Home page
Haber Menüsü


 
Borçtan ikmale kaldık, kurdan sınıfta kalmayalım
 
Henüz borç ödemede ikmal sınavlarına bile girmeden bir de kur avantajını kaybedersek, diğer çalışkan öğrenciler sınıfı geçerken, biz sınıfta kalabiliriz.
 
Altuğ Karamenderes
 
20 Kasım—  10 milyar dolarlık paket kemikli mi kemiksiz mi tartışmasına dün Bakan Derviş noktayı koydu. 2002 yılında yapılacak 5.5 milyar dolar ödeme dahil. Ama ümitleri taze tutacak bir şey ekledi, 2001’den kalan 3 milyar dolarlık IMF tranşı ve 1 milyar dolarlık SRF kredisi için uğraşıyoruz.

   
 
       
   
MSNBC News Ek kaynak paketi üzerine analiz
MSNBC News Oturduğumuz dalı kesmek açmazı
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Bu konuda yapılacak iki tür spekülasyon var. Birincisi bu olmayacak ama piyasaların morali önemli o yüzden olabilir havasını tutmakta yarar var.
       Olacak olursa 10 milyar dolarlık paketin aynı büyüklükteki kısımı (4 milyar dolar) 2003’e kayacak.
       
KAMUNUN DIŞ BORCU
       Programa 2003’ü kapsayan 4 milyar dolarlık bir kısım eklemek yatırımcılara güven vermek açısından çok olumlu. Ama bu 2002’de net girişin 10 eksi 5.5 eşittir 4.5 IMF’den artı 1.5 Dünya Bankası’ndan toplam en fazla 6 milyar dolar taze giriş olma durumunu değiştirmeyecek.
       Bu kamunun 2002’de yapacağı 16 milyar dolar dış borç ödemesinin 11.5’uğunu karşılayacak, kamunun yaklaşık 5 milyar dolar döviz girişi temin etmesi zorunluluğunu ortaya çıkaracak.
       IMF’nin faiz dışı programının ve Türkiye’nin toplam dış ödemeler dengesinin olumlu gitmesi halinde kamu bu 5 milyar doları dış piyasalarda özelleştirme ve yeniden dış borçlanma ile sağlamaya çalışacak.
       
ÖZEL SEKTÖRÜN DIŞ BORCU
       Türkiye’nin dış ödemeler dengesinde özel sektörün yapacağı 13 milyar dolarlık ödemenin ne kadarının yurt dışından yeniden borçlanarak karşılanacağı, en az kamunun dış ödeme dengesi kadar önemli. Ama bu konuda önceden fikir sahibi olmak zor. Bu ödeyenler (Türk Özel Sektörü) açısından bakıldığında borcun maliyetine ve fonksiyonuna bağlı.
       Diğer deyişle eğer 2002’de büyüme az olacaksa, ithalat az olacaksa, ne yatırım ne işletme ne de ithalat finansmanı için kredi tutmaya gerek yok. Borcun maliyeti açısından bakıldığında ise eğer TL değer kaybetmeye devam edecekse o zaman borç maliyeti artacağından yine borcu azaltmak düşüncesi ağır basacaktır.
       
TL’NİN DEĞER KAYBETMESİ
       Eğer, Türkiye net dış borç ödeyicisi olma durumunda olursa ( ki burada kamunun öncü rolü çok önemliydi, kamunun dış ödemelerde tapi çıkması piyasalarda döviz kaybının bir bacağının hal olduğu duygusunu uyandıracaktı), TL’sının değer kazanması olanaksızdır.
       Bu hem teori hem pratik de böyledir. Fakat paranın değer kaybı ihracatı artırıcı, ithalatı azaltıcı etki yaratır bu da dış cari işlemler dengesinin fazla vermesini sağlar. Bu fazla, çıkan sermayenin yerini alır. Böylelikle Türkiye’den ek bir döviz rezerv kaybı olmaz.
       Zaten, kaybedilecek rezerviniz kalmadıysa bu durumda paranın değer kaybı, cari denge fazlasının sermaye çıkışına eşit oluncaya kadar sürer.
       
