|
|
Geçen yazımda belirtmiştim. Dünyadaki gelişim ve değişimler, olumlu ve olumsuz yanlarıyla başdöndürücü boyutta olduğu bu günlerde, insanın gen yapısının çözülmeye basladığı, siyaset adamlarınca bunun etik kaygılarının öne çıkarıldığı bu gercekten sıcak ganlerdeki gelismeleri başka bir gezegene ait bilim kurgu hikayeleri gibi dinleyemeyiz, dinlememeliyiz de. Sonuçta bunlar bizi ilgilendirecek, bunları yaşayacağız. HEPSİ BİZİ İLGİLENDİRİYOR Eğer Microsoftun bölünme sonrası stratejileri, Seagram Vivendi evliliği, Dresdner Bank Commerzbank evlilik hazırlıkları bizi ilgilendirmiyorsa burada bir çarpıklığın olduğunu itiraf etmemiz gerek. Eğer bizim ekonomistlerimizden henüz bu konuda bir yayın ile karşılaşmamışsak, işadamlarımız hala yeni ekonomiden cep telefonu satışlarındaki patlamayı anlıyorlarsa, ve eğer siyaset etmek üzere siyasetin büyülü halesi çevresinde toplanan efrad, hala basmakalıp herşeyi devletten bekleyen state-centric beyhude, yaklaşımlarıyla, yönetimi-kelimenin etimolojik akrabalığıyla- idare etmek olarak algılıyorsa o zaman vay halimize. Son gelişmeler ile ekonomide gercek rekabete yeniden dönüş, siyasette, ise farklı bir fırsat eşitliği kavramı ve devlet hizmetinde herkese açık ve mükemmel hizmet olarak algılanıyor. Öte yandan bilgi paylaşılırken, daha çok bir değer zinciri oluşturma anlamına gelmeye başlarken, eğitim, günün ve yılların her anına yayılarak, salt en son bitirdiğiniz okulun 20 yıl öncesine dayalı eğitimi olmaktan çok en sıcak egitim anına, online eğitimden konferanslara kurslardan toplantılara günün her saatinde çalışan bitmek bilmez bir mekanizmaya dönüşmüş durumda. Hayatın her alanı eğitim olacağı için eğitim ortadan kalkacak yakında, benim inancım bu. Bilgi toplumu kavramından anladığım da bu. TALEP ODAKLI YAPILAR OLUŞACAK Yeni ekonominin çeşitli özellikleri var, bunları diğer yazılarımızda açarız. Thomas Kuhnun terimleriyle konuşacak olursak, şu anda eski paradigmaların kırıldığı anomali dönemindeyiz, yeni paradigmalar oluşma yolunda. Ama bunlar henüz olgun değil, eğer olgunlaşırsa zaten bunlar muhafazakar bir yapı kazanacaklar, herkes tarafından benimsenmeye başlayacaklar. Nedir bu ham paradigmalar? Bunlardan en önemlisi, internet sayesinde, özellikle ilk dönem kapitalizminin geliştirdiği ve kutsadığı, arz üzerinden ölçeklenebilen yapıların kırılması ve onun yerine talep edenin, tüketicinin sisteme girdiği talep odaklı yapıların kurulmak zorunda oluşu. Bu çok önemli çünkü bu iş süreçlerindeki temel değişim, eğitimden sağlığa, devlet yönetiminden siyasete dek her alana yansıyarak temel yapıyı da çatırdatmaya başladı. Öte yandan, hantal yapıların tehdit altında olmasıyla onun yerini dolduraaya aday küçük girişimlerin önceleri teknoloji ardından hizmet ağırlıklı olarak iş süreçlerine hakim olması ve hani şu management ulemalarınca kurumsal kültür diye adlandırılan paradigmanın nerdeyse sonuna gelinmesi. Bu yeni girişimci kitlenin paraya ve teknolojiye duyduğu ihtiyaç ve açlığın risk sermayesi denilen aslında kapitalizmin doğuşunda ve doğasında olan bildik eski metodun yeni ve spektakuler bir şekilde yeniden dönüşü. Şirket karlılıklarında başdöndürücü değişmeler, karlılıkların dramatik düşüşlerin yanısıra, uzun yıllar kutsanan, baştacı edilen çok önemli bir diğer paradigmanın daha tehdit altında girmesi, marka ve markadan doğan imajlar. Bir yandan artan şirket adetleri, öte yanda asla yanyana gelmeyen sözde kurumsal kültür farklılığı içinde olan şirketlerin Vodafone-Mannesman örneğinde olduğu gibi, belki çok gönüllü değil ama hızla birbirine eklemlenmelerin yarattığı başdöndürücü boşluk, neredeyse küçük işletmelerden daha hızlı bir şekilde süren birleşmeler anaforu. Yukarıda çizdiğimiz tablonun biz neresinde duruyoruz sizce? Yılardır ekonomi ve iş dünyamızı yakından izlerim, dünyada büyük ölçekli şirket yapılarına geri dönülürken, biz KOBİlere devlet desteğini tartışıyorduk. Şimdi KOBİler için hayati bir kavram risk sermayesi var, bizde ise tık yok. ABDde markalar terkedilirken bizde markalar kutsanıyordu, altyapı yatırmlarında yabancı sermaye tartışmaları dünyada en ücra köşede bile bitmişken bizde olanca hızıyla sürüyordu. Dünyada yeni yatırımcı modelleri ve yeni şirket yapıları, yeni yatırımcı modellerini önemserken biz eski yatırımcı profilini yeni yeni oluşturmaya başladık. Henüz, bir iki küçük operasyon dışında bir birleşme hikayemiz dahi yok. Gerçekten de yüksek faiz enflasyon ve kur üçgeninde yıllardır iyice halsiz ve güçsüz düştüğümüz yılları arkamızda bırakmaya başladığımız bankacılık sektörünün dinamizmi tam anlamıyla yakalamak üzere olduğu, sermaye piyasalarımızın nihayet uzun yıllardır özlemle beklenen büyüme ve derinleşmeye doğru gitttiği şu günlerde işin rengi bir az değişiverdi. Giderek artan gelir uçurumu ve tasarruf zorluğu çeken bir toplum olarak, tam da eski ekonominin gereklerini, belki de ilk kez tam anlamıyla ve başarılı bir şekilde uygulamaya başladığımız sırada bu değişimle karşılaştık. Bunun olumlu sonuçları da olabilir, olumsuz sonuçları da. ŞAŞIRMAMIZ GEREK Geçtiğimiz Davos toplantılarına elinde, en kalabalık çantayla giden, ve yatırım için en mükemmel ajandayı hazırlayan ülke olarak orada bu tür özel yatırım toplantılarından çok, yeni ekonomi tartışmalarının daha çok ilgi görmesinden şaşırmamız gerekiyor. On yıl önceki hazırlıklara, gıptayla baktığımız yabancı sermaye yatırımları ve altyapı projeleri tabi ki bugunkü dünyada yine olacak, ama onların toplantıların ana konuları olmaktan çok yan konular haline gelmesi özümüzden kaçmamalı. Çünkü fırsatlar pek tabi ki riskler de başka yöne kaydı. Yani hayat yine başka bir yerde... | ||||
Yeni ekonomi Türkiye'nin neresinde? |
|||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||