|
|
Üzerinde çok yazılıp çok konuşuldu, yapısal eksiklikler ve bu eksikliklerin suistimal edilmesi yüzünden geldiğimiz noktada hepimiz yüksek borçla yaşamaya alıştık. Çünkü devlet bütçesi borç finansmanı üzerine kuruldu. Hepimiz büyümenin çoşkusunu tüketim dürtüsüyle alkışladık. Alkışladık, alkışladık... Şimdi, 2001 yılında, bütçenin finansmanı için Hazineye 79 milyar dolar gerekiyor. Derviş ve takımı bu ihtiyacın 15.8 milyar dolarını dışardan borçlanarak tedarik etti. Ortaya koydukları oyun planı ile uluslararası piyasalarda güven verdiler. Dış destek nazlana nazlana Washingtonda onaylandı. Şimdilik bütçe finansmanının önemli bir sorunu giderilmiş oldu. Şimdi hüner kolları sıvayıp 67.4 milyar dolar iç borç ödemesinin 51.4 milyar dolar olan kısmını yeniden düşük faiz ve uzun vade ile borçlanmak. ENFLASYON MÜCADELESİNİN SİLAHLARI Bütçenin finanmanının sağlanması, yeniden istikrarlı büyüme rotasına girebilmek ve enflasyonla mücadele etmek için neler gerekiyor? 1. Öncelikle bütçe finansmanı için kullanılacak olan 15.8 milyar dolar dış desteğin bu sene içinde aksamadan tamamının alınması gerekiyor. Bu kredi şartları IMF ek niyet mektubunda tanımlanan yapısal değişimler ve diğer makro para ve mali politikar üzerine kurulu. Yapısal reformlardan taviz vermemek gerekiyor. 2. Bu sene için 9.5 milyar dolar faiz dışı bütçe fazlası yaratmak gerekiyor. Hemde ardarda birkaç yıl kesintisiz. Bu da uygulanacak mali politikalar ve tasarruf tedbirlerinde çok dikkatli olmamız anlamına geliyor. Tekrar iç tüketim artışı ile büyümeye başlayacak Türkiye ekonomisi kısa vadede hepimizin yüzünü güldürür ama gerçek felaketin tam başlangıcı olur. 3. Bu sene gerçekçi bir yaklaşımla özelleştirme gelirleri 2.3 milyar dolar ile sınırlandırılmış. Zaten 2 milyar dolar kısmı GSM ile temin edilmişti. Özelleştirme İdaresi yıl içinde 1 milyar dolar tutarında özelleştirmeye imza atmak istiyor. Elde edilecek tutarın 300 milyon dolar olan bölümü Hazineye aktarılacak. Geri kalanı İdare portföyünde olan özelleştirma projelerinin desteklenmesi için kullanılacak. Program için özelleştirme geliri değil özelleştirme isteği ve adımları mercek altında. Bu sene İdarenin önümüzdeki yılları kapsıyan özelleştirme takvimini belirlemesi gerekiyor. 2002 yılı bütçesinde özelleştirme gelirlerine daha fazla ihtiyaç duyacağız. 4. İç borçlanma yükünü düşürmek için faiz geri ödemelerinin de azalması da çok önemli. Hazine faizlerinin düşmesi ve borçlanma vadelerinin uzması gerekiyor. Faizler, risk karşılığında ödenen bedel olduğu için piyasaların tekrar güven kazanması ile mümkün olacak. Diğer taraftan keskin düşecek faizler de zararlı olacaktır. Düşük faiz ortamı tüketimi arttırır ve tasarruf eğilimini zayıflatır. Halbuki tüketime dayalı büyümenin bu sene bize yararı değil zararı var. 5. Kamu kadar özel bankalarında güçlenmesi zaruri. Aksi halde Merkez Bankasının para politikaları tatlı bir rüya olur. Yani enflasyonist baskılar karşısında faiz yükseltmek gibi bir uygulamayı gerçekleştiremez. Çünkü bankaların bilançoları yükselen faiz ortamına uyumlu değil. Şu anda Türk bankaları iç borcun yaklaşık yüzde 90ını taşıyor. Aynı zamanda bankaların 12 milyar dolardan fazla açık pozisyonu yani döviz borcu bulunuyor. Dalgalı kur sisteminde kontrolsüz açık pozisyonlar bankalar için tehlikeli. Azaltılması lazım. Ama aynı bankaların pozisyon kapatmak kadar içi borçlanmaya katkıda bulunmaları da gerekecek. Bu zaruret ile Hazine borç takası (swap) ile sentetik bir risk ıslahı arayışında. Bu ve diğer uygulamaların faizlerin düşen trendine etkisi fazla olacak. ENFLASYON HEDEFİ HENÜZ YOK Bu sene henüz enflasyon ile mücadeleye başlanmadı. Hedefler belirlenmedi. Sene sonunda beklenen enflasyon rakamları bile hedef değil tahmin. Revize edilebilir, zaten edilecektir. Enflasyon mücadelesi tasarruf eden, tüketimi kontrollü bir toplum ile daha rekabetçi ve verimli çalışan ekonomik düzenle mümkün olacak. Merkez Bankası hedefleri bu temeller üzerinde belirleyecek. Beklenen, enflasyon hedeflemesine yaz aylarında geçilmesi. FAİZ YÜZDE 70 ALTINDA TEDİRGİN Korkulan tarih, 23 Mayıs 6 ve 10 aylık bono ihraçlarıyla kabus olmaktan çıktı. İhaleler yüzde 75-80 faiz aralığında borçlanma ile sonuçlanabilir. Yatırımcılar kısa vadeli bonolarda daha rahat pozisyon alıyorlar. Bono faizlerinin hızla yüzde 70 seviyesine gevşemesinde piyasada satıcı olmaması da etkili oluyor. Faiz düşüşü devam ederse, yüzde 70 altında ki oranlarda daha dikkatli olmak gerekir. Faizlerin hızlı gerilemesi tasarruf eğilimini zedeleyeceği için tercih edilmeyebilir. | ||||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||