Home page
Haber Menüsü


Bankacılıkta başarının sırrı reform, şeffaflık ve birleşme
Güneydoğu Asya’da bankacılık sektörü, reform, şeffaflık ve borçlanma piyasasının eniden kurulması üzerine inşa edildi. Latin Amerika’dan alınacak ders ise, bankaların hızla birleşmeyi tercih etmesi...
Murat Gener
NTV
4 Ağustos— Güneydoğu Asya ve Latin Amerika’da yaşanan krizlerden sonra, bankacılık sektöründeki yeniden yapılanma, bu konuda zorlu bir geçitten geçmekte olan Türkiye’ye önemli dersler içeriyor.

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Özellikle 1997 Asya krizinden sonra bu bölgede gerçekleşen yeniden yapılanma sistem reformu ve şeffaflık üzerine kurulmuş. Türkiye’nin Asya’dan alacağı dersler, “şeffaflık ve açıklık, vergilendirme ve lisans almada yenilenme, borçlanma piyasasının yeniden yapılanması” olarak sıralanıyor.
       Latin Amerika’dan alınacak ders ise, bankaların iflas etmemek için hızla birleşmeyi tercih etmeleri...
       
ASYA’DAN ALINACAK DERSLER
       Hatırlanacağı gibi 1997 yılının ikinci yarısında Tayland’da yapılan yüksek oranlı devalüasyon önce Tayland’i ardından Malezya ve Endonezya’yı büyük bir mali krize sürüklemişti. Ekonomik Bunalım’da bunalımın odak noktasında bulunan mali sektöre yönelik hükümetler ortak bir politika benimsediler. Zor durumdaki bankaların sermaye yapılarını kamu fonları kullanarak rehabilite etmeyi tercih ettiler
       Malezya örneğini ele alalım:
       Malezya’da krizden hemen sonra oluşan zararın giderilmesine yönelik bir mevduat sigorta sistemi devreye sokuldu ve bizim geçtiğimiz hafta gündemimizin ilk sıralarına yerleşen mevduat munzam karşılıklarına yönelik düzenleme Malezya’da krizin hemen ardından uygulamaya konuldu.
       1997 yılında yaşanan krizin hemen öncesinde yüzde 14 seviyelerinde bulunan mevduat munzam karşılıkları, krizin hemen ardından 10 puan birden düşürüldü ve yüzde 4’e çekildi.
       Yine krizi öncesinde belli kurum, kişi ve grup şirketlerine verilen kredi ödemelerine yasal bazı sınırlamalar getirildi ve yine bir zamanlar gündemin yakınından geçen bir uygulama yürürlüğe konuldu. Bankaların reyting oranlarını sermaye yeterliliği ve sector riskini gözönünde bulundurarak açıklama zorunluluğu.
       Bu sırada bir başka Güneydoğu Asya ülkesinde; Tayland’da sermaye yeterlilik oranı asgari bazda yüzde 8.5 olarak belirleniyor ve sistemin denetiminde krizle birlikte iyice belirginleşen gevşekliklere karşı yasal çerçevede bazı düzenlemelere gidliyordu.
       Bu devlet düzenlemeleri karşısında özel bankalar da boş durmuyorlar ve ortak bir davranışta bulunuyorlardı. Bankalar 1 yıl içerisinde kredi hacimlerinde tam yüzde 7 oranında artışa gitmeyi benimsiyorlardı.
       
VARLIK YÖNETİM KURUMLARI KURULDU
       Endonezya’ya dönelim...
       Merkez bankalarının tam yetkiyle donatılması bağlamında bankalara yapılan yasal düzenlemeler ile denetleme ve lisans alma yetkileri Merkez Bankası’na verildi.
       Güneydoğu Asya’nın genelinde bu sıralarda ortak bir uygulamaya daha gidildi. Bu uygulamanın ismi Varlık Yönetim Kurumları’nın oluşturulmasıydı. Bu kurumsallaşma sayesinde zor durumda olan bankalar ya da finans kurumları kredilerini elden çıkarma konusunda başarı yakaladılar.
       Varlık Yönetim Kurumların’ın görevi, zor durumda bulunan mali kurumların varlık ve yasal yükümlülüklerini devralmak sonra bu kaynakları yönetmek ve en sonunda da bu kaynaklardan kaynak yaratmaktı.
       Güneydoğu Asya’dan alacağımız dersleri 3 başlık altında toplamak mümkün:
* Bankacılık sistemi yeniden yapılandırma çalışmaları kapsamında tüm sistem için şeffaflık ve açıklık ilkesi benimsendi.
* Vergilendirme ve lisans alma koşulları yeniden gözden geçirildi.
* Borçlanma piyasaları, yani Tahvil - Bono piyasaları baştan yaratıldı..
       Tüm bu düzenlemeler içinde Güneydoğu Asya krizinden olumsuz etkilenen bir başka ekonomi, Uzak Doğu’nun mucize ekonomisi Japonya’da dünya devleri yaratıldı.
       Öyle ki, Industrial Bank of Japan, Dai-Ichi Kangyo Bank ve Fuji Bank 1999 yılı Ağustos’unda yeniden yapılanma süreci içerisinde birleştiğinde 1.2 trilyon dolarlık aktif büyüklüğüyle dünyanın en büyük bankası ortaya çıkıyordu.
       Ancak ne var ki, tüm bu operasyonların faturası da ağır oldu. Öyle ki Endonezya’da yeniden yapılandırma Milli Gelir’in yüzde 45’i gibi bir oranı alıp götürdü. Bu oran Güney Kore’de Milli Gelir’in yüzde 15’i, Malezya’da ise yüzde 12’sine denk geliyordu.
       
LATİN AMERİKA’DA BANKALAR
       Brezilya: Latin Amerika’nın hiper-enflasyonlu ülkesi olarak zihinlere kazındığından, bankacılık sistemi de hiper-enflasyon koşullarına göre yapılandırıldı. Ekonomik konjonktürde hiper-enflasyon en belirgin özelik olarak ön plana çıkınca bankaların üzerine düşen görev de büyük şube ağı ile mevduat toplamak oldu.
       Hiper-enflasyon ortamında vadesiz mevduatlar zaten eriyordu. Vadeli mevduatlarda da faiz - enflasyon makası enflasyon lehine işlediğinden bankalar mevduatlardan büyük karlar elde ediyorlardı. Ama bu durum 1994 yılında Ekonomik Programın uygulamaya koyulmasıyla değişti.
       Enflasyon kabul edilebilir seviyelere gerileyince bankaların büyük kar elde etme şansı kalmadı, buna paralel bir çok banka şube sayısında indirime gitme kararı aldı. Hükümet bir Bankacılık Reformu uygulamayı kararlaştırdı ancak bu reformun ana başlığı mevdutaları korumaya yönelik olacaktı.
       İlk olarak mali durumları enflasyonun gerilemesiyle birlikte çok zayıflayan bankalar Merkez Bankası korumasında iflasa zorlandı ve bizdekine benzer bir Brezilya Mevduat Sigorta Fonu hayata geçirildi.
       Fonun amacı sektördeki problemli bankaları satın alma ve birleşmeler yoluyla yeni güçlü bankalar yaratmaktı.
       
BANKALAR BİRLEŞTİLER
       Fondan korkan bankaların çoğu özkaynaklarını yitirmekten korktuklarından kendiliğinden birleştiler. Fon 7 tane banka birleştirirken kendiliğinden birleşen banka sayısı 44 oldu. Reformlar çerçevesinde yabancı bankalarda Brezilya’da bankacılık sistemi içerisine girmeye başladılar.
       Arjantin: Arjantin’de yaşananlar bir anlamda Brezilya’dakine benzer nitelikte. Aynı Brezilya’da olduğu gibi yüksek enflasyon oranı bankacılık sisteminin buna gore şekillenmesine neden oldu. Arjantin’de yüksek enflasyonun önüne geçilmesinden sonra atılan ilk adım bankacılık reformu oldu.
        Reformun ana konusu daha sıkı denetim ve daha sıkı gözetimdi. 1990 - 1995 yılları arasında Meksika’da başlayan kriz, Arjantin’de mali sistemi olumsuz etkiledi.
       Bunun temel nedeni, Arjantin’in bir Mevduat Sigorta Fonunun bulunmamasıydı. Bu sorunun çözümü amacıyla Merkez Bankası bünyesindeki 5 büyük banka ile başlayan ve 25 banka ile devam eden bir fon oluşturuldu ve bu fondan sağlanan kaynakla sistemde rahatlama yaşandı.
       
DÜNYA BANKASI’NDAN 2.5 MİLYAR DOLAR
       Bu geçici düzenleme ile ilk aşamada likidite krizinin çözümlenmesi daha sonra da bir Mevduat Sigorta Fonu’nun kurulması hedefleniyordu. Arjantin amacına ulşmak için Dünya Bankası ve hükümetten sağlanan toplam 2.5 milyar dolarlık bir kaynak kullandı.
       Böylelikle bankalarda satın alma, birleşme ve rehabilitasyon süreci tamamlandı. Arjantin’de 1990 - 1995 arası süren bunalımlı dönemde banka sayısı 168’den 134’e geriledi, 5 ticari banka tasfiye edildi.
       Meksika: Krizlerle boğuşan bir başka Latin Amerika ülkesi Meksika’da, 1982 yılındaki büyük borç krizi yaşandığında sistem bankaları kamulaştırma yolunu seçti. Bu dönemde kamunun 60 bankası vardı.
       1991’e gelindiğinde bu bankaların sayısı 18’e geriledi. Bu gerileme bankaların tümünün birleşmesi ve özelleştirilmesi sayesinde yapıldı. 1994’teki büyük Tekila Krizi sırasında yapılan devalüasyon ile bankaların gücü büyük oranda azaldı.
       Çünkü, devalüasyon ile başlayan belirsizlik sürecinde denetim ve gözetim işlevlerini yerine getiremiyor, özelleştirmeler adeta bir panik havası içinde hızlı ve pahalıya yapılıyor ve özel sektöre aktarılan kaynaklar azalıyordu. Devalüasyonun hemen ardından faizler ve dolaylı olarak enflasyon yükselince Mali Sistem içinden çıkılmaz bir sarmalın içine girdi.
        Bunun üzerine hükümet bir önlemler paketini uygulamaya koydu, bankalar yurtdışından kredi almışlardı ancak devalüasyon nedeniyle bu kredilerin geri ödenmesinde sorunlar yaşanıyordu.
        Hükümet bankaları bu zorluktan kurtarmak amacıyla Merkez Bankası aracılığıyla bankalara yabancı para cinsinden kredi veremeye başladı.
       
BANKA KURTARMA FONU KURULDU
       İkinci aşama da FOBAPROA adıyla zor durumdaki bankaları kurtarmaya çalışan bir kurum oluşturuldu. Bu kurum bankaların geri dönmeyen kredilerden doğan sorunlarını halletmek için sisteme destek verdi. Ancak bankacılık sistemi krizi atlatamadı.
       Yapılanma süreci başladığında sistemde 17 banka bulunmasına rağmen operasyonlar sonucu sistemde 7 banka kaldı.
       
    TOP5 Bankaların kara tahtaları siliniyor  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları