Home page
Haber Menüsü


 
Hedefler ile ilgili ilk yorumlar
 
Hedeflerde konulan yüksek faiz dışı fazlaya ulaşmak için özel bir çabaya gerek yoktur. Çünkü vergi gelirinin ne olacağını ne devlet belirleyebilir ne de IMF. Belirlenebilecek tek şey bütçe harcamalarının büyüklüğüdür.
 
Altuğ Karamenderes
 
12 Ekim—  Makro hedeflerin piyasa açısından ilk aşamada hiç önemi yok. Önemli olan ilk önce iç borcu, sonra dış borcu çevirmeye yarayacak önlemler. Bu iş ise ek kaynak ve takas gibi finans teknikleriyle mümkün oluyor. Uzun vadeli program hazırlayan IMF’nin verdiği hedefler pratikte kendi işini kolaylaştırmaya yarıyor. En az kredi ve en çabuk geri alma kabiliyetini borcu alana kazandırmak.

   
 
       
   
MSNBC News Yılmaz: Ek kaynak mutlaka gerekli
MSNBC News 2002'de memura enflasyon + 2 puan
MSNBC News Oral: Bütçe kararlılıkla uygulanacak
MSNBC News YPK hedefleri konuştu: Büyüme %4, enflasyon %35
MSNBC News YPK'da farklı rakam tartışması
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Bu kar amacı ikini planda olan bir kuruluş için çok doğal bir yaklaşım. Ama piyasalar olaya başka bakıyor. Tasarufuma bir zarar gelir mi, karım artar mı diye bakıyor. Bu da tasarufçuların en doğal hakkı.
       Makro hedefler ise tasarufçulara yön verenler tarafından uzun vadeli sonuçları açısından analiz ediliyor. Burada IMF’nin kaygılarının biçimlendirdiği bir ortamda, hedeflerin tutmaması sonucunda bunun tasarrufçular açısından sonuçları ne olabilir, bu bulunmaya çalışılıyor. Tabii ki aydan aya yatırım stratejisi çizmek zor, çünkü işin içinde insan ve politika faktörü var.
       
BÜYÜME VE FAİZLER ARASINDAKİ İLİŞKİ
       Ama örneğin büyüme rakamının beklenildiği gibi gerçekleşmeme durumunda yeni kaynak ihityacı olacağını söylemek, bir makro analiz ürünü. Bunun yatırımcı açısından anlamı, eğer yavaş büyürsek paranın kıymeti artacak (reel faizi), bunun şirket satışlarına ve karlılığına etkileri olumsuz olacak demektir. İçinde bulunulan bugünkü durumda farklı değildir.
       Merkez Bankası bunun için gecelik borç verme faizlerini enflasyona yakın tutmaktadır ki paranın kıymeti çok artmasın, firmalar zorlanmasın demektedir. Fakat bütün dünyada olduğu gibi bu paranın bollaşması ile olmaktadır. Bu durumda ise enflasyon artmaktadır. Enflasyonun artışı talep darlığından dolayı olmazsa, Türk Lirası’nın bolluğunu (dövizin darlığını) fırsat bilenler tarafından kurun artması ile olmaktadır. Kurun artması firmalar için ithal girdilerin maliyetini artırımak aracılığıyla enflasyona sebep olmaktadır.
       
ENFLASYON TAHMİNİ, IMF KREDİ PLANI
       Enflasyon artışı faizlerin nominal olarak artmasına sebep olmakta. Bu ise parasını borç verenin vade sonunda eline ne kadar reel kazanç geçeceği hakkında kuşkuya düşmesine yol açıyor.
       Kuşku sattığın mal için, borç verdiğin para için daha yüksek fiyat talep etmeyi körüklemekte. Bu bir korunma içgüdüsü. Bu durumda borç alanın aleyhine çalışmaktadır. Borcu zaten yüksekse durum daha endişe verici olmaktadır. Borç verenle alan aynı gemide ise durum arap saçına dönmektedir. Bu çelişki vadelerin daha kısalması ile yumuşamaktadır.
       
NE İÇİN ÇABA SARFEDİLECEK?
       Hedeflerde konulan yüksek faiz dışı fazlaya ulaşmak için özel bir çabaya gerek yoktur. Çünkü vergi gelirinin ne olacağını ne devlet belirleyebilir ne de IMF. Belirlenebilecek tek şey bütçe harcamalarının büyüklüğüdür.
       Buradaki sıkıntı harcamaların toplum nezdinde beklenen enflasyon kadar olup olmayacağıdır o da bütçe geçinceye kadar. Bütçe geçtikten sonra sıkıntı duyulacak tek bir nokta vardır. O da bütçedeki ödeneklerin tükenmesi ve yeni bir bütçeye ihtiyaç duyulması.
       İşte bu noktada IMF planı önem kazanmaktadır. IMF vereceği kredileri zamana yayarak, bütçe harcamalarını enflasyon ne olursa olsun deldirmemeyi garanti altına almaktadır. Yani bütçeyi delersen krediyi keserim diye tehdit etmektedir.
       
ENFLASYON TAHMİNİN ÖNEMİ
       Ancak yeni bütçe uygulamasının ilk aylarında olmaktadır. Çünkü sade tasarrufçu yeni uygulamanın sonucu alınıncaya kadar enflasyon tahminine göre parasını borç vermektedir. Ama aradan birkaç ay geçince enflasyon düşmüyorsa fikrini değiştirmektedir.
       Programı hazırlayanların sabret bir kaç ay sonra enflasyon düşecek o zaman para kazanacaksın lafına kıymet vermemektedir. Yani başta enflasyon düşmezse düşük enflasyon tahminine dayalı resmi faiz ve borç çevirme planları da sekteye uğramaktadır. Bu durumda ekonomi yönetiminin yapacağı şey acilen vadeleri kısaltmak olmalıdır. Bu konuda gecikmenin ağır bir faturasını geçen Haziran-Temmuz’da ödemiştik.
       
BÜYÜME VE BORÇ ÇEVİRME PLANI
       Bir de en önemli konu olan büyüme var ki o da vergi gelirlerini etkilemekte. Büyüme ise ne tam enflasyonun sebebi ne de tam sonucu. Duruma göre her ikiside. Ama vergi geliri artarsa faiz dışı fazla denilen vergi ile bütçe harcaması arasındaki farkı büyütür. Bu fark da devletin borcunu ödemesinde kullanılır. Büyüme olmazsa vergi az olur, borç planı sekteye uğrar. Paranın kıymeti artar.
       Hazırlanan programda büyüme yüzde 4 tahmin edilmiş. Bu Gayri Safi Milli Hasıla bazındadır. 2001’de yurtdışından gelen işçi gelirlerinde azalma ve yurtdışına faiz ödemeleri çok büyük boyutta olduğu için GSMH’nın GSYİH’ya göre artış oranı yüzde 0.5 fazla olacaktır belkide yüzde 1’lere çıkabilecektir. Dolayısıyla ekonomi yönetimi GSYİH’yı yüzde 3 ila 3.5 arası tahmin etmiş olabilir. Bu rakam iç tüketimde bir sıçrama tahminine dayanıyor.
       Çünkü 2002’de gerek kapasite bolluğundan gerekse iç kredi yokluğundan yatırımlarda azalma devam edecektir. Bu durumda tüketimin artışını finanse edecek kaynaklarda sıçrama önem kazanacaktır, ki iç talep uyarılsın. Bu ya direkt dış borç veya ihracat artışı vasıtasıyla olacaktır.
       
DIŞ KAYNAK MİKTARI VE AMACININ SONUÇLARI
       Eğer yeni dış borç sadece eski dış borcu kapatmaya yetecekse ve ihracat pazarımız Avrupa’da pazar payımızı artıramazsak (Avrupa’da büyümenin yüzde 1.5’i geçmeyeceği varsayımıyla ancak pazar payını artırmaya oynayabiliriz), bu durumda iç talebin artması moral artışı gibi makro ve işletme birim mal karlılığı artışı gibi mikro dinamiklere kalmaktadır. Moral artışını hesaplamak zor ama karlılık perspektifi ile artış yüzde 2 ila 2.5 arası olabilir görünmektedir.
       IMF’nin vereceği ek kaynağın büyüklüğünün sadece borç kapatmaya mı yönelik olacağı, yoksa beklenen büyümenin gerçekleşmemesi durumunda faiz dışı farkı kapatmayı sağlayabilecek nitelikte mi olacağı önem kazanıyor. Aslında borcun üstünde, bizim iç talebi uyaracak yeni kaynağa ihtiyacımız var. Bunu alsak IMF’nin işi de sonradan kolaylaşır, ama IMF bu tür borçlar vermiyor.
       Genelde büyüme olmazsa enflasyon olmaz denir, teoride bu doğru ama borçsuz durumda olanlar için; biz de büyüme olmazsa enflasyon oluyor. Çünkü borç ödemesi sıkıtıya girdi mi, Türk Lirası bollaşıyor: bu da dövize talep ortamı yaratıyor. Kur vasıtasıyla da enflasyon artıyor. İnşallah büyürüzde her şey planlandığı gibi gider.
 
       
    TOP5 Bankaların kara tahtaları siliniyor  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları