|
|
OTELDE PATLAYAN TURİZM ! Toplantıların başladığı sabah etrafımızı çevreleyen meslektaşlarımız Hangi otel bu ?, Neden gene Türkiye ?, Sonuç ne olur ? benzeri sorularla bizi bunalttığında daha uyanamamış gözlerle ne olduğunu anlamaya gayret ediyorduk. Takibinde anlaşıldı ki, turizmden harikalar beklediğimiz 2001 yılı sezonuna iyi bir başlangıç yapmış ve İstanbulun en iyi otellerinden birini tüm dünya televizyonlarına ilk haber olarak çıkartmayı başarmıştık! Gerçi bizim turizm patlayacak diye tanımladığımız sanıyoruz, Swissoteldeki patlamalardan biraz farklıydı ama, neyse...... Sonuçta maalesef kısa süre içinde problem çözüldü, bizde milyarlarca dolar değerinde reklam yayını imkanını kaybettik !! CORPORATE GOVERNANCE Ülkemizden gelen destekle başladığımız popülarite kazanımlarımıza, çalıştığımız kurumun Corporate Governance uzmanının ikinci gün yaptığı sunumda verdiği destekle devam ettik. Amerikalı meslektaşımız sunumunu neredeyse Türkiye üzerine konumlandırmıştı. Corporate Governance konusunda kamu ve özel sektörde yapmadıklarımızın nelere mal olduğunu ve daha nelere mal olacağını bizi de bol bol parmakla işaret ederek anlattı. Birkaç satır içinde özellikle iki kez Corporate Governance deyimini tercüme etmeye çalışmadan, aynen kullandık. Bunun temel sebebi, o meşum toplantıda da kafamıza takılan ilginç bir saptama. Güzel Türkçemizde , İngilizce management ve governance kelimelerinin karşılığını biz tek kelimeyle eşlemişiz: yönetim. Bir şirketi kurmak üzere girişimci olarak insiyatif alanlar kurucu ortaklar veya hisse sahipleri olarak tanımlanabilir. Şirket hissedarları yatırım yaparak risk almaktadır ve bu riskin karşılığı olarak da şirket faaliyetlerinden elde edilen kar ile ödüllendirilirler. Şirket hissedarları, şirketi govern etmek üzere (dikkatlerinizi çekerim, yönetmek demiyoruz) bir kurul (board) oluştururlar. Oluşturulan kurul ise şirketi manage etmek yani yönetmek üzere üst düzey yöneticileri atar. Dolayısıyla yöneticiler, yönetim kuruluna, yönetim kurulu da şirket hisse sahiplerine karşı sorumludur. ROLLER HEP KARIŞIYOR Basit yapı içindeki rollerin karıştırılması sonucunda özellikle Türkiye benzeri gelişmekte olan ülkelerde şirket hissedarlarının, yönetim kurulu ve hatta şirket yönetimine yerleştiklerini görmek sanıyoruz hiçbirimize sürpriz olmuyor. Bu çarpıklık sonucunda da, cari işlemlerin yönetim kurulunda tartışıldığı, yöneticilerin stratejileri yönlendirdiği şirketler çok sık olarak rüzgarın yani makroekonomik çevrenin yönlendirdiği tarafa gitmekten kurtulamıyor. Diğer taraftan birkaç şapka taşıyan ve çıkar çatışması içinde olabilecek kişilerin şirketlerde aktif olması özellikle azınlıkta bulunan hisse sahiplerini pek de memnun etmiyor. Mark Mobiusun, George Sorosun ve birçok başka yatırımcının defalarca SPKnu bu konularda uyarmasının da temel sebebi bundan doğan memnuniyetsizlikleri. Bu açıdan bakıldığında, corporate governance konusunda sabıkalı olan Türkiyenin altın hisse ile Türk Telekom özelleştirmesinde yol alması ne kadar kolay olacaktır, sorusunun cevabını isterseniz yabancı yatırımcılara bir daha soralım. Bu noktada haddimiz olmayarak, şirketlerdeki bu yapılanmanın ülkelere nasıl uygulanabileceğini resmetmeye çalışalım. Ülkelerin sahibi, o ülkenin vatandaşları olduğuna göre, milletin temsilcilerinin yani milletvekillerinin ülkeyi govern etmek üzere görevlendirdiği hükümetler ve ülkeyi aslında gerçek anlamda yöneten üst düzey yöneticiler yani bürokrasi arasındaki sınırların son derece net bir şekilde çizilmesi gerekmektedir. Bu ilginç denklemden çıkan ilk sonuç, yönetim kurulunun yani hükümetin üyelerinin tam anlamıyla bağımsız olmadığıdır. Zira aynı zamanda milletvekili olan ve seçilme kaygısı taşıyan hükümet üyeleri iki farklı şapka taşımaktadırlar. Bu sebeple de aldıkları kararlar kendi siyasi kariyerlerinin fayda etmesine endeksli olabilir. Diğer önemli bir nokta, her konudaki stratejilerin ve politikaların belirleneceği yerin yönetim kurulu yani hükümet olduğudur. Buna paralel olarak ihalelerin, özelleştirmenin, kısaca cari işlemlerin yöneticiler yani bürokrasi tarafından ele alınmasının daha doğal olacağıdır. BAŞBAKANA AĞIR ELEŞTİRİ Sözün özü governance ve management kelimelerinin Türkçemizdeki karşılıklarının kalın çizgilerle ayrılmasının, Türkiyenin çıkış yolu olabileceğidir! Bu çerçevede ekonomik koordinasyondan sorumlu Devlet Bakanına fazla yüklenmeden çözümü Türk Dil Kurumundan sorumlu Devlet Bakanında aramakta önemli faydalar olduğu görülmektedir. Bu hassas noktayı öngören sayın Başbakanımızın, en derin kriz dönemlerinde dilimizin özTürkçeleşmesi yönündeki çabalarını eleştirmek doğru olmayacaktır. SORMAYA DEVAM Ekonominin koordinasyonundan sorumlu Devlet Bakanı Kemal Dervişe tüm ekonomik birimlerin ve kurumların neden bağlanmadığını sormaya devam ediyoruz. Aslında bu yazının özünden de anlaşılabileceği gibi bağlanması gereken kurumların arasında ve belki de başında Türk Dil Kurumu gelmektedir. | ||||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||