| | | | Bu konuya hukuksal açıdan yaklaşanların, uygulamanın mevzuata uygunluğu nedeniyle yapılacak herhangi bir şey bulunmadığını ifade ettiklerini anımsatan Toprak, teknik açıdan yaklaşanların ise el konulan bankaların tamamının bilançolarının pasif açığı verdiği ve bu nedenle küçük yatırımcıların el koyma hali olmasa dahi normal tasfiye süreci sonunda bir hak elde edemeyeceklerini söylediklerini aktardı.
Toprak, “Birlik olarak, konuyu, hukuk kuralları çerçevesinde tartışılabilir, kamu vicdanı yönünden rahatsız edici, sermaye piyasamızın geleceği yönünden ise son derece talihsiz bulmaktayız” dedi.
Sermaye piyasası mevzuatının öngördüğü şekilde yatırımcının bilgilendirilmesi, şeffaflığın sağlanması gerektiğine işaret eden Toprak, bankaların denetlenmesi sonucu elde edilen bilgilerin kamuoyuna açıklanması sakıncalı olabileceğini, ancak “kamu yararı” gerekçesine dayandırılan uygulamanın doğurduğu zararların belli bir kesime yüklenmesinin de hukuk ilkeleriyle çeliştiğini kaydetti.
Toprak, sermaye piyasasının sığlığı, kurumsal yatırımcının yetersizliği, yabancı yatırımcı ilgisinin azlığı gibi şikayetlerin de yatırımcı haklarına en az diğer ülkeler kadar saygı göstermekle giderilebileceğini belirterek, açıklamasında şöyle dedi:
“20 yıldır sürdürdüğümüz bunca çaba ve kurduğumuz teknik alt yapıya rağmen, nüfusu 70 milyona yaklaşan bir ülkede erişebildiğimiz sadece 1.3 milyon kişilik hisse senedi yatırımcı kitlesinin, kendi yarattığımız ve doğruluğuna da kendi kendimizi inandırdığımız kanun maddeleri ile yok olmasına göz yummamalı, soruna ivedilikle çözüm bulmalıyız.” | |
Bankaların kara tahtaları siliniyor
