|
|
Oysa devalüasyondan sonra mali yapısı zayıflayan bankacılık sektörü, kendilerini rahatlatacak destekler peşinde koşuyordu, ama çıkan yasa destek bir yana bankacılık sektörünün işini daha da zorlaştıracak önlemler içeriyor. MAL KAÇIRMAK ZORLAŞIYOR Bunlardan birincisi, bankacılık yaparken suç işleyenleri ağır biçimde cezalandırmaya yönelik. Bankaları hortumlayanların birinci dereceden yakınları dahil tüm mal varlıklarına el koymayı kolaylaştıran bir yasa Meclisten geçmek üzere. İmza yetkisi olan bütün yöneticiler bu yasanın kapsamına giriyor. Bankalar Birliği, buna karşı. Bu nedenle, banka yöneticilerinin imza atmaktan korkar hale geleceğini öngörüyor. Yasanın gerekçesi ise, bugün DGMlik olan birçok yönetim kurulu üyesinin Ben aslında bankacı değilim. Önüme gelenleri imzaladım deyip suçlamalardan kurtulmaya çalışması. İkincisi, yasa, fona alınan bankaların alacaklarının, amme alacağı haline dönüştürüp öteki alacaklıların önüne geçmesini ve hızla tahsil edilmesini öngörüyor. Üçüncü olarak ise kredi tanımı genişletiliyor, dolayısıyla risk ve sermaye yeterliliği kavramlarının daha öne çıkması sağlanıyor. BDDKnın hazırlayacağı yönetmeliklerle bankaların nereye ne kadar kaynak aktarabilecekleri, ne kadar risk alabilecekleri belirlenecek, özetle hareket alanları daraltılacak. Para eskisine göre çok daha değerli olacak. Bir de hala kesinlik kazanmayan yeni bir prim getirilmesi sözkonusu. Bankaların mevduat dışı yükümlülüklerinden binde 5 oranında kesinti yapılması öngörülüyor. Bu kesintinin gayri nakdi krediler hariç tutularak, yasalaşması bekleniyor. El konulan bankalar için oluşturulan bu yeni fonun, sektöre yılda 250-500 milyon dolar arasında ek yük getirmesi tahmin ediliyor. SAADET ZİNCİRİ Bugün hemen herkesin görüş birliğinde olduğu bir konu var. Şubat krizi bankaların özsermayelerini eritti. Bunun suçlusu kim? diye sorarsanız, bunun yanıtını vermek için en azından bir kitap yazmak gerekir. Bu öykü aslında 1995 yılında başlıyor. Kısır döngü, Dönemin Başbakanının bir yıl boyunca saadet zincirini kırdım propagandası yaptıktan sonra 1995 ilkbaharından itibaren bankalarla masaya oturarak sıcak para politikasına geri dönmesi, kur ve reel getiri garantisi vermesiyle başlıyor ve bu döngü bir daha kırılamıyor. Bankaların Hazine kağıtlarını almaya teşvik edilmeleri yıllar boyunca sürüyor. Taa ki kasım krizine ve Demirbanka el konulmasına kadar. Hükümet-Hazine-Bankacılık üçgenindeki bu düzen bir devalüasyonun ardından kurulmuştu, doğal olarak yine bir devalüasyonla yıkıldı. Şimdi ise yepyeni bir düzenin temelleri atılıyor. KAYNAĞI KENDİLERİ BULACAK Bankalar, Şubat krizi sonrasında, özsermayelerini yerine koymak için ellerindeki kağıtları döviz cinsi tahvillerle değiştirmek istediklerini açıkladılar. Bankacılar 5 milyar dolar civarında bir kaynak talep etti, aksi halde Hazinenin TL cinsi kağıtlarını alamayacaklarını, iç borçlanmanın tıkanacağını savundular. Bu da doğru bir analiz... Ama Devlet Bakanı Kemal Dervişe bağlı Hazine yönetiminin, buna sıcak bakmadığı anlaşılıyor. Eldeki kısıtlı kaynakların hiçbir gruba dağıtılmayacağı görüşünün bankacılık sektörünü de kapsadığı, bu nedenle Hazinenin, (en azından birkaç gün öncesine kadar), bankaların bu talebini göz ardı ettiğini biliyoruz. Üstüne üstlük bir de bankacılık yapmayı daha da zorlaştıran bir yasa çıkmak üzere. Derviş, Güçlü Ekonomiye Geçiş Programını açıklarken, olacakların sinyalini vermişti aslında. Bankacılıkla ilgili bölüm dikkatli okunduğunda şu seçeneklerin ortaya konulduğu görüldü: Bankalar ya sermayelerini artıracaklar, ya yeni ortak bularak sermaye yapılarını güçlendirecekler ya da kaderlerine razı olacaklar! Programda, bankaların sermaye yapılarının güçlendirilmelerine yönelik teşviklerin sağlanacağı belirtilmekle yetiniliyor. Bankacılık yasa tasarısı, bu anlayışta bir değişiklik olmadığını, bankacılığın kendi sorunlarını çözmekte yalnız olduğunu bir kere daha ortaya koyuyor. Peki bankalar iç borçlanma ihalelerine (bugün olduğu gibi) talep göstemezlerse ne olacak. İşte dış kaynak arayışı, yüksek faiz dışı fazla verme çabası hep bunun için. Saadet zincirinin halkaları parçalandı artık. KÜÇÜLME SÜRECEK Bankacılık sektörü son 2 yıl içinde küçüldü, görünen o ki süreç bundan sonra da devam edecek. Yabancıların da sektördeki ağırlıklarını artırmasıyla sayıca az, ama mali yapısı çok daha güçlü bankalarla karşı karşıya kalacağız. Yeni düzenin anahtar sözcükleri güçlü sermaye yapısı, risk yönetimi ve verimlilik olacak. Yalnız dikkat. Bu 3 olmazsa olmaz, yalnız bankacılık için değil bütün şirketler için geçerli olacak. | ||||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||