| | |
TÜSİAD olarak bu yıl Avrupa gününe farklı bir anlam yüklemeyi düşündüklerini ifade eden Özilhan, Türkiyenin geleceğinin simgesini, gençliği ve AByi bir araya getirdik. Genç nüfusuyla geleceğine güvenle bakan AB üyesi bir Türkiyeyi hayal ettik ve 9 Mayıs gününü Gençlik ve Avrupa günü olarak kutlamaya karar verdik dedi.
Gençlerin Avrupaya nasıl yaklaştığı, bu konuda neler düşündüğü sorusunun 9 Mayıs etkinliklerinin temelini oluşturduğunu belirten Özilhan, Milli Eğitim Bakanlığının desteğiyle orta öğretimdeki öğrenciler arasında bir makale yarışması düzenlediklerini kaydetti. Özilhan 9 Mayıs Gençlik ve Avrupa günü hazırlıkları sürecinde gençlerimizin refah seviyesi yüksek eğitim sorunlarını çözmüş, iş, sağlık, adalet açısından sorunu olmayan bir Türkiyede yaşamayı arzu ettiklerini gördük. Gençler çoğunlukla böyle bir geleceği hazırlamanın, geleceğe güvenle bakabilmenin yolunun Türkiyenin bir an önce AB üyesi olmasından geçtiğinin farkındalar diye konuştu.
2002 YILI TARİHİ ÖNEM TAŞIYOR
Tuncay Özilhan Avrupa Gününün bu yıl kapsamlı etkinliklerle gündeme gelmesinin tesadüf olmadığını savunarak, 2002 yılının Türkiye-AB ilişkileri açısından tarihi önem taşıdığını kaydetti.
AB üyeliğinin Türkiyenin gündemine yeni girmediğini, Türkiyenin ilk olarak 1959 yılında o zamanki Avrupa ekonomik Topluluğuna ortaklık başvurusunda bulunduğunu hatırlatan Özilhan, 1963 yılında imzalanan Ankara Anlaşması ile üyelik için ilk adımın atılmış olduğunu, yıllar içinde Türkiyede değişik fikirlerin iktidara geldiğini, parlamenter düzenin bir kaç defa kesintiye uğradığını, ancak Türkiyenin AB üyeliği hedefinin hiç değişmediğini savundu. Özilhan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
Çünkü bu bir ulusal
politika haline gelmişti. Şimdi bu hedefe ulaşmak için kritik bir dönemeçteyiz. Çünkü AB, tarihinin en büyük genişlemesini gerçekleştiriyor. Aralarında Türkiyenin de bulunduğu 13 ülkeyi üye olarak kabul etmek için çalışıyor. Bunların 10u müzakerelerini bu yıl sonunda tamamlamış olacak. Muhtemelen 2004te üye olacaklar. Geriye kalan Bulgaristan, Romanya ve Türkiye arasında müzakerelere başlamayan, bunun için gerekli olan Kopenhag kriterlerini yerine getirmeyen tek ülke Türkiye.
Durum çok açık; eğer yıl sonuna kadar ABden müzakere tarihi alamazsak üyelik sürecinde diğer ülkelerden kopacak ve yalnız kalacağız. Türkiye yeni üyelerinin uyumuna ve geri kalan grubun müzakerelerine yoğunlaşmış olan ABnin öncelikleri arasında kendine yer bulmakta zorlanacak. Böylece üyeliğimiz belirsiz bir tarihe ertelenebilecek. Bu belirsizlik Türkiyenin gelecek planlarını bulanıklaştırmakla kalmayacak, bugün içinde bulunduğumuz sıkıntılı dönemden çıkışımızı da zorlaştıracak. Uygulanmakta olan ekonomik program ve içinde bulunduğumuz yapısal reform süreci arzu edilen sonuçları vermeyecek. istikrar ve güven arayan doğrudan yatırımlar, üyelik perspektifi belirsiz bir Türkiyeye gelmek yerine yeni üye olmuş diğer ülkelere gitmeyi tercih edecekler. İşsizlik sorunlarımızın çözümü iyice güçleşecek, sosyal dengesizlikler artacak.
| |