|
|
Nükleer silahlanmanın geçmişini irdelediğimizde karşımıza hemen ABDnin ünlü Manhattan Projesi çıkar. Ancak, eski defterleri biraz karıştıracak olursak, 40 yıllık bir gebelik dönemiyle karşılaşırız. Bu gebeliğin babası olan kişi olarak da karşımıza ünlü bilim adamı Albert Einstein (1879-1955) çıkıyor. Takvimler 1905i gösterdiğinde, İsviçre Patent Bürosunda memurluk yapan Einsteinın özellikle E=MC² denklemindeki önermesine dayanan Özel Görelilik Kuramı bilim çevrelerince hararetli tartışmalara konu oluyordu. Bu genç bilim adamının, kendisini acımasızca eleştirenlere söylediği şu sözler bir kenara not etmeye değer niteliktedir: Fizik gelişmekte olan mantıksal bir düşünce dizgesidir. Onun esasları yalnızca deney ve tecrübe yoluyla edinilemez. Onun gelişmesi, özgürce yapılan buluşlara bağlıdır. ATOM BOMBASINDA HİTLER FAKTÖRÜ 1920 ve 1930lar atomla ilgili çalışmaların büyük ivme kazandığı yıllar oldu. Birinci Dünya Savaşının yaraları sarılmadan, Hitlerin Polonyayı işgaliyle 2. Dünya Savaşı patlak verdi. Nükleer araştırmalar konusunda dünyanın en gelişmiş ülkesi olan Almanya, bir yandan geleneksel silahlarla savaşmaya ve yeni ülkeleri işgal etmeye devam ediyor, bir yandan da gelişmiş bombalar üretmek için ciddi yatırımlar yapıyordu. Nihayetinde, Berlindeki hükümet laboratuarında bir Alman kimyager, uranyum atomlarını parçaladı. Bu bilim adamı, yaptığı deneyle atomun içinde depolanmış devasa enerjinin ortaya çıkarılmasının anahtarını keşfetti . O zamana kadar çoğu bilim adamı, nükleer enerjinin ancak onlarca yıl sonra elde edilebileceğini düşünüyordu. Bilim çevrelerinde büyük çalkantılara sebep olan spekülasyonlar ortama hakimdi. Bilim adamları, atomun parçalanmasından güç reaktörüne ve çok güçlü bir bombaya giden yolu büyük bir endişe ve heyecanla görebiliyorlardı. Büyük tehlikenin yaklaştığını önceden gören yegane bilim adamı Leo Slizarddı. 12 yıl boyunca Almanyada çalışan bu fizikçi, Einstein ve bir çok bilim adamı gibi Hitlerden kaçıp ABDye sığınmıştı. Almanyanın atom bombasıyla ilgili somut çalışmaları duyulduğunda New Yorkta yaşıyordu. Almanların bu çalışmasının dünya için büyük bir tehdit olduğunu ABD hükümetine anlatması gerektiğini düşünen Slizard, Berlindeyken arkadaşı olan Albert Einsteindan yardım istedi. Çünkü Einstein çok ünlüydü, mutlaka hükümet onun söylediklerine itibar ederdi. Einstein, içindeki Alman korkusunun da etkisiyle Başkan Roosevelte durumu anlatan bir mektup yazdı. ABDde bunlar olurken, Hitler Polonyayı işgal etmekle meşguldü. Bir ay içerisinde Nazi kuvvetleri Polonyayı bütünüyle işgal etti ve bu ülkede yaşayan Yahudilere yönelik büyük bir kıyım başlattı. Başkan Roosevelt, Einsteinın yazdığı mektuptan etkilenmişti ama öneminin farkında değildi. Bir komite kurarak bu işi orduya havale etti. Ordu da gerekli ilgiyi göstermedi. Bu sırada Hitlerin bilim adamları, hummalı bir şekilde atom bombası çalışmalarını büyük bir laboratuarda yürütmeye devam ediyorlardı. Nazi hükümeti, dünyanın en zengin uranyum rezervlerine sahip olan Çekoslovakyadan uranyum ihraç edilmesini de yasakladı. Bu gelişme, ABDdeki bilim adamlarını iyiden iyiye kaygılandırmıştı. BİLİMİN KARA SAYFALARI YAZILIYOR Japonların 7 Aralık 1941deki Pearl Harbor saldırısıyla birlikte ABD kendisini iyice savaşa adadı. Bu sayede ABDdeki atom bombası çalışmaları da hız kazanmış oldu. Devlet desteğiyle, içlerinde Nobel Ödülü almış ünlü bilim adamlarının da bulunduğu bir grup, atom bombası çalışmaları yapmaya başladı. Almanların epeyce yol aldığını biliyorlardı. Nükleer fizik çalışmalarının dünyadaki merkezi Almanyaydı. Bilgi-birikim açısından çok öndeydiler. ABDdeki bilim adamları, bir reaktörde uygun bir şekilde ayarlanmış uranyumla, milyarlarca atomu büyütecek zincirleme bir reaksiyon ortaya çıkarabileceklerini düşünüyorlardı. Bu işlem, bombanın temel prensibini kanıtlamış olacaktı. Başarılı sonuçlanan deneylerinin ardından Leo Slizard, bu gelişmenin insanlık tarihi için büyük bir bela olacağını; ülkelerin nükleer silah yarışına girerek bu gücü askeri amaçlarla kullanacağını düşünmeye başlamıştı. Manhattan Projesi adını alan bu çalışma büyük bir ivme kazandı ve ordunun proje üzerindeki etkisi de artmaya başladı. Ordunun ilk yaptığı iş, bu projenin başına Kaliforniya Üniversitesi fizikçilerinden J. Robert Oppenheimerı getirmek oldu. Oppenheimer, yapılacak bombanın insanlık için faydalı olacağını ve gelecekteki olası savaşları engelleyeceğini düşünüyordu. Manhattan Projesi, Leo Slizardsız ve Oppenheimerın başkanlığında yüzlerce fizikçiyle işlemeye başladı. 1944te projeye devlet tarafından verilen maddi destek bir hayli artmıştı. Almanya ve ABD arasında büyük bir yarış başlamıştı. Atom bombasını ilk kim yapacaktı? Aslında Manhattan Projesinde çalışan bilim adamlarının neredeyse tamamı, atom bombasının yapılıp yapılamayacağını anlamak için çalıştıklarını sanıyorlardı. Tam bu sırada, Başkan Rooseveltin beyin kanaması sonucu ölmesiyle, Harry Truman 12 Nisan 1945de ABDnin 33. başkanı oldu. Düşman ülkenin lideri Adolf Hitler ise, 30 Nisan 1945te, yaklaşan müttefik kuvvetlerini beklemeden kendi yaşamına son verdi. Büyük Almanya hayali ve atom bombası tehlikesi Hitlerle birlikte tarih sayfalarında yerini alacaktı. Manhattan Projesinde çalışan bilim adamları, Alman tehdidinin ortadan kalkmasıyla birlikte, atom bombası çalışmasını devam etmeye gerek kalmadığını öne sürdüler. Ancak şimdi bir başka tehdit ABDnin gündemindeydi. Bu tehdidin adı Japonyaydı. Bilim adamlarının en büyük korkusu, Japonyaya karşı yapılacak bir atom bombasının, Sovyetler Birliğinde de nükleer silah çalışmalarını başlatmasıydı. İşler iyice sarpa sarıyordu. Leo Slizard, bir zamanlar Başkan Roosevelti atom bombası çalışmasını başlatması için uyarmıştı; şimdi de Başkan Trumanı, bu çalışmaların durdurulması için uyarmaya çalışıyordu. Slizardın bu yöndeki çabaları hiçbir sonuç vermedi. BİR ÖLÜM MAKİNESİNİN DOĞUŞU ABD hükümetinin sıkıştırmalarıyla hızlanan çalışmalar nihayet test aşamasına gelmişti. Bilim adamları, New Mexico çölünde bir test çalışmasına başladı. Dünyanın ilk nükleer silahının montajı büyük bir titizlikle tamamlandı. Küçük plütonyum çekirdeği binlerce kiloluk patlayıcının ortasına titizlikle yerleştirildi. Kıyamet günü yaklaşıyordu! Bomba testten iki gün önce çelik kuleye çekilmeye başlandı. Kuleye çıkarıldıktan sonra 32 fünye patlayıcılara tek tek bağlandı. Yağmurlu bir geceden sonra bilim adamları iyiden iyiye heyecanlanmıştı. Bu kişilerden biri olan Enrico Fermi, bu bombanın New Mexicoyu yok edebileceği; hatta atmosferi tetikleyip dünyayı etkileyeceği tahminlerini arkadaşlarıyla paylaşıyordu. Bilim adamları, gözlerini patlamanın etkisinden korumak için koyu renkli kaynakçı gözlükleri taktılar. Bütün önlemler alındı ve bu yaramaz çocuğun ne yapacağını merak eden gözler saniyeleri saymaya başladı. 16 Temmuz 1945te, saatler tam olarak 05:24:45i gösterdiğinde, 2 milyar dolarlık Manhattan Projesinin ürettiği dünyanın ilk atom bombası New Mexico şafağını yerle bir etti. Projenin yöneticisi J. Robert Oppenheimerı tanıyanların çoğu, onun Doğu edebiyatına olan düşkünlüğünü bilirdi. Gözleri kör eden o kavurucu patlamanın olduğu anda Oppenheimer, kutsal Hindu destanı Bhagavad-Gitadan şu bölümü mırıldandı: Bin güneşin ışığı Doldursaydı bir anda bütün göğü, O Görkemlinin ihtişamına benzerdi tıpkı Dünyaları yıkan Azrailim artık ben. Yeryüzü ve gökyüzü o ana kadar hiç bu kadar şiddetli bir ışığa maruz kalmamıştı. Belki başka gezegenlerden de görülmüştü bu ışık. Patlamanın merkezindeki sıcaklık, güneşin çekirdeğindeki sıcaklığın dört katı, yüzeyindeki sıcaklığın ise on katından fazlaydı. Yaydığı radyasyon, dünyadaki bütün radyumun verdiği radyasyonun bir milyon katına eşitti. Yapılan hesaplamalar, bu patlamanın 20 bin ton TNTye eşit olduğunu gösteriyordu. Dünyanın kaderini değiştiren ve tehdide devam eden bu ölüm makinesinin doğuş hikayesini düşündüğümde, şair Nazım Hikmetin şu dizeleri geliyor aklıma: Acayip havalar Bir güneş, bir yağmur, bir kar atom bombası denemelerinden diyorlar. Stronosium 90 yağıyormuş ota, süte, ete, umuda, hürriyete, kapısını çaldığımız büyük hasrete. Kendi kendimizle yarıştayız,gülüm. Ya ölü yıldızlara hayatı götüreceğiz. ya dünyamıza inecek ölüm. KAYNAKÇA: BERRY, Adrian: Bilimin Arka Yüzü (TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları-37, 1996) LAMONT, Lancing: Day of Trinity (Londra: Hutchinson, 1966) THE CENTURY: Yüzyılın En Acımasız Buluşu: Atom Bombası (ABC News) LİNKLER: Bilim ve Teknik Dergisi-Kuantumun 100 Yılı http://www.biltek.tubitak.gov.tr/dergi/00/ekim/ Bilimin Arka Yüzü-Adrian BERRY http://www.biltek.tubitak.gov.tr/kitap/037.html TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları http://www.biltek.tubitak.gov.tr/kitap/default.html Amerikan Fizik Topluluğu http://www.aps.org/ Amerikan Fizik Enstitüsü http://www.aip.org/ Albert Einstein Archives http://www.albert-einstein.org İTÜ Fizik Mühendisliği Fakültesi http://www.fizik.itu.edu.tr/tr/indextr.html Albert Einsteinın yaşam öyküsü http://www.idea-tr.com/yasamoykuleri/albert_einstein/yasam_einstein.htm Albert Einsteinın Başkan Roosevelte mektubu http://www.idea-tr.com/yasamoykuleri/albert_einstein/mektup.jpg | ||||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||