Konuklar: Yeditepe Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Atilla Dicle ve Yeditepe Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Nilüfer Eğrican


Sadık Gültekin: Efendim günaydın, NTV’den hepinize günaydın saygılar ve sevgiler sunuyoruz. Doğru Tercih programına hoşgeldiniz efendim. Faks numarımız 0 212 alan kodu, 335 00 35, Kısa mesajla da bize her türlü soru veya sorunuzu iletebilirsiniz. OSS yazdıktan sonra bir boşluk bırakıp 7710’a gönderiyorsunuz. E-posta adresimiz de dogrutercih@ntv.com.tr Evet bugünkü Doğru Tercih programının konusu Atatürk Rönesansını devam ettiren üniversite. Türkiye’deki vakıf üniversiteleri arasında en büyük olan diyebiliriz açıkçası. 13 fakültesi, 53 bölümü, 6 enstitüsü, 120 programı geniş bir yelpaze sunuyor öğrencilere. Yeditepe Üniversitesi’nden bahsediyorum. Bugünkü konumuz Yeditpe Üniversitesi. Çok sevdiğim saydığım, takdir ettiğim, örnek aldığım iki değerli akademisyenimiz programımıza konuk olarak katılıyor. Konuklarımızdan biri çok değerli bir akademisyenimiz Profesör Doktor sayın Atilla Dicle, Yeditepe Üniversitemizin rektör yardımcısı. Değerli hocam hoşgeldiniz, ayaklarınıza sağlık.

Atilla Dicle: Teşekkür ederim.

Sadık Gültekin: Diğer değerli konuğumuzsa yine Yeditepe Üniversitemizin değerli akademisyeni Profesör Doktor sayın Nilüfer Eğrican hocamız da bizlerle birlikte. Üniversite hayatını konuşacağız, Nilüfer hocam mühendis. Mühendislik fakültesini, mühendisliği konuşacağız. Atilla hocam işletmeci, iktisatçı, onları konuşacağız. Sizlere yardımcı olmaya çalışacağız. Evet en fazla bölümü olan vakıf üniversitesi dedik. Herhalde doğru değil mi?

Atilla Dicle: Evet en fazla bölümü olan, en fazla akademik programı olan, en fazla öğrencisi olan, kanımca en fazla öğretim üyesi de olan ve öğrenci öğretim üyesi rasyosu bakımından da her 8-9 öğrenciye bir öğretim üyesinin düşmüş olduğu,

Sadık Gültekin: Çok güzel bir ortalama değil mi yani dünya ortalamasının altında.

Atilla Dicle: Çok güzel bir ortalama, evet evet, evet. Türkiye’nin en büyük vakıf üniversitesi o bakımdan söylediğiniz gibi. Kanımca sayısal olarak en büyük olduğumuz gibi kalite olarakta çok hızlı, nitelik olarak hızla yükseliyor ve amacımız çok kısa bir süre içinde zirvede bulunan bir kaç üniversiteden biri durumuna gelmek. Daha şimdiden o noktaya çok yaklaştık. Fakat gerçekten zirvede olmak istiyoruz.

Sadık Gültekin: Sayın başkanın, sayın Bedrettin Dalan’ın bir sözü var; hep soruyorlar başkana diyorlar ki; hangi Amerikan üniversitesini model olarak aldınız? Biz almadık onlar bizden model alacaklar diyor ve her fakültesi için de ayrı bir iddiada bulunuyor. Yani bundan daha iyisi varsa ben o fakülteyi bağışlarım diyor, öyle değil mi?

Nilüfer Eğrican: Evet efendim ve gerçekten de öyle olduğunu düşünüyoruz. Her yapılan şey kaliteye kesinlikle taviz vermeden ortaya çıkmış bir olgu. Sadece bu biraz evvel sözü edilen çok çeşitlilik değil, her bölümün ayrıca kalitesi ve standartı ve bu standartlar, kaliteler yurtdışı devamlı gözlenerek, sadece yurt içi değil gözlenerek ve ileriye dönük çalışmalar çok iyi bir şekilde irdelenerek oluşuyor. O sebeple gerçekten mutluyuz. Öyle bir farlılıklar var ki üniversitemizin içinde bunların hep işareti oluyor. Mesela mühendislik fakültemizin içinde genetik ve bio mühendislik bölümümüzün kurulması gibi. Genelde bakarsanız bu tür bölümler fen-edebiyat’ın içindedir ama bizde mühendisliğin içinde ve mühendisliğin içinde olması da tabi uygulama açısından fevkalade farlılıklar yaratıyor. Yani ortaya daha somut şeyler çıkıyor

Sadık Gültekin: Şimdi mühendislikte 8 tane bölüm var değil mi? Bilgisayar mühendisliği, elektrik elektronik, makine, kimya, sistem mühendisliği, biomedikal mühendisliği, genetik ve bio mühendislik. Şimdi şu son 3 saydığım birbirine sanki benzeyen dallar gibi geliyor. Bio medikal, genetik ve bio mühendislik. Bunları bize birer cümleyle özetleyebilir misiniz, nedir bunlar?

Nilüfer Eğrican: Genetik ve bio mühendislik tek bir bölüm yani birlikte bir bölüm. Bio medikal ayrı bir bölüm. Genetik ve bio mühendislikte yapılan çalışmalar daha çok genli, proteinli ve onlarla bağlantılı kök hücreleriyle olan çalışmalar. Yani bioloji ağırlıklı, kimya ağırlıklı, tabi matematik ve fizik’in de mutlaka girdiği çalışmalar. Bio medikal ise kullanılan cihazların dizayn edildiği, tasarlandığı ve bunların hastanelerimize, poliklniklerimize hizmet vereceğinin düşünüldüğü bir bölüm ama tabi ortak dersler var. Hatta ortak dersler deyince diğer mühendislik dallarımızda da bunlara hizmet vermek üzere makine, elektrik elektronik, sistemli ve bilgisayarda da var. Yani bir bütün oluşturuyor. Hepsi bir bütün.

Sadık Gültekin: Evet. Yine sayın başkanın bir sözü var, diyor ki; tıp fakültesinin hastanesi diyor, dünyada bir numara diyor. Başka Amerika’da dahi diyor hiçbir üniversite hastanesi ancak 10 tanesini, 12 tanesini toplasanız ancak bizim üniversitenin hastanesi gibi yapar diyor. Kısaca bahseder misiniz?

Atilla Dicle: Evet tabi. Sayın başkanın söylediği bir çok bakımdan doğru ve yabancıların gıptayla bakmış olduğu, bakmakta oldukları bir üniversite durumuna geldik, biraz da oradan kaynaklanıyor. Şimdi bir kaç noktaya değineyim. Bir kere üniversite çok özgün bir üniversite. Bundan çok kısa bir süre önce geçen hafta yurtdışından gelen bazı delegelerin bana söyledikleri aynen şu; işbirliği anlaşmaları, protokolleri imzalamak üzere gelmişlerdi. Onu tartışırken lütfen siz gelin bu kadar güzel bir üniversitenin bu kadar dar sayılabilecek bir alanda bu kadar sevimli bir şekilde nasıl yaratılabileceğini siz öğreitm bize diyor. Çok özgün bir üniversite. Tarihiyle, işte Selçuklu mimarisiyle, renkleriyle, kampüsün güzelliğiyle, yarattığı atmosferle son derece güzel bir üniversite. Şimdi hastaneye gelince; hastenin oluşturma aşamasında Amerika’ya gidildi, Avrupa’nın bir çok ülkelere gezildi, Japonya’ya gidildi, en son teknoloji bulunarak getirildi ve en son teknolojiyle donatılmış olan bir hastane. O bakımdan gerçekten eşi dünyada az bulunabilecek olan hastanelerden biri oldu ama bunun yanında verilen hizmetin kalitesi, orada hizmet veren öğretim üyelerinin, personelin kalitesi istisnai denebilecek derecede yüksek. Bizim diş hekimliği fakültemiz zaten bütün dünyanın dikkatini çeken ve Avrupa’dan bile hastaların geldikleri Avrupa’da bile emsali bulunmayan bir hastane olduğu, bir fakülte olduğu sürekli söylenen birimlerimizden biri. Şimdi tıp fakültesinin hastanesini kurduk. Çok kısa bir süre içinde Balmumcu’da göz hastanesini açıyoruz. Hemen arkasından yeni bir hastanen açılması söz konusu. Tabi Bağdat caddesinde polikliniklerimiz açıldı hastanen bir uzantısı olarak. Hepsinde de gerçekten yabancıların imrenebileceği düzeyde bir kaliteli bir hizmet sunuluyor.

Nilüfer Eğrican: Yalnız bu hastaneyle ilgili ben bir ilave yapabilir miyim?

Sadık Gültekin: Buyrun sayın hocam.

Nilüfer Eğrican: Şimdi hastanemiz sadece dışarıya hizmet veren değil, sadece tıp fakültemizi besleyen bir birim değil. Bütün hepimizi ilgilendiren bir husus oldu. Özellikle de güçlü olan mühendislik, diş hekimliği, eczacılık ve tıbbın daha bir çatı altında birleşerek insan sağlığına yönelik çalışmalar yapmasında çok ciddi bir güç oldu.

Sadık Gültekin: Yani sağlık birimleri çatısı altında evet.

Nilüfer Eğrican: Evet o nedenle de ayrıca mutluyuz, hastanemizin üniversitemize katılmasıyla ilgili güzel araştırmalar götürülüyor.

Sadık Gültekin: Evet. Şimdi siz işletmecisiniz, iktisatçısınız size hitap edecek bir soru olacak şimdi bu. Şu aşamada tercih yapacak olan adaylar, işte 5-6 yıl sonra mezun olacaklar. Peki 6 yıl sonra hangi mesleklerde arz-talep dengesi hani olumlu seyredecek? Hangilerinde açık olacak? Ondan sonra hangi alanlarda insan gücü fazlalığı olacak? Yani bunların bilinmesi, dikkate alınması, bir planlamanın olması lazım. Fakat gençlerimize bizim ne yazık ki sunabildiğimiz böyle bir planlama yok. Yani önlerine ufuklarını açabilecek. Nasıl yapacaklar bunu?

Atilla Dicle: Evet. Önce şunu belirtmekte yarar var; ekonomi ve işletmeyle ilgili iş olanakları neredeyse sonsuza kadar uzanan bir seyirde duruyor.

Sadık Gültekin: Yani her daim geçerli olacaktır.

Atilla Dicle: Her zaman geçerli olan bir şey. Ancak tabi bütün üniversitelerimiz işletme ve ekonomi alanında eğitim veriyorlar. Önemli olan bir ayrıcalık yaratmak ve biz gerek İngilizce İşletme bölümünde bir de Almanca işletmemiz var, gerek o bölümlerde, gerekse ekonomi bölümümüzde biz dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar ihtiyaç duyacakları bilgi, yetenek, beceriler ve kişilikle öğrencilerimizin donanmasını istiyoruz, donatılmasını istiyoruz.

Sadık Gültekin: Dil de buna dahil.

Atilla Dicle: Dil en başta gelen özelliklerden biri.

Sadık Gültekin: Akademik bilgi de.

Atilla Dicle: Akademik bilgi de öyle. Biz bilgiyi esasında ezbere dayanmayan bir eğitim yapıyoruz. Ezbere dayanmayan, aktif, katılmalı bir eğitim öğretim yapıyoruz. Hepsinden çok daha önemlisi öğrencilerin ihtiyaç duydukları bilgileri nasıl elde edebileceklerini öğrenmeleri, o kişiliği geliştirmeleri. Biz bir Yeditepe kimliği vermeye çalışıyoruz. O kimlikle inanın ister Çin’e gitsin, ister Tibet’e gitsin, ister bilmem Latin Amerika’ya gitsin nereye giderlerse gitsinler iş olanakları hazır. Nitekim mezunlarımızdan, 10 bine kadar mezun verdik şimdiye kadar. Mezunlarımızın neredeyse yüzde 50’si yurtdışında. Hepsi en iyi kurumlarda iş bulabiliyorlar, en iyi üniversitelerde öğrenimlerine devam edebiliyorlar.

Sadık Gültekin: Yüksek lisans, doktoraya devam edebiliyorlar.

Atilla Dicle: Evet. O nedenle ihtiyaç hemen hemen sonsuz. Önemli olan gelecekte ihtiyaç duyabilecekleri o kişiliği, bilgiye ek olarak o yetenekleri kazanmak.

Sadık Gültekin: Şimdi Nilüfer hocam siz İstanbul Teknik Üniversitesi kökenlisiniz. Daha önceden makine fakültesinin de dekanıydınız, çok sağlam bir ekolden geliyorsunuz. Keza OTDÜ, Yıldız Teknik Üniversitesi, Karadeniz Teknik Üniversitesi ve Gebze Yüksek Teknoloji ile İzmir Yüksek Teknoloji. Bunlar bu alanda, teknik alanda gerçekten gururumuz olan üniversitelerimiz. Şimdi Yeditepe Üniversitesi Mühendislik Fakültesinin mezunları da bu saydığımız işte yılların birikimi olan üniversitelerin mezunlarıyla iş hayatına atıldıklarında rahatlıkla mücadele edebilecekler mi? Ve ayrıcalıkları, farklılıkları neler olacak?

Nilüfer Eğrican: Şimdi gerçekten saydığınız üniversitelerimiz gurur duyduğumuz üniversiteler. Yalnız Yeditepe’nin şöyle bir farkı var; bu saydığınız üniversitelerimizde bende yıllarca gerçekten sadece mühendislerle birlikte çalıştım. Yani fencilerle birlikte çalıştım, tabi bazı yine saydığınız üniversitelerin sosyal bilimler de var

Sadık Gültekin: Ama konumunuz gereği farklı bir yerdeydiniz.

Nilüfer Eğrican: Fakat Yeditepe’de mühendisliğin yanısıra çok güçlü bir tıp, diş hekimliği, eczacılık, işletme, sosyal bilimler, güzel sanatlar, ticari bilimler yani o kadar geniş bir yelpaze ki ben bu yelpazenin içinde artık daha farklı düşünmeyi öğrendim. Yani gerek dersimi verirken daha farklı düşünüyorum, gerek araştırmalarımı yaparken daha farklı düşünüyorum ve böyle olduğunu diğer meslektaşlarımda da görüyorum. İşte öğrenciler biraz evvel hocama sordunuz, yani geleceğin mesleklerine yönlendiriliyor mu? Gelecekte başarılı olabilecekler mi? hepimizde bu kaygı var ama bölümlerimizin kuruluşu zaten tamamen geleceğin meslekleri düşünülerek oldu. Artı öğrencinin 4 yıllık lisans eğitiminde, daha sonra yüksek lisans yapacaksa yüksek lisans yapacaksa 2 yıllık yüksek lisans eğitiminde ve doktoraya da devam edecekse böyle bir atmosferin içinde oluşu ve her an ders alırken veya dersin dışında kulüp etkinliklerinde farklı insanlarla da birarada bulunuşu tabi çok farklı yetişmesine neden oluyor. Bu çok önemli. Yani bunun altını özellikle çizmek istiyorum. Ben bir de bir hususu daha söylemek istiyorum bu vesileyle. Şimdi böyle bir çatı olunca çok değişik bölümler programlarımıza biz serbest seçmeli dersler ve teknik seçmeli dersler koyduk.

Sadık Gültekin: Şimdi onu soracaktım bende. Mesela İstanbul Teknik Üniversitesi’ndeyken siz yani Gümüşsuyu’ndaydınız, diğer hani bölümlerden öğrenci ders almak iste bile geldisi, gittisi, zamanı ayarlamak mümkün değildi.

Nilüfer Eğrican: Çok zor.

Sadık Gültekin: Mesela burada sizin fakültenizdeki öğrenciler işletmeden veya güzel sanatlardan kaç tane ders alıyorlar? Yani kaç öğrenci alabiliyor?

Nilüfer Eğrican: Çok rahat, çok rahat. Mühendislikten örnek verirsem ki diğer bölümlerimizde de aşağı yukarı öyle. Biz 5 tane teknik seçime bağlı ders, bir tane de serbest ders koyduk. Yani bizde bir çok üniversitemizde olduğu gibi ayrılmış opsiyonlar yok ama sonsuz opsiyon var. Böylelikle çocukların özelliklerini görerek, gençlerin becerilerini, yeteneklerini görerek onları tek tek yönlendiriyoruz. Yani çok sayıda bizim seçeneğimiz var. Özellikle danışmanlar çok yakın olduğu için bunları keşfediyor, bölüm başkanlarımız, dekanlarımız hepimiz birlikte ve onlara bu teknik seçmeli dersleri diğer bölümlerden aldırarak, özellikle serbest dersleri istediği yerden alarak, mesela mühendislik öğrencisi güzel sanatlardan, iletişimden bu dersleri alabilir ve kendisine çok fazla şey katıyor.

Sadık Gültekin: Peki yazın mesela yaz okulundan ders alıp daha erken sürede mezun olma imkanı söz konusu mu?

Atilla Dicle: Tabi. 3 yılda, 3.5 yılda mezun olan çok sayıda öğrencimiz var. Bir de Nilüfer hanımın söylediklerine ek olarak bizde çok sayıda yan dal ve çift anadal yapan öğrencilerimiz var ve teknik alandaki öğrencilerimiz.

Sadık Gültekin: Peki bunu rahatlıkla uygulayabiliyorlar mı?

Atilla Dicle: Çok rahatlıkla uygulayabiliyorlar. Yeter ki not ortalamaları iyi olsun, başarılı öğrenciler olsun.

Sadık Gültekin: Çalışacaklar yani.

Atilla Dicle: Çok başarılı öğrenciler çift dal yapabiliyor. Şimdi bir kaç yüz çift dal yapan öğrencimiz var. Yan dal çok daha fazla, çok daha fazla ve bir örnek vereyim. Eczacılık fakültesi öğrencilerimiz işletmeden yan dal yapıyor.

Sadık Gültekin: Çok güzel.

Atilla Dicle: Ve işletme bilgilerini oraya taşıyabiliyorlar. Sosyal bilimler kendi içlerinde.

Sadık Gültekin: Mesela mühendislik öğrencileri de yine işletmeden rahatlıkla yapabilirler.

Atilla Dicle: Tabi tabi, evet evet.

Nilüfer Eğrican: İşletme yapabilir, hatta endüstriyel tasarım yapabilir. Güzel sanatların içindeki görsel iletişimden yapabilir. O kadar geniş bir yelpaze ki veya bir mühendislik dalından diğer mühendislik dalına da birleştirerek yan dal ve çift anadal yapabilir. Biraz evvel açıkladığım teknik seçmeli derslerin yanısıra yan dal aldığı zaman 7 tane daha ekstra ders alabiliyor. Çift anadal aldığında tabi daha fazla ders alıyor ve gerçekten daha bilgili olarak, daha yetenekli olarak ayrılabiliyor.

Sadık Gültekin: Şimdi şöyle bir hesap yapmak aslında doğru değil ama tabiki olayın bir de maddi bir boyutu var, onu da gözardı edemeyiz. Vakıf üniversitelerine yılda yaklaşık bölümüne göre, fakültesine göre değişiyor. Yani 12.000 dolarlık bir ücret ödense bu işte hazırlığıyla birlikte 5 yıl sürecek. Nereden baksanız bir 60.000 dolarlık bir ücret ortaya çıkacak. Eğitimde hiçbir zaman kar, zarar hesabı yapılmaz, onu da çok iyi biliyoruz ama daha sonra mezun olacak. Eğer erkekse askerliği var, iş bulacak, işe girecek. Sonra bu verdiği parayı ne kadar zamanda geri döndürebilecek. Bunun için ne dersiniz sayın hocam?

Atilla Dicle: Şimdi ben yıllarca yurtdışında kaldığım için bir işletme mezunu piyasaya çıktığı zaman aşağı yukarı 50 bin dolar, 60 bin dolar, 100 bin dolar ve üstünde maaşlarla piyasaya girebiliyorlar, hangi alanda olduğuna bağlı olarak. Diyelim pazarlamada mı, finansta bankacılıkta mı nerede olduğuna bağlı olarak değişiyor ama genelde bizim üniversiteye ödenen paranın karşılığını 1 yılda orada çıkarabiliyor.

Sadık Gültekin: Çok iyi.

Atilla Dicle: Şimdi ben Singapur’u bir örnek olarak vereyim. Yıllar önce Singapur gelişmeye başladığı zaman çok uluslu şirketler Singapur’a doluştuklarında Singapur’luları çok düşük ücretlerle çalıştırmaya başladılar. Singapur’un bugünkü durumuna bakıyorsunuz en üst kademelerde Singapur’luları görüyorsunuz ve maaşlara 80 bin dolar, 90 bin dolar dolaylarında.

Sadık Gültekin: Yıllık evet.

Atilla Dicle: Evet. Şimdi bizim öğrencilerimizin bütün mesleklerde olduğu gibi ilk mesleğe girişlerinde alacakları ücretler, maaşlar çok düşük olabilir, sıkıntı içinde olabilirler ama çok hızlı, kısa sürede bunun ötesine geçip buraya bir vakıf üniversitesine ödedikleri toplam paraları bir kaç yıl içinde telafi etme imkanlarına kavuşabilirler.

Sadık Gültekin: Peki çok teşekkür ediyoruz katıldığınız için, ayaklarınıza sağlık, şeref verdiniz.

Atilla Dicle: Ben teşekkür ederim.

Sadık Gültekin: Evet bugünlükte bize ayrılan süre burada sona erdi. Yarın tekrar aynı saatte birlikte olmak ümidiyle esen kalın efendim.