|
ABD Merkez Bankası (FED) Başkanı bunu yaklaşık 1 yıl önce gördü. Greenspan geçen yılın ilk çeyreğinde yaptığı açıklamada, Amerikan ekonomisi çok hızlı büyüyecek, bu çok tehlikeli bir büyüme. Bunun önüne geçmemiz lazım diyerek tehlikeyi! daha o günden gördüğünü söyledi ve ilk önlemini aldı. Faiz oranlarını 0.25 puan artırdı. Yetmedi, bir daha artırdı ve artış bugüne kadar 6 kez gerçekleşti. Son artışta oran 50 baz puan ya da yüzde 0.5lik oldu. ABDNİN DERDİ BİZİ GERDİ Piyasaların profesyonelleri bunun sonucunu tahmin eder. Ama profesyonel olmayanların bunun sonucunu tahmin etmesi güç. O zaman ben açıklayayım. Dünyada para birimi ya da parası kredi olarak kullanılan genelde üç ülke bir de bölge var. Amerikan Doları bunların ilk sırasında yer alıyor. Ardından Japon Yeni, Alman Markı ve Avrupanın yeni para birimi Euro geliyor . Türkiye, IMF ile yaptığı ekonomik programda ki -bu program doğru bir programdır- iç borçları dış borçlara çevirilmesi ve iç, dış borçlar arasında bir denge oluşturma ana unsurlardan birisi. Türkiye programı açıklar açıklamaz önce IMF ve Dünya Bankası ardından da uluslararası piyasalarda oldukça iyi sayılabilecek krediler ve tahvil satışları başladı. Önceleri herşey iyi gidiyordu. İç borçlanmanın hızı kesildi. En yüksek aldığımız kredi bile iç borçlanmadan daha ucuza geliyordu. Bir de bunu Merkez Bankasının kuru çıpalamasını eklerseniz. TL bazında tadından yenmez bir hal aldı. Ancak hesaba katılmayan gelişme, ABD Merkez Bankasının ekonomisinin büyümesinden bu kadar rahatsız olacağını önceden kestirememekti. Aslında kestirememek diye bir şey söz konusu değil. Elin Merkez Bankası Başkanı çıkmış zaten açıklıyor. Faizleri artırarak da bunu engellemeye çalışacağını söylüyor. Ama biz dolar bazında borçlanmaya devam ediyoruz. Artırdığı kadar bizim maliyetlerimiz artıyor. Son 1 yıldaki faiz artışı yaklaşık 1.5 puan. ABD Merkez Bankası faizi artırınca baz faiz yani liboru artırıyor. Borçlanan ülkeler de libor + ülkeye göre değişen risk faizi üzerinde borçlanıyor. Risk puanımız değişmese de libor oranı yükseldiği için libor artışı aynı zamanda bize maliyet artışı olarak yansıyor. TOP ÜCRETLİYİ VURACAKTIR ABDnin faiz artışının bizi geren bir başka yanı da hammadde ithalinde yüzde 50ye yakın bu ülkeye bağımlı olmamız. Faiz paranın fiyatıdır. Faiz arttıkça paranın fiyatı artar. Bu da ABD sanayine maliyet artışı olarak yansır. Bize ise maliyet artışları, hammadde fiyatlarının artışı olarak yansır. Böylece katmerli bir maliyet artışı ile sanayicimiz karşı karşıya kalır. Sonuçta top dönüp dolaşıp ücretliyi vuracaktır. Çünkü Türkiyedeki sanayici de bunu maliyet artışı ile tüketiciye yansıtacak. Burada olacağı söyleyeyim; Bir taraftan Amerikan Merkez Bankasının faiz artışını maliyetlerle ödeyeceğiz. Diğer taraftan da yine ABDden ithalat yaptığımız için bu ülkeden enflasyon ithal edeceğiz. Bundan kurtulmanın yolu uluslararası parasal oyunları swap forward ya da hedging ve vadeli işlemler i çok iyi bilen uzmanlara ihtiyaç var. Evet ABDnin büyümeyi durdurmama derdi var bizim ise büyüme hızımızı artırma derdimiz. Adamların ne derdi var ama? | ||||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||