|
|
Aslında, daha önce de sorulan ve bundan sonra da sorulacak olan bu ve buna benzer soruların arkasında çok temel bir kaygı var; devletin iç borç stoğu sürdürülebilir mi?. Sürdürülemez ise ne olacağı herkez tarafından aşağı yukarı biliniyor; ya konsolidasyon ya da hiperenflasyon. BORÇ STOĞU AZALTILMALI İç borç stoğunun sürdürülebilmesi için zaman içerisinde azaltılması gerekmektedir. Bunu teknik olarak sağlamanın yolu, kamu sektörü temel dengesinin beklendiği ölçüde fazla vermesi ve kamu sektörü operasyonel açığının azalmasıdır. Bunları biraz açalım. Kamu sektörü, konsolide bütçe dışında KİTler, fonlar ve sosyal güvenlik kuruluşlarını da içermektedir. Kamu sektörü temel fazlası, faiz hariç kamunun gider ve geliri arasındaki farktan oluşur. Kamu sektörü temel fazlası kamunun yaptığı tasarruf anlamına gelmektedir. Temel fazla hedeflere uygun gerçekleşiyorsa, bunun piyasalara verdiği mesaj, kamu kesimi borçlanma gereğinin azalacağıdır. Örneğin, Hazine Mart 2002de 100 TL borç geri ödemesi yapacaksa, bunun bir kısmını, mesela 20 TLsini sağladığı tasarruflardan yapacağı, kalan 80 TLyi borçlanacağı mesajıdır. Bunun sürekliliği, zaman içerisinde borçlanma ihtiyacının ve borç stoğunun azalması anlamına gelmektedir. ENFLASYON YÜKSEK GİDİYOR İç borç stoğunu azaltmanın diğer bir koşulunun operasyonel açığın azaltılması olduğunu söylemiştik. Operasyonel denge bütçe dengesinin reel faizlerle hesaplanmış şeklidir. Hazine, önemli oranda bir faiz ödemesi gerçekleştirmektedir. Fakat, enflasyon da yüksek düzeyde seyretmektedir. Örneğin, devlet yüzde 80 faiz öderken enflasyon yüzde 60 civarında olablir. Operasyonel anlamda önemli olan, bu ikisi arasındaki farktan kaynaklanan yaklaşık yüzde 15-20lik reel faizdir. Reel faiz ne kadar azalırsa, operasyonel açık o kadar azalmaktadır. Reel faizin, dolayısıyla operasyonel açığın azalması iç borç stoğuna ilavenin azalması anlamına gelmektedir. Özetlemek gerekirse, iç borç stoğunun azaltılabilmesi için kamu sektörü faiz dışı fazlasının arttırılabilmesi, operasyonel açığın ise azaltılabilmesi gerekmektedir. Tablodaki veriler Mayıs ayında IMFye sunulan niyet mektubundan alınmıştır. |
||||
| Bahsettiğimiz ilişki, tabloda açık olarak görülmektedir. Kamu sektörü net iç borcunun 2001-2003 yılları arasında yüzde 44.3den yüzde 41,5 e gerilemesi için faiz dışı fazlanın yüzde 6,5 seviyesinde olması, reel faizin ise hızla düşmesi gerekmektedir. İç borç stoğundaki bu kısmi azalma ancak 3 yılda gerçekleşecektir. Türkiyenin uygulamaya başladığı program sabır gerektiren, uzun dönemli bir programdır. Programın uygulamasındaki küçük sapmalar dahi, iç borçların sürdürülebilirliğini güçleştirecektir. Ödenekleri aşan her türlü harcama, faiz dışı fazla hedefini zora sokacaktır. Ya da siyasi riskleri arttıracak her türlü demeç ya da gelişme reel faizlerin yükselmesine neden olacaktır. Programın çok hassas dengelere dayandığı hiçbir zaman unutulmamalıdır. BÜTÇE AÇIĞI 30 KATRİLYON OLACAK Henüz kesinleşmemekle birlikte, ek bütçe sonucu oluşacak 2001 yılı bütçe açığı yaklaşık 30 katrilyon seviyesinde olacaktır. Bu açığın 182 katrilyon TL olarak beklenen GSMH içerisindeki payı yüzde 16.4dür. Halbuki bir ay önce IMFye verilen niyet mektubunda belirtilen açık oranı yüzde 15dir. Hububat fiyatları ya da faizleri yükselten siyasi gelişmeler gibi faktörler bu artışda pay sahibidir. Hassaslığı arttıran, bu tür sapmalar için esnekliğin giderek azalmasıdır. | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||