaş bitmeden, hatta başamadan bile önce imar projeleri için sözleşmeler imzalamaya başladığı göz önünde bulundurulursa bu yarışın kabul edilebilir ve haklı gerekçelere dayalı olduğunu söyleyebiliriz. Ancak şu da bir gerçek ki bir pastadan pay kapmak için yarış yapılacaksa önce o pastanın ununun, şekerinin, yumurtasının yerinde ve kıvamında olduğuna emin olmak ve uygun görülen şekillerde iyileştirmeler yapmak gereklidir. Bu sebepten dolayı Irakın yıllardır savaşlar ve ambargolar nedeniyle harap olmuş olan ekonomisini ayağa kaldırmak öncelikli hedef olmalıdır. IRAK EKONOMİSİ Irak ekonomisinin çöküşü 1980 yılında İran ile savaşa girilmesiyle başladı. Savaştan önce ortalama bir Iraklı yılda 5,000 dolarlık gelire sahipti ve Irakın Doğu Asyanın kaplanları gibi bir çıkışa geçmesi bekleniyordu. Yıllar süren İran-Irak savaşı, 1991deki Körfez Savaşı ve ambargolar derken, zaten Sovyet stilinde bir planlı ekonomiye sahip olan ve pazar ekonomisinin mevcut olmadığı Irak iyice çöktü. Time dergisinin yapmış olduğu bir araştırmaya göre Irakın 1980 öncesi ekonomik trendine devam etmiş olması durumunda bugün ortalama yıllık geliri 15.000 dolar olabilecekti. Ne var ki, şu anda Irakta bu rakam 800 dolar civarında. GSYİH, 400 milyar dolar olabilecekken sadece 20 milyar dolar seviyesinde. İşsizlik oranı yüzde 50yi geçiyor ve sınai faaliyetler tamamen sona ermiş durumda. Ülkenin dış borçları ise Kuveyt ve İrana ödenecek olan savaş tazminatları dahil olmak üzere 400 milyar doları buluyor. Basit bir hesaplamayla Irakta kişi başına düşen dış borcun, Türkiyeye oranla 8.6 katı daha fazla olduğu sonucuna varmak mümkün. DEMOKRASİNİN TESİS EDİLMESİ Irak ekonomisinin sağlıklı bir yapıya kavuşma yolunda atımlar atabilmeye başlayabilmesi için şüphesiz ki öncelikle düzenin sağlanması ve demokrasinin tesis edilmesi gerekiyor. Tabii ki finansman temini de lazım. Şu anda ülkede acilen büyük miktarlarda sermaye girdisine ihtiyaç duymayan tek bir sektör bile yok. Bu finansman hibelerle, petrol satışlarıyla ve yeni borçlanma yoluyla sağlanabilir. Şu anda Iraka yapılan hibeler sadece insani yardımları kapsıyor. ABD önümüzdeki altı aylık süre için 2.4 milyar dolarlık bir yardım ayırdı. Iraka hibe yapacak olan diğer 18 ülkenin taahhüt ettikleri toplam miktar ise sadece 675 milyon dolar. Dış borç derseniz, orada da çok olumlu bir tablo yok. Doğal olarak kimse parasını dipsiz bir kuyuya atmak istemiyor. Körfez Savaşından beri borçlarını ödeyemeyen Irak için önce mevcut borçların ödenebilmesi amacıyla yeni ve rasyonel bir takvim oluşturulması gerekiyor. Rusya, Fransa ve Almanya gibi başlıca kreditör ülkeler Irakın borçlarını silmeyeceklerini, ancak yeni bir takvim oluşturulmasına sıcak baktıklarını ifade ediyorlar. PETROLDEN 25 MİLYAR DOLAR Petrol satışlarından Irak yılda 25 milyar dolarlık bir gelir sağlayabilir. Ancak Irak petrolleri konusunda belirsizliğini koruyan çok nokta var. Ayrıca petrol gelirlerinin büyük kısmı ile borç ödeneceği gerçeği de ortada. Şu aşamada ekonominin canlandırılması için öncelikle Saddamın çöken planlı ekonomisinin yerine piyasa ekonomisinin ve girişimci sınıfının oluşturulması gerekiyor. Bu da hem yabancı yardım ile, hem de ülkenin finans kuruluşlarının yeniden çalışır hale getirilmesiyle olabilir. Mikrofinans kaynaklarının oluşturulması da yerinde olacaktır. Ayrıca kamu hizmetlerinin aksamadan yürütülmesi temin edilmelidir. Tarım sektörü de öncelikli olarak ele alınmalıdır. Tabii ki bütün bunlar bir gecede halledilecek işler değildir. Eski Sovyet cumhuriyetlerinin savaş ve ambargo görmedikleri halde yıllardır piyasa ekonomisine geçişin sancılarını yaşamakta olduklarını düşünürsek, Irak konumundaki bir ülkede bu sürecin bir hayli uzun sürebileceği sonucuna varabiliriz. Ne var ki, ilk adımları atmak ve aciliyet teşkil eden konuları ele almak için vakit kaybedilmemelidir. Nitekim, ABD yönetimi bu konuda çalışmaları başlatmıştır. GANİMET GALİPLERE AİTTİR Irakın yeniden yapılandırılması ve imarı konusunda ABD Dışişleri Bakanlığına bağlı olan Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID) ve Savunma Bakanlığına bağlı US Army Corps of Engineers (USACE) yetkili. USAID, sivil amaçlı projelerden, USACE ise askeri amaçlı ve petrol ile ilgili projelerden sorumlu. İşte pastadan pay kapma yarışının ve buna bağlı olarak ortaya çıkan anlaşmazlıkların başladığı nokta burası. Fransa ve Almanyanın başını çektiği AB üyesi ülkeler Irakın yeniden yapılandırılması konusunda Birleşmiş Milletlerin ön plana çıkması gerektiğini savunuyorlar. ABD yönetimi ise açıkça Irakın yeniden yapılandırılması sürecini BMnin değil, Saddam rejiminin yıkılmasını sağlayan ülkelerin idare edeceğini ifade ediyor. USAID, Irakta öncelikli olarak ele alınması gereken işleri şu şekilde sıralıyor: 100 hastane, 6000 okul ve 45 su şebekesinin renovasyonu. 10 elektrik santrali ve 110 istasyonun yeniden çalışır hale getirilmesi. Demiryolu ağının tadilatı. 100 köprünün ve yaklasık 1100 kilometrelik sulama ve drenaj kanallarının yeniden inşası. ABD FİRMALARINDAN TEKLİF TOPLANDI USAID, daha savaş başlamadan önce, 31 Ocak-4 Mart 2003 tarihleri arasında Irakın yeniden yapılandırılması konusunda sekiz değişik proje çerçevesinde belirli ABD firmalarından teklif topladı. USAIDin 11 Nisanda yapmış olduğu bir basın açıklamasında bu projelere sadece ABD firmalarının davet edilmiş olması Mevcut ABD yabancı yardım kanunu, ABD firmalarına öncelik verilmesini gerektirmektedir şeklinde, sadece seçilmiş bazı firmaların davet edilmesi ise Yardım programında hızlı hareket edilebilmesi için sadece belirli teknik kapasiteye sahip firmalar davet edilmiştir şeklinde izah ediliyor. (Bu basın açıklaması ve konuyla ilgili diğer bilgiler USAIDin www.usaid.gov adresindeki web sitesinden temin edilebilir.) USAID geçtiğimiz günlerde önemli bir ihaleyi sonuçlandırdı: Bechtel Corporationa verilen Irakın enerji üretim tesisleri, elektrik şebekeleri, şehir su ve kanalizasyon sistemlerinin yeniden inşası. İlk aşaması 34.6 milyon dolar olan bu işin