|
9 Şubat Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu, ekonomide alınan tedbirler sonucunda makro ekonomik ortamın giderek iyileştiğini belirterek, bu gelişmelerin önümüzdeki süreçte de devam edeceğini kaydetti. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) 2000-2004 dönemi Ticaret Odaları Konseyinin İzmirdeki toplantısında yaptığı konuşmada, döviz kurunun inip çıkmasına hükümetin müdahalesini mümkün olmadığını da hatırlattı. TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu da, TLnin döviz karşısındaki değerlenmesine dikkat çekerek, Merkez Bankasının bu konuda piyasalara güven vermesi gerektiğini söyledi. |
Tanrıkulu: Canlanma ilk çeyrekten sonra Tanrıkulu: Tüketici Yasası'nda bankalarla anlaştık Derviş: En önemli sorun istihdam Derviş: Krizi aştığımızı söyleyebiliriz Derviş: Türkiye Arjantin'le artık kıyaslanamaz Derviş: Günlük siyaset ekonomiyi etkilememeli Derviş: Maliye politikasından sapma olmamalı |
|||
Tanrıkulu, ülkenin geldiği noktada alınan tedbirler sonucunda makro ekonomik ortamın giderek iyileştiğini kaydederek, Ancak Türk Lirasının değerinde son birkaç haftadır yaşanan gelişmeler ihracatı baltalayacak noktaya gelmemesi de gerekmektedir. İç borç bütçe açıkları ekonomi için sağlanan yeni dış mali kaynaklarla birlikte döviz kurunun da uygun bir seviyede dengeye oturacağını beklemek yanlış olmayacaktır dedi. KAYNAK DAĞILIMI DAHA DA İYİLEŞECEK Tanrıkulu, kamu kesimi finansman dengesinin sağlanması ve bankacılık sektörüne yönelik alınan önlemlerle birlikte önümüzdeki dönemde kaynak dağılımının da rasyonelleşeceğini anlattı. Bakan Tanrıkulu, bu dönemde bankaların üretime kaynak aktarma şeklindeki asıl fonksiyonlarına dönmeleri ve reel kesime yeni kredi açmalarının da kolaylaşacağını ifade etti. Türkiyenin 1980li yıllarda ekonomik ve sosyal politikalarda yaptığı atılım ve donüşüm çabalarınının çok önemli adımlar olduğunu bildiren Tanrıkulu, bu dönemde benimsenen yeni anlayışla Türkiyenin dünyaya açıldığını, ihracata ağırlık verdiğini söyledi. Bakan Tanrıkulu, bu yeni anlayış ve politikaların 1980li yılların sonu ve 1990lı yıllar itibarıyla uygulamasında aynı başarının gösterilemediğini belirterek, şöyle konuştu: Bu süreçte ülkenin kıt kaynakları kullanılırken, kimi zaman popülist politikalar tercih edildi. Bu da ülkenin üretim ticaret ve ihracat yeteneği açısından zaafiyete uğramasına yol açtı. Öyle ki tüm gücüyle üretime ve ticarete odaklanmış olan girişimcilerimizin de çok büyük ölçüde kırıldığı olmuştur. Türkiyede hangi tür ekonomik politika uygulanırsa uygulansın devlet ekonomi sistemi içinde önemli yer işgal etmektedir. Ancak liberal ekonomi politika benimsenmiş ise devletin ekonomiye müdahalesinde ve kaynak dağılımını belirlenmesinde oldukça hassas davranılması gerekir. 1999 yılının ilk yarısında böyle bir tabloyla görev başlayan 57. hükümet üretim, iç ticaret ve ihracat konularında gelişme sağlamaya, enflasyon, bütçe açıkları ve borç yönetimi konularında bozulan dengeleri yerine oturtmayı amaçlamıştır. 57. hükümet özellikle üretime odaklı bir ekonomi için uygun bir ekonomik ortam oluşturmayı hedefleyerek işe başlamıştır. Geçmişte edinilmiş birçok alışkanlığın bırakılması ve yapısal bazlı dönüşümlerin sağlanması gereken bu süreçte sistemdeki bazı sorunların büyüklüğü nedeniyle Türkiyenin 2 kriz yaşadığını kaydeden Tanrıkulu, hazırlanan yeni ekonomik programla birlikte alınan tedbirler sonucunda zorlukların aşılmasında çok büyük mesafeler katedildiğini söyledi. TEMKİNLİ BİR İYİMSERLİK HAKİM Tanrıkulu, 2002 yılında dış dünyada çok büyük olumsuzluklar yaşanmadığı takdirde üretim ve ihracatımızda olumlu gelişmeler bekliyoruz. Ben de 2002 yılına zor olduğu kadar olumlu sonuçlar alacağımız bir yıl olarak temkinli bir iyimserlikle bakıyorum dedi. Bakan Tanrıkulu, dengelerin oturmadığı bir ortamda girişimcilerin ve yatırımcıların ileriye dönük plan yapmasının zor olduğunu söyledi. Tanrıkulu döviz kurundaki gelişmelere, döviz kurunun inip çıkmasına hükümetin müdahalesini mümkün olmadığını kaydederek, Merkez Bankası para programının ilan edildiğini buna göre dövizin kendisini belirleyeceğini dile getirdi. Tanrıkulu, yasal ortamın iyileştirilmesi ve ticaretin önündeki idari ve hukuki engellerin kaldırılması konularında Sanayi ve Ticaret Bakanlığının yoğun çalışmalar yürüttüğünü ifade etti. Ahmet Tanrı Tanrıkulu, TOBB Kanununu da hazırladıklarına değinerek, Bu kanunu hazırladım bir senedir cebimde geziyorum. Bir noktada birleşin de biz de bu yasayı çıkaralım arkadaşlar diye konuştu. YASALAR İYİ TAKİP EDİLMİYOR Tanrıkulu, Endüstri Bölgeleri Yasası, Şeker Yasası gibi kanunların ciddi takip edilmediğini belirterek, Şeker Yasası ile üreticinin satıldığı söyleniyor. Nasıl böyle düşünülüyor anlamıyorum. Bu yıl aynı kotayı verdik, üreticiyi satmadık. Şeker Kurulu oluşturduk. Panko Birlik, Şeker Fabrikaları, nişasta ve tatlandırıcılar ile kamu sektörü temsilcilerinden oluşan kurulun daha iyi çalışması için destek vermek gerekirken yanlış yapılıyor dedi. TOBB delegesi Ahmet Ertemin Devlet bitmiştir demesine tepki gösteren Tanrıkulu, bu tür değerlendirmelere izin vermeyeceğini kaydetti. Tanrıkulu, şöyle konuştu: Türkiyede hiç bir şekilde (devlet bitmiştir) diye ne söylerim, ne de burada söylenmesine müsaade ederim. Bu devletin olmadığı yerde hiçbirimiz bu bayrak altında varolamayız. (Devlet bitti) derseniz, siz de bitersiniz. Siz de bu devletin kurulu nizamının bir parçasısınız. Sizin başkanınız da bu devletin bir parçası olarak çalışıyor. Sayın başkan da siyah plakalı araca biniyor, bizim bürokratlarımız gibi. Buraya gelen arkadaşlarımız daha dikkatli olmalı. Bazı konular tevatür noktasına geliyor, üzülüyorum. Bazı konuları dokuz boğumda söyleyin. İzmir İktisat Kongresi için DPTnin hazırlık içinde olduğunu bildiren Tanrıkulu, gelecek yıl uluslararası çapta kongre düzenleneceğini kaydetti. Tanrıkulu, yaklaşık 1.3 trilyon lira olan şeker pancarı ödemelerini deprem nedeniyle öne çektiklerine işaret ederek, Depremde zarar görenlere bu da bizim bir katkımız olacak dedi. Bakan Tanrıkulu, ticaret hayatının canlandırılması için temel mal ve hizmetlerdeki KDV oranlarının indirilmesi, vergisini ödeyenlerin üzerindeki vergi yükünün azaltılması yolundaki taleplerin yerinde olduğunu, verginin geniş tabana yayılması ve kayıtdışı ekonominin boyutlarının azaltılması gerektiğini anlattı. HİSARCIKLIOĞLU: BATIYA ENTEGRASYON TAMAMLANMALI TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Türkiyenin bir tercih kavşağında olduğunu, içine kapanmasının söz konusu olamayacağını belirterek, batı dünyasına ekonomik ve sosyal olarak entegrasyonunun tamamlamasının kaçınılmaz olduğuna değindi. Hisarcıklıoğlu, bunu gerçekleştirmenin yolunun başta kamu olmak üzere tüm kurum, kurallar ve zihniyette köklü bir değişim yapmaktan geçtiğini kaydetti. Türkiyede vergi ödemekten, pasaport almaya kadar devletle yapılan herişlemin vatandaşa işkence olduğunu öne süren Hisarcıklıoğlu, Bürokratik formaliteleri azaltmak için yapılan düzenlemelerin kendisi bile bürokrasiyi artırmaktadır. Dünyada devletin yapılan işlemlerin çoğu bilişim teknolojileri aracılığı ile gerçekleştiriliyor. Bürokratik süreci kısaltmanın en etkili yolu elektronik devlete geçmektir diye konuştu. Ülkemin tereddüt gösterecek zamanı yoktur diyen Hisarcıklıoğlu, Türkiyenin temel politikalarının siyasetçi, bürokrasi ve iş alemi tarafından beraberce belirlenmesi gerektiğini anlattı. Hisarcıklıoğlu konuşmasında Atatürkün şu sözlerine de yer verdi: Devlet gelirlerinin artırılması için yeni vergilerin konması yerine düzenli bir programla var olan vergilerin uygulanması ve toplama usüllerinin yeniden düzenlenmesi gereklidir. Vergi indirimi üretimin özendirilmesi yönünden vatandaş ve ülke için olumlu ve hayırlı sonuçlar vermektedir. Ülkemizde bulunmayan hammedeler ve üretim maliyeti üzerinde etki yapan dış ülkelerin mallarıyla, rekabeti güçleştiren her çeşit vergi ve resimlerin kaldırılması gereklidir. ÖZELLEŞTİRMEDE BAŞARI SAĞLANAMADI Hisarcıklıoğlu, Türkiyenin özelleştirme konusunda, başarı sağlayamadığını balirterek, 1986 yılında başlayan özelleştirme hareketlerenin gelinen noktada fiyasko olduğunu öne sürdü. Rifat Hisarcıklıoğlu, 15 yılda özelleştirmeden 6.8 milyar dolar tahsilat yapıldığını buna karşılık özelleştirme giderlerin ise 5.6 milyar dolara ulaştığını bildirerek, Türkiyede özelleştirmenin önündeki en büyük engelin mevzuat olduğunu ileri sürdü. Öncelikle Özelleştirme İdaresi Başkanlığının ve özelleştirme mevzuatının özelleştirilmesi gerektiğini kaydeden Hisarcıklıoğlu, Özelleştirmeyi gerçekleştiren iyi bir yasal düzenleme yapılmazsa Türkiye özelleştirmeden vazgeçmek zorunda kalacaktır dedi. Türkiyenin yaşadığı 2 büyük krizle sistemde var olan eksikliklerin ortaya çıktığını belirten Hisarcıklıoğlu, bu gerçeklerle zihniyet devrimi yapmadan sürdürülebilir bir kalkınmanın Türkiye için hayalden öteye geçmeyeceğini savundu. Kamu ve özel sektör kuruluşlarıyla, sivil toplumu temsil eden tarafların ilgili oldukları konularda biraraya gelerek ortaklaşa karar almaları gerektiğini ifade eden Hisarcıklıoğlu, kararların uygulanmasında da hükümetin şeffaf yol izlemesi gerektiğini söyledi. Uzun uğraşlar sonucunda kanunu çıkarılan Ekonomik Sosyal Konseyin en kısa sürede toplanması gerektiğini belirten Hisarcıklıoğlu şöyle konuştu: Genç Cumhuriyetim yokluklar içinde kısa sürede birinci iktisat kongresini toplayabilmişken, hükümet hala Ekonomik Sosyal Konseyi toplayamadı. İzmir İktisat Kongresinin odalarımız öncülüğünde toplanması ve ekonomiye yön vermesi planlanmalıdır. Kamuda, ekonomi yönetiminde önemli kararların arka arkaya alındığı bir dönemde Ekonomik Sosyal Konsey işlemeyecekse ne zaman işleyecek. TL YENİDEN DEĞERLENİYOR Katılımcı demokrasi anlayışı doğrultusunda ortak karar alma mekanizmalarının durmaksızın çalışması gerektiğini bildiren Hisarcıklıoğlu, krizin zor anlarında ortak çalışmalar yapıldığını, kararlar alındığını, en küçük krizden çıkma sinyalinde ise herşeyin silbaştan olduğunu söyledi. Ekonominin yaşadığı krizin, ana sebeplerinden birinin Türk Lirasının aşırı değerlenmesini dengeleyebilmek için büyük bir devalüasyonla beraber dalgalı kura geçildiğini hatırlatan Hisarcıklıoğlu, Bugün de Türk Lirasının tekrar aynı düzeye gelmekte olduğunu görüyoruz. Hastalığın tedavisinin dalgalı kura bağlandığı bir ortamda daha tedavinin olumlu etkisi alınmadan, reel kur olarak kriz öncesi döneme dönmüş bulunuyoruz. Sabit kur politikasını başarıya ulaştırmayıp itibar kaybeden Merkez Bankasının dalgalı kurun dalgasında boğulup gitmemesi için piyasalara gerekli güveni vermesi konusunda uyarmayı görev sayıyorum diye sözlerini tamamladı. Hisarcıklıoğlu, soruları yanıtlarken de TOBB yasasına ilişkin tüm oda ve borsalardan görüşler alındığını, bu çalışmada sadece seçim konusunda konsensus sağlanamadığını bildirdi. Hisarcıklıoğlu, Biz görüşlerimizi Sayın Bakana sunduk. Bundan sonraki takdir sayın Bakana kalıyor dedi. Vergi oranlarında indirim isteyen Hisarcıklıoğlu, Vergi reformu, IMFyi memnun etmek için değil sağlıklı kamu geliri politikası oluşturmak ve işalemini kucaklamak için yapılmalıdır diye konuştu. DEMİRTAŞ: STAGFLASYON ORTAMI YAŞADIK TOBB Ticaret Odaları Konsey Başkanı Ekrem Demirtaş, yaşanan sürecin klasik bir kriz ortamı olmadığını belirterek, şöyle konuştu: Ne resesyon, ne de depresyon. Resesyonda ve depresyonda da durgunluk vardır ama fiyatlar artmaz. Bize göre Türkiyede tipik bir stagflasyon ortamı yaşadık. Yani durgunluk içinde enflasyon ve işsizlik. Buna ek olarak uzmanlar taksflasyon yaşandığını söylüyor. Bu da yeni bir teşhis. Yani yüksek enflasyon ve yüksek vergi oranları bir arada... Ekonominin hala bıçak sırtında gittiğini ifade eden Demirtaş, vergi indirimi, motivasyon ve üretim artışı gerektiğini dile getirdi. | ||||
Bankaların kara tahtaları siliniyor | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||