DÜNYA’DA DURUM
       2002’de karşılaşılan ek bir durum daha vardır. Dünyada en çok ithalat yapan ülkelerde talep hızla gerilemektedir. Bu ortamda Türkiye’nin ihracatını artırması için mallarını ve dolayısıyla parasını daha fazla ucuzlatması gerekebilir.
       ABD’de kişiler aşırı borçlu olduğundan harcama yapamamakta, Avrupa ve Japonya’da ise devletler borçlu olduğundan harcama yapılamamakta.Ümitler ABD devletinin yapacağı harcamalara bağlanmaktadır. Fakat olası harcama borçlardan azdır, tüketicilerin harekete geçmeleri için ABD’de faizlerin Japonyadaki gibi ’0’ düzeyine inmesi gerekmektedir.
       Fakat bu tür bir politika elinde para olan Japon tüketicileri şimidiye kadar harekete geçiremedi. Tüketiciler faiz çok azalınca bu seferde fiyatlar düşsün diye beklemekte bu da reel gelir ve alım gücünü düşürmekte ekonomiler gitgide daralmaktadır.
       Tek umut Avrupa tüketicisindedir. Fakat oradan gelen 11 Eylül sonrası sinyaller de olumsuzdur. Pek yakında Avrupa’da da faiz indirimlerinden başka bir imkan kalmayacağından söz edilmektedir.
       
RAKİPLERİMİZİN DURUMU
       Diğer bir durumda ihracattaki rakiplerimiz ile ilgilidir. Çin’in dünya ticaret örgütüne katılmasıyla Doğu Asya’da fiyatlarda düşüş olacağı tahmini yapılmaktadır. Bu bizim açımızdan Avrupa’ya mal satan rakiplerimizin paralarını devalüe etmesi manasına gelmektedir.
       İhracata dayalı üretim yapma avantajını kaybettiğimizde...
       Talebin az rekabetin hızlandığı bir dönemde Türkiye’nin parasını değerli tutarak daha fazla döviz getirmesini düşünmek absurd olur. Eğer bir de kurun son günlerde IMF’den gelecek paranın büyüklüğü düşüncesiyle gerilemesi uzun sürerse çok önemli bir zamanda avantaj kaybetmiş oluruz.
       Kur bir süre sonra tekrar reel değerini bulur (ya kur yükselir ya da enflasyon düşer-gerçi ikincisi daha zor) ama bu arada Türkiye ihracat yaparak ekonominin motorunu çalıştırma işlevini (üretim yapma) bir süre kaybeder, pazar kaybeder.
       İhracata dayalı üretim yapma avantajını kaybettiğimizde karşımıza iki sorun çıkacaktır. Birincisi dış borçların ödenmesi için döviz eksikliği, ikincisi ise mevcut iç talebi karşılamak için yapılacak üretime gerekli ithalatın ödenmesi için döviz eksikliği.
       Her iki sorunun çözümü ise ithalat yapmamaktır. Bunun manası ise tektir. Üretim azalması veya büyüme kaybı.
       2002’de ne üreteceğimizi ne kadarlık ithalatı finanse edebileceğimiz belirleyecek.
       Evet lüks tüketim ithalatı ve petrol fiyatlarının düşüşünden sağlanacak ithalat faturası tasarrufu bunlar diğer gerekli ithalatı yapmak için imkan sağlayacaktır. Ama örneğin 2002’de eğer 5 ila 7 milyar dolar net dış borç ödeyicisi olacaksak en az 5 milyar dolar cari fazla vermemiz lazım.
       Eğer TL değerini koruyacaksak ihracat ve turizm gelirlerimiz en iyisinden (aşırı anlamda) geçen seneki düzeyinde kalır. Ve farzedelim, 3 milyar dolar lüks tüketim ithalatında 2 milyar dolar da petrol faturasında tasarruf yaptık. Yine de, ancak 2001’deki üretimi finanse edecek kadar ithalat yapabiliriz.Yani ilave büyümeye bir zemin olmaz.
       
SINIFI GEÇMEK
       2002’deki sermaye çıkışı uzun dönemde kurun ne olacağını belirler. Sermaye girişi olması olasılığı ise yastık altındaki kaynaklar ekonomiye dönmeden çok zor görünmektedir. Bu durumda kurdaki avantajımızı korumak ve ihracatta pazar kaybetmemek, mevcut tüketim seviyemizi koruyabilmek açısından çok önemlidir.
       Henüz borç ödemede ikmal sınavlarına bile girmeden bir de kur avantajını kaybedersek, dünyanın diğer çalışkan öğrencileri sınıfı geçerken, biz sınıfta kalabiliriz.
 
       
    TOP5 Bankaların kara tahtaları siliniyor  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları