Home page
Haber Menüsü


Güncelleme: 22:36 TS 31 May., 2001
İstanbul
NTV-MSNBC
Özilhan: Bakana istifa etmek kaldı

NTV’de yayınlanan Yakın Plan Programı’nın da konusu Yalova’nın istifasıydı. Erdoğan Aktaş’ın stüdyo konuğu TÜSİAD Genel Başkanı Tuncay Özilhan’dı.
Erdoğan Aktaş: İyi akşamlar. Devlet Bakanı Yüksel Yalova’yı istifa etmeye kadar götüren, Tekel’in özelleştirilmesini amaçlayan Tütün Kanunu ile ilgili açıklamaları bugün hem piyasalarda hem de Başkentte tansiyonu bir anda yükseltti.
        Yalova’nın Tütün Kanunu’na ve niyet mektubuna çıkışıyla elektriklenen hava, liderlerin tepkileri ve Yalova’nın geri adımıyla aşıldı. Bugün yaşanan olaylar da gösterdi ki, siyasetçinin yaptığı bir açıklama tüm dengeleri altüst edebiliyor. Bugün yaşanan olaylar ışığında ekonomideki hassas dengeliri Yakın Plan’a alıyoruz. Akşam saatlerinde de Bakan Yalova, istifa etti. Bülent Ecevit de çok kısa süre sonra yaptığı açıklamayla istifayı kabul ettiğini söyledi. Olaylar bu şekilde gelişirken TÜSİAD da bir açıklama yaptı.
        Açıklamada, Bakan’ın konuşmasına atfen “bu türden değerlendirmelerin, Türkiye’yi sözüne güvenilmez bir ülke haline getirdiğini ve muhtemel üçüncü bir krizin de altyapısını hazırladığı” belirtildi. TÜSİAD Başkanı Tuncay Özilhan da konuğumuz. Ve Sayın Özilhan’la bu gelişmeleri konuşacağız. Tuncay Bey, hoşgeldiniz.
       Tuncay Özilhan: Hoşbulduk.
       
       Erdoğan Aktaş: Efendim yaptığınız açıklamaya da geleceğim, onunla ilgili satır aralarında birkaç sorum olacak. Fakat genel itibariyle baktığımızda Türkiye’de öyle hassas dengeler var ki, bir bakan çıkarsa ve bu türden, bugünkü örneğinde olduğu gibi bir açıklama yaparsa özellikle ekonomik dengeler birbirine giriyor. Peki niçin bu tip açıklamalar olur Türkiye’de? Siz nasıl yorumluyorsunuz bunu?
       Tuncay Özilhan: Şimdi tabi esasında bugün bunun bir canlı misalini yaşadık, artık Türkiye eski Türkiye değil. Borsasıyla, para piyasalarıyla geniş bir mali finansmanı ve yapısı olan bir hale geldi ve dolayısıyla herhangi bir genel politika dışındaki ters bir açıklama da hemen piyasada reaksiyonunu veriyor. Tahmin ediyorum burda biraz bu eski politik alışkanlıklar devam ediyor. Zira yapmış olduğu açıklamada Sayın Bakan’ın Aydın’lı olması ve tütün konusunda açıklamalarda bulunmuş olması, seçmenlere biraz o mevzuda mesaj verdi. Ben bu mevzu üzerinde duracağım yanıtını verdi ama tabi genel programın dışına çıktığı için de piyasa çok ters bir reaksiyon verdi.
       
       Erdoğan Aktaş: Galiba istifayı da ayrıca değerlendirmek gerekir. Bu tip görüşmeler oluyor. Nitekim Başbakan da Başbakan Yardımcısı da çok tersine açıklamalar yaptı ve arkasından istifa geldi. Bu bir bedel mi? O şekilde mi yorumlanmalı?
       Tuncay Özilhan: Bir bakıma tabi hükümetin genel politikasına ve hükümetin arkasında olduğu programa ters düşen bir açıklama yaptığınız zaman, bir bakıma bedeliydi. Gerek Başbakan Yardımcıları gerekse partilerinin genel başkanlarının onu karşı alan açıklamalarıyla Sayın Bakan’a da istifa etmek kaldı diye düşünüyorum.
       
       Erdoğan Aktaş: Efendim bugünkü yapılan TÜSİAD’dan gelen yazılı açıklamada bu türden davranışların Türkiye’nin prestijini kaybettirdiğini ve muhtemel üçüncü krizin temelini oluşturabileceğini ifade ediyorsunuz. Bunu biraz açıklar mısınız?
       Tuncay Özilhan: Tabi. Türkiye bugüne kadar bu program 17’nci program ve zaten geçmişine baktığınız zaman Türkiye’nin orda çok iyi bir referansı yok. Ve birçok 16 tane program yapmış, 16’sı da, bazıları başarılı olmuş ama çoğunlukla başarısız olmuş ve burda da bir 17’nci program yapmışsınız. Bu programın sayesinde bir dış kaynak tesis etmişsiniz ve dolayısıyla da şimdi dönüyorsunuz gerek IMF’e gerek Dünya Bankası’na gerek uluslararası ve Türkiye’de bu programın tersine birtakım şeyler sölüyorsunuz. Ve dolayısıyla da tabi biz o güveni de kaybediyorsunuz. Ve bundan sonrası için de, çünkü bu ilk değildi, birkaç tane arka arkaya bu tip bakanlarla programlar arasında şeyler olduğu için o güveni kaybediyoruz. Ve üçüncü bir kriz de böyle birtakım o güveni kaybedersek daha da devam ederse bu güven kaybı, birtakım, yani üçüncü krizin gelme ihtimali de kuvvetlenecek diye düşünüyoruz.
       
       Erdoğan Aktaş: Bugün gazetelere de yansıdı bu konu ve Türkiye’de bir kriz beklentisinin olabileceği belirtiliyor. Nitekim galiba en tehlikeli durumlardan biri de bu, hükümete de bu yönde açıklamalar yapılıyor. Bu psikolojiye girilmesinin tehlikeli olacağı konusunda... Sizce toplum olarak bu psikolojiye mi girdik yeniden?
       Tuncay Özilhan: Yani girmedik ama bu emareler devam ederse gireriz ve esasında bunlara belki programda da baktığınız zaman bir iki güven sarsıcı hareket, işte özelleştirmedeki aksaklıklar, işte ne bileyim yapısal reformlardaki gecikmeler çok çabuk piyasaları tersine çevirebiliyor. Ve bu tecrübelerden sonra da eğer hükümet, hükümet üyeleri ve bürokratlar bu konuda dikkat etmezlerse bir kriz yavaş yavaş tesis edebilir. Onun için herkesin çok aşırı bir şekilde dikkat etmesi gerekir diye düşünüyorum.
       
       Erdoğan Aktaş: Yine yapılan yazılı açıklamaya döneceğim. Deniliyor ki açıklamada, hükümet çalışma yöntemleri ve kamuoyuyla iletişim konusunda sorunları vardır. Nasıl açıklamak gerekir? Nasıl yorumlamak gerekir?
       Tuncay Özilhan: Şöyle yorumluyoruz, yani şöyle yorumladık: Şimdi yine bundan evvel ki problemlerde, krizlerde yine bunda da her bakan çıkıyor ve çeşitli konularda yorum yapıyor ve dolayısıyla da çok çabuk piyasada bir reaksiyona sebep oluyor. Halbuki neticede tek sözlülük lazım. Bir hükümet içinde bir sözcü gerekli. Herkesin her konuda ve bilhassa ekonomik konuda yorum yapmaması gerekir ve dolayısıyla da bunun bir kontrol altına alınması, bu, tabiki demokraside bu tip münakaşalar, tartışmalar olacak. Hele böyle bir koalisyonda, üç partili bir koalisyonda olacak. Ama bunlar kamuoyuna intikal etmemeli, karar alındıktan sonra gerekçeli olarak kamuoyuna açıklamalı. Ve kamuoyu gözü önünde cereyan etmemeli bu hadiseler. Ve dolayısıyla da bu iletişim sorununun muhakkak bir şekilde hallolması gerekir. Yani bir açıklama çok daha iyi olur diye düşünüyorum.
       
       Erdoğan Aktaş: Efendim size tekrar döneceğim. Ancak müsade ederseniz Bilgi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İlter Turan da telefon hattımızda. Sayın Turan iyi akşamlar.
       İlter Turan: İyi akşamlar.
       
       Erdoğan Aktaş: Efendim Türkiye malum çok hassas bir dönemden geçiyor. Fakat yapılan birtakım açıklamalar bir anda dengeleri altüst edebiliyor. Bu para piyasalarında da oluyor, ekonomide siyaseti krize, veya kriz eşiğine gelindiği de ifade ediliyor. Türkiye’deki bu hassas dengeleri ya da dengelerin hep hassas olmasını nasıl yorumlamak gerekir?
       İlter Turan: Şimdi Türkiye’de dengelerin hep hassas olmasının altında tabi istikrarsızlık yatıyor. Ve bir program yapılmış ve kimse bu programın geçmiş tecrübelere bakarak sonuna kadar uygulanabileceğine güvenemiyor. Buna karşılık Bakanlar Kurulumuz’un çok sayıda üyesi çok kısa bir süre önce ilk defa hayatlarında milletvekili oldu. Ve beklemedikleri bir anda da bakan oldular ve bir kabinenin nasıl hareket edeceğini pek kestiremiyorlar. Buna bir başka sorunu daha eklemek lazım zannediyorum. Bakanlarımızın bir kısmı, piyasa ekonomisinin gerekleriyle de daha önce yakından tanışma fırsatını bulamamış kişilerden oluşuyor. Ve böyle olunca da aslında taşıdıkları sorumluluğun toplumdaki yankılanmalarının ne olacağını kestirmekte güçlük çekiyorlar ve sonuçta böyle demin Sayın Özilhan da ifade ettiler, içerde kalması gereken tartışmalar toplum önünde cereyan etmeye başlayınca da bir güvensizlik ortamı ortaya çıkıyor. Ama şunu hemen ekleyeyim, bu yeni bir olay değildir. Yani bizde hep böyle bunalıma yakın ortamlarda yaşadığımız için her zaman bu tür sıkıntılar ortaya çıkabilmiştir.
       
       Erdoğan Aktaş: Efendim tüm bunlara Türkiye’deki özellikle 19 Şubat’ta başlayan krizin ardından ortaya konulan programlarda da ifade edildiği gibi değişimin sancıları demek doğru olur mu? Siz bu şekilde yorumluyor musunuz?
       İlter Turan: Tabi değişimin sancıları da şunu da hatırlamak lazım Erdoğan Bey; şimdi değişimin bir ihtiyaç olduğuna herkes şey yapıyor, inanıyor, kabul ediyor böyle bir görüşü. Buna karşılık değişimin yarattığı şeylerin paylaşımında herkes bu maliyetlerin kendisine yansımaması, başkalarına yansımasını arzuluyor. Tabi böyle olunca da işte bir şey sarmalına giriliyor, herkes kendini kollayınca tabi bu değişimi gerçekleştirmek de güç oluyor. Dikkat ederseniz Türkiye’de çok sayıda güçsüz siyasal hareketten oluşan bir hükümet yapısı var. Ve bunun doğal bir sonucu olarak da kapsamlı, büyük özveri isteyen kararların oluşturulması ve uygulanmasında güçlükler çekiliyor. Ve önemli değişiklikler arefesinde adeta işte dışa muhtaç duruma düşüp de dışarının telkinlerine uymak durumunda kalıyoruz. Ve buna bağlı olarak da hatta siyasilerde zaman zaman sanki bu irade kendilerinin iradesi değilmiş, işte uluslararası mali kuruluşların bir zorlamasıymış gibi izlenimler yaratarak programları uygulamaya çalışıyorlar. Halbuki yani yapılması gereken bellidir, kimlerin yapması gerektiği de bellidir. Ama daima bu sancıları işte azaltacağını mı düşünüyorlar, bilemeyeceğim, daha doğrusu kabul edilebilir hale getirmek için kendi destekçilerini, kendi seçmenleri nezdinde, uluslararası camiayı da hedef göstererek değişimleri gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Sancılıdır. Bakın burada herkes bir sıkıntıya giriyor. Herkes de kendi sıkıntısını başkasına aktarmaya çalışıyor.
       
       Erdoğan Aktaş: Sayın hocam çok teşekkürler bilgilerinizi bizimle paylaştığınız ve programımıza katıldığınız için.
       İlter Turan: Teşekkürler, iyi akşamlar.
       
       Erdoğan Aktaş: Tuncay Bey, yeni program hazırlanırken de ekonomiyi siyasetin etkisinden kurtarmak gibi bir deyim kullanılmıştı, tabir kullanılmıştı. Ancak görüyoruz ki bir türlü kurtulamadığı hep o hassas denge var. Türkiye’deki bu hassas dengeden niçin kurtulamıyor özellikle ekonomi?
       Tuncay Özilhan: Şimdi tabi esasında senelerdir Türkiye’de ekonomiyle siyaset içiçe girmiş ve siyasiler her zaman ekonomiden istifade edip seçmenine yatırım yapmaya çalışmışlar. Ve dolayısıyla da böylelikle iktidara gelmenin yollarını aramışlar. Şimdi bu programla beraber bu ilişki kesilmeye çalışıyor. Yani dönüp baktığınız zaman mesela kamu bankaları her, işte bu hükümette bile her partinin bir bankası vardı ve bu bankaların bu partilerin inisiyatifinden kurtarılması için büyük mücadele verdi bankalar. Kimse gücünü kaybetmek istemiyor ve dolayısıyla da hep ekonomiyle siyaseti içiçe tutmaya çalışılıyor siyasetçi tarafından. Bu alışkanlıkların bir an evvel bu programla geçeceği inancındayım.
       
       Erdoğan Aktaş: Fakat bu programa eleştiri getiren siyasetçiler de her zaman şu karşı duruşu koyuyorlar; bu IMF’in dayatmaları çıkıyor her zaman karşımıza ya da iyi niyet mektubu önümüze geliyor ve istediğimiz gibi hareket edemiyoruz diyorlar. Bunu nasıl değerlendirmek gerekir?
       Tuncay Özilhan: Şimdi ben onun doğru olmadığı inancındayım. Yani esasında bunlar herhangi bir IMF dayatması da değil. Türkiye’nin zaten bu program olmasa bile uygulaması gereken ve çıkarması gereken ve yapması gereken reformlardır. Yani bütün gelişmiş ülkelere baktığınız zaman Amerika’yı yeniden keşfetmeye lüzum yok. Sistem hazır ve dolayısıyla da bu sistem içinde de bu kanunların buraya getirilip uygulanması gerekir. Ki Türkiye’de işte ekonomiyle siyaset birbirinden ayrılsın.
       
       Erdoğan Aktaş: Sizlerin de, TÜSİAD’ın da hazırladığı bir tanıtım filmi var ve burada umuttan söz ediliyor. Bugünkü yaşadığımız olay bir örneği ve sık sık da benzer tartışmalar yaşanıyor. Bugünkine dönecek olursak bu halka, kitlelere bir umutsuzluk olarak yansıyor mu sizce?
       Tuncay Özilhan: Tabi. Herkes böyle derin bir krizde büyük sıkıntı içinde ve bir umutsuzluk içinde. Ama tahmin ediyorum işte programın açıklanması, dış kaynakların gelmesi ve bunun arkasından işte bu kanunlarla birlikte yeni birtakım atılacak adımlarla ekonomide ve 3-4 ay sonra birtakım gelişmeler gördükçe bu büyüme yönüne Türkiye tekrar dönünce bu umutsuzluk da ortadan kalkacak. Ama tabi işini kaybeden, kepeğini açamayıp yahut günlük herhangi bir siftah yapamayan insanların da öyle bir sıkıntısı var ama zaman içinde, bu sene içinde, ikinci yarıdan sonra yavaş yavaş geçeciğine inanmaya çalışıyorum.
       
       Erdoğan Aktaş: Efendim çok teşekkür ederim programımıza katıldığınız için.
       Tuncay Özilhan: Ben teşekkür ederim.
       
       Erdoğan Aktaş: Bugün yaşanan olaylar ışığında ekonomideki hassas dengeleri ve ülkemizde bunların nedenlerini Yakın Plan’a aldık. Bir sonraki Yakın Plan’da tekrar karşınızda olacağız. İyi akşamlar...

 

       
    TOP5 Ergenekon’da 16 kişi daha gözaltında  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları