Home page
Haber Menüsü


Vahşi Batı’nın unutulmaz kovboyları  
Sinema tarihinin en önemli türlerinden birini oluşturan kovboy filmlerinden hafızalarımızda iz bırakanları hatırlayalım istedik...  
   
 
 
   
NTV-MSNBC
 
    24 Haziran—  Kanun adamlarına karşı haydutlar, altıpatlar tabancalar, Stetson şapkalar, kumarbazlarla silahşörler, posta arabaları, vahşi çöller, tozlu kasabalar, barlar ve elbette peşine düşülen paralar. Başrolde de çoğumuza sinemayı sevdiren, hepimizin kahramanı kovboylar... Onlarla hayal kurduk, onlarla büyüdük, kısaca onları hiç unutmadık...  

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Sinemanın ABD’de yayılmaya, kitleleri salonlara çekmeye çalıştığı yıllar. Elbette konular hem o ülkeyle ilgili hem de seyircilerin hoşuna gidecek türden olacaktı. Çok uzağa gitmedi yapımcılar; aşk, macera, heyecanın yanında ahlaki mesajların da verilebileceği senaryolara en uygun alan kovboyların hayatıydı. At sırtında binlerce yol kateden, silahından başka dostu olmayan, para için herşeyi yapabilecek bu maceracı ve gözüpek adamlar, uzun yıllar Hollywood’un en gözde kahramanları oldu. Wyatt Earp, Doc Holliday, Wild Bill Hickok, Buffalo Bill Cody, Calamity Jane, Jesse James ve Billy the Kid gibi yaşamları gerçekten film gibi olan isimler senaryolara kaynaklık etti. Çevrilen filmlerin büyük bir bölümü Kızılderililerle olan çatışmaları da konu ediyordu ve yüzde 99’u tek yanlılıkla beyazların Kızılderilileri yok etmelerini haklı göstermeye çalışıyordu (Neyse ki bizler bu tuzağa düşmedik ve Kızılderilileri sevmeye devam ettik).
       Kovboy filmlerine bir baktığımızda en az elli tane unutulmayan film seçebiliriz. Biz buraya 10 tanesini aldık (şimdilik). Gelecek aylarda diğerlerini de sıralamaya devam edebilelim diye...
       
       
RED RIVER (1948)
Sert baba (John Wayne), oğlu (Montgomery Clift) ile...

       Eğer kovboy filmlerinden konuşacaksak, John Wayne’ı unutmamak gerek. Amerika’nın Amerikanlaşmasında büyük katkısı olan Wayne, sayısız kovboy filminde rol aldı. Howard Hawks ve Arthur Rosson’un yönettiği filmde de Montgomery Clift ile kamera karşısına geçti. Filmde Tom Dunson (Wayne) evlat edindiği oğlu Matthew Garth (Clift) ile devasa büyüklükteki sığır sürüsünü Kuzey Teksas’tan güney Missouri’ye indirmeye başlar. Ancak yol boyunca ikili arasında büyük çatışmalar çıkar. Babasının etrafındakilere zalim davranışları, oğulu isyan ettirir. Kuşaklar arasındaki fikir çatışmasını anlatan film, uzun yıllar en beğenilen yapım olmuştu.
       
       
HIGH NOON - KAHRAMAN ŞERİF (1952)
Kahraman Şerif, mücadelesinde yalnızdır
       Geçtiğimiz aylarda ABD’deki başkanlık seçimlerinde bir kez daha adı anılan film, tek başına kasabasını koruyan kahraman şerifi anlatıyor. Fred Zinnemann’ın yönettiği filmde şerif Will Kane (Gary Cooper), hapse gönderdiği haydutun onu öldürmeye geleceğini haber alır. Herkes ona (karısı -Grace Kelly- dahil) kaçmasını söyler. Ama o herkese karşın, doğru bildiği yoldan dönmez ve haydutla hesaplaşmaya hazırlanır. Film, üstü kapalı olarak, McCarthy döneminin sindirme, boyuneğme politikasına karşı durduğu için ayrı bir öneme sahiptir.
       
       
STAGECOACH- POSTA ARABASI (1939)
John Wayne (ortadaki), Claire Trevor ile
       İşte çok cazip bir atmosfer. Birbirinden tamamen farklı dokuz kişi bir posta arabasında, farklı hayatlar peşinde, tehlikeli bir yolculuğa çıkarlar. Yönetmen John Ford, kovboy filmlerinin ulusal kahramanı John Wayne’i bu kez bir kanun kaçağı olarak oynatır. Arabadaki yolculardan hayat kadını Dallas (Claire Trevor) ile Ringo Kid (John Wayne) arasında aşk filizlenir. Ayyaş doktor, kendini beğenmiş banker, bir kumarbaz, hamile bir asker karısı ve içki satıcısı diğer yolculardır. Yol boyunca Apaçi tehlikesinin yanı sıra kendi aralarındaki kişisel çatışmalar da filmdeki heyecan dozunu yükseltir. Yönetmen Ford, bu filmle modern Western’lere bir giriş yapmış olur.
       
       
JOHNNY GUITAR (1954)
Joan Crawford (sağdan ikinci), Johnny Guitar filminde

       Sert kadın Joan Crawford’un ve filmle aynı adı taşıyan müziğinin unutulmadığı film, yönetmen Nicholas Ray’ın imzasını taşıyor. İki ilginç kadının (ama elbette en ilginci siyah gömlek ve pantolon giyen Crawford) amansız kininin ölümcül öyküsü. Kasaba dışında bar işleten Vienna (Joan Crawford), aşırı dinci esnafın hedef tahtasıdır. Vienna’nın kasabadan gitmesini isteyenler arasında Emma (Mercedes MacCambridge) de vardır. Olaylar ilerledikçe Emma’nın güttüğü kinin altında (kendine bile itiraf edemediği) Vienna gibi olmak istediği ama bir türlü olamadığı gerçeği vardır. İmalı konuşmaları, aşırı din kisvesi altında neler olabileceğini göstermesi açısından bir hayli ilginç bir film.
       
       
THE MAGNIFICENT SEVEN (1960)
"Muhteşem Yediler" zamanın en ünlü isimlerini bir araya getirdi

       “Yedi Samurai” hikayesinin Amerika’ya uyarlanmış hali. John Sturges’in yönettiği filmde Yul Brynner, Eli Wallach, Steve McQueen, Charles Bronson, James Coburn gibi starlar yer alıyordu. Her biri farklı karekterdeki çete, fakir bir Meksika köyünde altın yatakları bulunduğu haberini alır ve oraya gider. Ancak bu haberin doğru olmadığı kısa bir sürde anlaşılır. Fakat bu kez, kendilerinden daha kalabalık Meksikalı bir çete, köyü talan etmeye gelmektedir. İyi kalpli haydutlarımız, köyü kendi haline terk etmeyi istemezler ve hayatları pahasına onları korumak için kolları sıvarlar. (Alttan alta verilen mesaj; Amerikalılar iyidir!)
       
       
THE GUNFIGHTER (1950)
Gunfighter'da Gregory Peck, hasmını yere serdikten sonra
       Gregory Peck’in unutulmaz bir performans sergilediği film, ön yargıların ne kadar kötü olduğu üzerine öğretici mesajlar içeriyor. Jimmy Ringo (Peck), kanunla başı derde girmiş, ama bunun cezasını çekmiş, hızlı silah kullanmasıyla ünlü biridir. Yıllar önce terk ettiği kasabaya geri döndüğünde, çoğu kişi onu hemen hatırlar. Kasaba, zor yakaladığı huzuru bozacak diye çok korkar. Ama onun derdi, geride bıraktığı karısı ve doğumunu bile görmediği oğlunu görebilmektir. Ancak, kasabanın gençleri buna izin vermezler. Hala hızlı silah kullanıp kullanmadığı konusunda onu sıkıştırılar... Oysa Ringo, bu ününü geride bırakmak istemektedir. Henry King’in yönettiği film, özellikle küçük yerlerdeki kitle psikolojini gayet iyi anlatıyor.
       
       
THE WILD BUNCH (1969)
Meksikalı kadın, William Holden'i, sırtından vuruyor

       Sam Peckinpah’ın yönettiği film, Amerika’nın batısını anlatan bir şiir niteliğinde. Teksas’taki büyük bir bankayı soyup bu parayı emekliliklerinde harcamak isteyen bir grup yaşlı haydutun maceraları. Pike Bishop (William Holden) grubun lideridir. Ancak soygun planlandığı gibi gitmez. Çete, Meksika sınırına doğru kovalanır. Burada başka bir şeytani planın içine çekilmeye çalışırlar. O sırada Meksika-ABD çatışma içindedir. Meksikalı general, çeteyi kendi hesabına soygun yapmaları için zorlar. Artık altı patlarların hükmü geçmiş, makineliler devreye girmiş, kanunların yerleşmesi, haydutların yaşamasını zorlaştırmaya başlamıştır. Efsanevi kovboyların sonunun geldiği anı yakalayan Sam Peckinpah’ın akıllı yönetimi, başrollerdeki William Holden ve Ernest Borgnine’nin uyuşan oyunları; kovboylara ağıt niteliğindeki filmi ortaya çıkarır.
       