sözleşmeye göre önümüzdeki 18 aylık dönemde 680 milyon dolara kadar çıkması öngörülüyor. Bu arada Bechtelin CEOsunun George W. Bushun Uluslararası Ticaret Danışma Kurulunun da bir üyesi olan Riley Bechtel olduğunu ve eski Dışişleri Bakanı George Shultzun şirketin yönetim kurulunda yer aldığını da belirtmek gerekiyor. USACEnin Halliburton grubunun bir yan kuruluşu olan Kellogg Brown & Root firmasına verdiği Irakın petrol altyapısının yenilenmesi işi de soru işaretleriyle dolu. İki yıl süreli bu sözleşmenin değeri 7 milyar dolara kadar çıkabilecek. Bu iş Kellogga normal ihale süreci yapılmadan doğrudan verildi. USACEnin açıklamasına göre bunun sebebi sözleşmenin ivedi olarak ve güvenlik nedenleriyle gizlilik içinde yapılması gerekliliği. Tabii, ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheneyin 1995-2000 yılları arasında Halliburtonun CEOsu olarak görev yaptığını ve ayrılırken kendisine 33 milyon dolarlık hisse verildiğini de unutmamak lazım. İNGİLTEREYE NE OLDU?.. Peki bu arada İngiltereye ne oldu? Öyle ya, onlar da savaşa asker göndermemiş miydi? Şu ana kadar sadece tek bir İngiliz firması, toplam değeri 7 milyon dolar ile bir personel desteği projesinde taşeronluk işini aldı. Başka bir deyişle, İngilizler hayal kırıklığı içindeler. Hak ettikleri ölçüde pastadan pay alamadıklarını düşünüyorlar. Geçtiğimiz haftalarda Newsweek dergisinde yayınlanan bir haberde Avrupa firmalarının Bosna, Kosova, Afganistan ve hatta Irakta çon önemli savaş sonrası yeniden yapılandırma tecrübelerine sahip oldukları bildiriliyordu. Ancak şu anda değil ABDnin tek taraflı tutumuna karşı çıkmış olan Fransa ve Almanya gibi ülkeler, sadakatini esirgememiş olan İngiltere bile sıkıntılar çekiyor. Bu arada Avrupa Komisyonu, ABDnin verdiği işleri yakın incelemeye alacağını ve ihalelerin Dünya Ticaret Örgütü kurallarına uygun olup olmadıklarını tetkik edeceğini açıkladı. PETROL SAVAŞI, PETROL BARIŞI Hatırlanacak olursa, savaş öncesinde ve savaş esnasında gerçekleştirilen protestolarda en sık kullanılan söylem, bu savaşın bir petrol savaşı olduğuydu. Bu söyleme yüzde yüz katılmak mümkün olmasa da, doğruluk payı olduğunu da kabul etmek gerekir. ABDnin amacı Irak petrollerinin kendi çıkarları doğrultusunda dünya ekonomisine entegrasyonunu sağlamak. Irak petrollerinin ABD kontrolü altında süratle üretime geçmesiyle, ABD, Suudi Arabistan ve İran gibi ülkelerin üretimi düşürerek fiyatların yükselmesine yol açmalarını engelleyebilecek. Bu amaç doğrultusunda çalışmalar süratle başlatıldı ve petrol kuyularının ilk Körfez Savaşında olduğu gibi ağır hasar görmemiş olmaları nedeniyle savaştan önce günde 2.5 milyon varil ham petrol üretmekte olan Irakta savaş sonrası üretim planlanandan önce başladı. Bu durumdan pek hoşnut olmayanlar da var tabii. OPEC endişeli. Irakın altyapısının geliştirilmesi halinde günde 6 milyon varillik üretim potansiyeli var. OPECin kartel özelliğini kullanarak geçmişte olduğu gibi arz-talep dengesiyle oynayarak fiyatları manipule etmesi durumunda, karşısında Irak petrollerini buluverecek. Bu da OPECin petrol sektöründeki konumunu kaybetmesine yol açacak. Geçtiğimiz hafta Viyanada yapılan toplantıda OPEC, günlük petrol üretimini 2 milyon varil kısma kararı aldı. Buna karşılık ABD ise Iraktaki üretimi gün geçtikçe artırıyor. Irakta şu anda güneydeki Rumeyla bölgesinde ve Kerkük yakınlarındaki Camburda günde toplam 235 bin varillik üretime ulaşılmış durumda. YA RUSYANIN PETROL DEVLERİ... İşin içinde bir de Rusyanın petrol devleri var. Iraktaki en büyük yatırımcılardan olan ve 1997 yılında 7.8 milyar varillik rezervlere sahip olan Batı Kurna yatakları için 23 yıllık bir sözleşme imzalamış olan Lukoil firması, şimdi yapmış oldukları sözleşmenin rejim değişikliği nedeniyle geçersiz sayılmasından endişe ediyor. Kommersant gazetesine bir demeç veren Lukoil Başkan Yardımcısı Leonid Fedoun, Batı Kurnadan çekilmeyeceklerini ve gerekirse haklarını savunmak için Cenevredeki Uluslararası Ticari ve Sınai Tahkim Mahkemesine giderek 20 milyar dolarlık tazminat davası açacaklarını söyledi. KOMŞUDA PİŞER, AMA BİZE DÜŞER Mİ? İngilterenin bile hayal kırıklığına uğradığı bu savaş sonrası savaşta ABD askerine kapılarını açmayan ve Iraktaki harekata fiilen katılmayan Türkiyenin payına ne düşecektir? Her şeyden önce açık ihale sistemi ile yürütülecek projelerde Türk şirketleri rekabet gücüne sahip oldukları projelerde taşeron olarak yer alabilirler. Taşeron firmalar ile ilgili ihaleler projeyi almış olan ABD firmaları tarafından açılacak ve bunlara askeri harekata katılmamış olan ülkeler de iştirak edebilecek. Ancak bu alanda başarı sağlanabilmesi içın siyasi alanda da girişimler gerekli. Iraktaki yeniden yapılandırma projelerini yürütücek olan firmaların ara malları ve ham maddeleri Türkiyeden ithal etmeleri sağlanabilir. Bu sayede hem ihracatta artış yaşanır, hem de taşımacılık canlanır. Ayrıca Irak ekonomisinin canlanması ve piyasa ekonomisinin gelişmesiyle iki ülke arasındaki ticaret daha da artacaktır. Irak halkı gıda tüketiminin yüzde 90ı için dışarıya bağımlıdır. Dünya Gıda Programının Iraka yapılacak gıda yardımını önemli bir kısmını Türkiyeden temin etmesi söz konusu olmakla beraber ayda 100 bin ton gıda, İskenderun ve Mersin limanlarından Türk kamyonlarınca Iraka taşınacaktır. Ayrıca İskenderun ve Mersin limanlarının bölgede ana limanlar haline getirilmesi sağlanabilir. Birinci Dünya Savaşı sonunda galip devletler, Versailles Anlaşması ile Almanyaya karşı son derece ağır yaptırımlar getirmişler ve Adolf Hitleri yaratmışlardı. Bunu önceden gören ve uyarıda bulunan büyük iktisatçı John Maynard Keynesi dinleyen olmamıştı. İkinci Dünya Savaşından sonra ise ABD, Almanya ve Japonyanın kalkınmasını sağladı ve bu sayede komünizme karşı güçlü müttefiklere sahip oldu. Tarihten ders almak çok iyi bir şeydir... | ||||
Asya ekonomileri SARSılıyor Endonezya, her şeye rağmen yaralarını sarıyor Bankaların kara tahtaları siliniyor |
|||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||