|
|
Ek kaynak paketi üzerine analiz Oturduğumuz dalı kesmek açmazı |
|||
Bu konuda yapılacak iki tür spekülasyon var. Birincisi bu olmayacak ama piyasaların morali önemli o yüzden olabilir havasını tutmakta yarar var. Olacak olursa 10 milyar dolarlık paketin aynı büyüklükteki kısımı (4 milyar dolar) 2003e kayacak. KAMUNUN DIŞ BORCU Programa 2003ü kapsayan 4 milyar dolarlık bir kısım eklemek yatırımcılara güven vermek açısından çok olumlu. Ama bu 2002de net girişin 10 eksi 5.5 eşittir 4.5 IMFden artı 1.5 Dünya Bankasından toplam en fazla 6 milyar dolar taze giriş olma durumunu değiştirmeyecek. Bu kamunun 2002de yapacağı 16 milyar dolar dış borç ödemesinin 11.5uğunu karşılayacak, kamunun yaklaşık 5 milyar dolar döviz girişi temin etmesi zorunluluğunu ortaya çıkaracak. IMFnin faiz dışı programının ve Türkiyenin toplam dış ödemeler dengesinin olumlu gitmesi halinde kamu bu 5 milyar doları dış piyasalarda özelleştirme ve yeniden dış borçlanma ile sağlamaya çalışacak. ÖZEL SEKTÖRÜN DIŞ BORCU Türkiyenin dış ödemeler dengesinde özel sektörün yapacağı 13 milyar dolarlık ödemenin ne kadarının yurt dışından yeniden borçlanarak karşılanacağı, en az kamunun dış ödeme dengesi kadar önemli. Ama bu konuda önceden fikir sahibi olmak zor. Bu ödeyenler (Türk Özel Sektörü) açısından bakıldığında borcun maliyetine ve fonksiyonuna bağlı. Diğer deyişle eğer 2002de büyüme az olacaksa, ithalat az olacaksa, ne yatırım ne işletme ne de ithalat finansmanı için kredi tutmaya gerek yok. Borcun maliyeti açısından bakıldığında ise eğer TL değer kaybetmeye devam edecekse o zaman borç maliyeti artacağından yine borcu azaltmak düşüncesi ağır basacaktır. TLNİN DEĞER KAYBETMESİ Eğer, Türkiye net dış borç ödeyicisi olma durumunda olursa ( ki burada kamunun öncü rolü çok önemliydi, kamunun dış ödemelerde tapi çıkması piyasalarda döviz kaybının bir bacağının hal olduğu duygusunu uyandıracaktı), TLsının değer kazanması olanaksızdır. Bu hem teori hem pratik de böyledir. Fakat paranın değer kaybı ihracatı artırıcı, ithalatı azaltıcı etki yaratır bu da dış cari işlemler dengesinin fazla vermesini sağlar. Bu fazla, çıkan sermayenin yerini alır. Böylelikle Türkiyeden ek bir döviz rezerv kaybı olmaz. Zaten, kaybedilecek rezerviniz kalmadıysa bu durumda paranın değer kaybı, cari denge fazlasının sermaye çıkışına eşit oluncaya kadar sürer. DÜNYADA DURUM 2002de karşılaşılan ek bir durum daha vardır. Dünyada en çok ithalat yapan ülkelerde talep hızla gerilemektedir. Bu ortamda Türkiyenin ihracatını artırması için mallarını ve dolayısıyla parasını daha fazla ucuzlatması gerekebilir. ABDde kişiler aşırı borçlu olduğundan harcama yapamamakta, Avrupa ve Japonyada ise devletler borçlu olduğundan harcama yapılamamakta.Ümitler ABD devletinin yapacağı harcamalara bağlanmaktadır. Fakat olası harcama borçlardan azdır, tüketicilerin harekete geçmeleri için ABDde faizlerin Japonyadaki gibi 0 düzeyine inmesi gerekmektedir. Fakat bu tür bir politika elinde para olan Japon tüketicileri şimidiye kadar harekete geçiremedi. Tüketiciler faiz çok azalınca bu seferde fiyatlar düşsün diye beklemekte bu da reel gelir ve alım gücünü düşürmekte ekonomiler gitgide daralmaktadır. Tek umut Avrupa tüketicisindedir. Fakat oradan gelen 11 Eylül sonrası sinyaller de olumsuzdur. Pek yakında Avrupada da faiz indirimlerinden başka bir imkan kalmayacağından söz edilmektedir. RAKİPLERİMİZİN DURUMU Diğer bir durumda ihracattaki rakiplerimiz ile ilgilidir. Çinin dünya ticaret örgütüne katılmasıyla Doğu Asyada fiyatlarda düşüş olacağı tahmini yapılmaktadır. Bu bizim açımızdan Avrupaya mal satan rakiplerimizin paralarını devalüe etmesi manasına gelmektedir. İhracata dayalı üretim yapma avantajını kaybettiğimizde... Talebin az rekabetin hızlandığı bir dönemde Türkiyenin parasını değerli tutarak daha fazla döviz getirmesini düşünmek absurd olur. Eğer bir de kurun son günlerde IMFden gelecek paranın büyüklüğü düşüncesiyle gerilemesi uzun sürerse çok önemli bir zamanda avantaj kaybetmiş oluruz. Kur bir süre sonra tekrar reel değerini bulur (ya kur yükselir ya da enflasyon düşer-gerçi ikincisi daha zor) ama bu arada Türkiye ihracat yaparak ekonominin motorunu çalıştırma işlevini (üretim yapma) bir süre kaybeder, pazar kaybeder. İhracata dayalı üretim yapma avantajını kaybettiğimizde karşımıza iki sorun çıkacaktır. Birincisi dış borçların ödenmesi için döviz eksikliği, ikincisi ise mevcut iç talebi karşılamak için yapılacak üretime gerekli ithalatın ödenmesi için döviz eksikliği. Her iki sorunun çözümü ise ithalat yapmamaktır. Bunun manası ise tektir. Üretim azalması veya büyüme kaybı. 2002de ne üreteceğimizi ne kadarlık ithalatı finanse edebileceğimiz belirleyecek. Evet lüks tüketim ithalatı ve petrol fiyatlarının düşüşünden sağlanacak ithalat faturası tasarrufu bunlar diğer gerekli ithalatı yapmak için imkan sağlayacaktır. Ama örneğin 2002de eğer 5 ila 7 milyar dolar net dış borç ödeyicisi olacaksak en az 5 milyar dolar cari fazla vermemiz lazım. Eğer TL değerini koruyacaksak ihracat ve turizm gelirlerimiz en iyisinden (aşırı anlamda) geçen seneki düzeyinde kalır. Ve farzedelim, 3 milyar dolar lüks tüketim ithalatında 2 milyar dolar da petrol faturasında tasarruf yaptık. Yine de, ancak 2001deki üretimi finanse edecek kadar ithalat yapabiliriz.Yani ilave büyümeye bir zemin olmaz. SINIFI GEÇMEK 2002deki sermaye çıkışı uzun dönemde kurun ne olacağını belirler. Sermaye girişi olması olasılığı ise yastık altındaki kaynaklar ekonomiye dönmeden çok zor görünmektedir. Bu durumda kurdaki avantajımızı korumak ve ihracatta pazar kaybetmemek, mevcut tüketim seviyemizi koruyabilmek açısından çok önemlidir. Henüz borç ödemede ikmal sınavlarına bile girmeden bir de kur avantajını kaybedersek, dünyanın diğer çalışkan öğrencileri sınıfı geçerken, biz sınıfta kalabiliriz. | ||||
Bankaların kara tahtaları siliniyor | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||