       
THE GOOD THE BAD AND THE UGLY - İYİ, KÖTÜ VE ÇİRKİN (1967)
Clint Eastwood, Lee Van Cliff; Sergio Leone'nin filminde
       İtalyan yönetmen Sergio Leone’nin Clint Eastwood’u sinemaya kazandırdığı filmlerden biri; kimi eleştirmenlere göre çevrilen Western’lerin en unutulmazı... Filme üç ana karekter can verir: az konuşan, çok çabuk silah çeken, akıllı ‘İyi’ (Clint Eastwood), şeytani ve acımasız bir ruha sahip ‘Melek gözlü’ lakaplı ‘Kötü’ (Lee Van Cleef) ve hırslı, üçünün içinde en karışık karektere sahip ‘Çirkin’ (Eli Wallach) filmdeki adıyla ‘Tuco’. Amerika iç savaşı sırasında geçen filmde, üçünün de isteği gömülü olan altınlara tek başına sahip olmaktır. Yönetmen Leone, birbirlerinden çok farklı tiplerde olan kahramanlarında, o zamana dek kovboy filmlerinde görülen tüm karekterleri stilize etmiş, iç savaş sırasındaki ‘maviler’ ile ‘griler’ çatışmasını da çöle kadar taşıyarak filmin dramatik yanını iyice artırmıştır. Her bir karekterin rolünü çok iyi canlandırmasının yanında ayrıntıların yakın çekimle öne çıkarılması (bakışlar, yüzdeki mimikler, silahlar, eller) artan tansiyonu çok iyi vermekte, yapımı epik ve klasik bir film haline getirmektedir. Elbette Ennio Morricone’nin filmin ruhunu çok iyi yansıtan unutulmaz müziklerini de anmadan geçmeyeceğiz.
       
       
BUTCH CASSIDY AND THE SUNDANCE KID - SONSUZ ÖLÜM (1969)
Harika ikili, filmin son sahnesinde ölümsüzleşiyorlar

       İşte yüreklerimizi hoplatan, seyrettikten sonra günlerce etkisinden kurtulamadığımız film (Özellikle son sahneyi kim unutabilir ki?). Hayatlarını soygun yaparak kazanan ikiliden Butch (Paul Newman) parlak fikirleri olan, Sundance (Robert Redford) ise bu fikirleri eyleme dönüştüren adamdır. Artık Batı’ya uygarlık, peşinden de kanun vs. gelmektedir. Yani buralar artık onlara dar gelir. Üstelik son soygunlarından sonra peşlerine düşen gruptan bir türlü kurtulamazlar. Butch’ın aklına Bolivya’ya kaçmak gelir. Yönetmen George Roy Hill, alıştığımız kovboy kahramanlarının tamamen dışında bir portre çizer. İkisi de iyi kalpli, sevecen, esprili adamlardır, hayatlarında bir kişiyi bile öldürmemişlerdir. Sevgilisiyle bisiklete binip “Raindrops keep falling on my Head” şarkısını zevkle söyler. Bunlar kesinlikle 40’lı, 50’li yıllarda görmeye alıştığımız kovboylar değildir. Peki kimdir bunlar? Onlar bizdendir, bizim çocuklardır tabii ki!..
       
       
UNFORGIVEN - AFFEDİLMEYEN (1992)
Affedilmeyen'de Clint Eastwood, Morgan Freeman

       Sinemaya Westernlerle giriş yapan, sonra ününü sert polis rolleriyle pekiştiren Clint Eastwood, gönül borcunu bu filmle ödedi, hem de Oscar kazanarak. Bir zamanlar bir hayli adam öldüren soğukkanlı William Munny (Clint Eastwood), eski ortağını ve genç bir çocuğu kurtarmak için bir kereliğine de olsa, yine silahı eline alır. Eastwood, bir Western’de bulunması gereken tüm öğeleri, ardından gelenlere ders veren bir nitelikte bu filmde sergiler. Öyle ki, bu filmlerde işlenen; üstü kapalı verilen mesajları (silah bu filmlerde hep cinsel simgenin yerine kullanılmıştır) ya da doğrudan işlenen; onur, adalet, dayanışma gibi kavramların yaşaması gerektiğini, basit bir iyi/kötü çatışmasına düşmeden anlatıyor.
       
       
       
       
       
       
       
       
       
       
       
       
       
       
 
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları