|
|
Ancak piyasa aktörleri, esnaf, işadamları vs. gibi heyetler halinde yapılan toplantılar nedense bize salt sonuçları itibariyle duyuruluyor ve neler olup bitiğini pek de göz önüne getiremiyoruz. Bu işin içinde olsak da. Oysa Derviş ne kadar şeffaf ve katılımcı başlamıştı ve nedense ABDden döndüğünden beri o da kapılarını kapattı.. Kapılar kapandıkça bekleyiş bir parça bunaltmaya başlıyor. Yoksa 15 günde 15 yasa çıkarmalıyız çağrısına, dur bakalım veya benimle hiç konuşmadı türünden serzenişlerin etkili olup olmadığını bilmiyoruz tabii. Çünkü Başbakanımız bir süre önce, bir sorunu toplumla paylaşmadan önce bizzat kendisiyle ve yakın çalışma arkadaşlarıyla konuşulmasının önemli bir demokratik sol terbiye ve kültür olduğunu başka bir olayda beyan etmişlerdi, hatırlayacağınız gibi. BANT İÇİNDE DALGALANMA Ancak bu bekleyişin bence önemli bir ikileme dayanması söz konusu olabilir. Dalgalı kura geçilmesinin üzerinden bayağı bir zaman geçti, dolayısıyla piyasaların ilk sıcaklığı geçti, gerçi kriz derinleşti ama piyasaların vereceği tepkinin dibe vurup piyasa olmaktan çıkmak dışında vereceği bir kötü yol kalmadı. Dolayısıyla sanki yavaş yavaş Prof. Asaf Savaş Akatın ve Yaman Törünerin de son günlerde daha sıkça belirttikleri gibi en azından belirli bir bant içinde hareket eden kura dayalı bir programın geleceğini öngörmemek olanaksız. Bunda yeniden bir uzlaşma nasıl sağlanacak? Toplumun dövize yönelik beklentilerinin kaybolması ve umutsuzluğunun nasıl kırılacağı önemli. Burada önemli ataklar yapılması gerekiyor. Her ne kadar eleştirilmiş olsa da Sayın Dervişin dolar Nisan sonunda 1 milyon yüzbin lira olacak herkes hesabını buna göre yapsın açıklaması bana sanki bunun bir önhazırlığı gibi geldi. Evet bir bandı olacak bu işin, Stanley Fischerin düşündüğünün aksine. O meşum 19 Şubat gecesi Türkiyede tesadüfen Stanley Fischer (tesadüfen değil aslında programa destek olur diye Baba İktisatçı ve IMFin herdaim iki numaralı adamı Stanley Fischeri Maliye Bakanımız davet etmişti Türkiyeye, G-20 zirvesi için. Clinton ekibiyle çalışırken altın yıllarını yaşamış Fischer değil de, yeni ABD Hazine Bakanı Paul O Neill filan olsaydı belki daha farklı icraat çıkacaktı. Beterinden Allah korumuş. Önümüzdeki dönem böyle bir dalgalanmaya sürekli izin vermeyen bir ortama en azından aşamalı geçişe bir diğer işaret IMF tarafından yeni atanan Uha Kahkonenin bir para kurulcu (Currency Boardcu) olduğu da önemli bir işaret olsa gerek. AĞIRDAN ALMAYA SON Üç aşağı beş yukarı bir takım eleştiriler ve eksikliklere beraber yeni hazırlanan 15 kanuna bizim siyasilerimizin bakış açısı, özellikle bu dönem içinde eski dezenflasyon programında olduğu gibi, Ekonomik olarak ne yapalım, IMF başka kaynak vermiyor. Ama işte siz halkımızın biraz canı acıyacak. Ama işte ne yapsak türünden bir mahcubiyete ve ağırdan almacılığa asla tahammül edemeyeceği açık. Onun için Derviş bu 15 yasayı ABDden buraya iletmek zorunda kaldı. Çünkü bu onbeş yasa bizim, kurtuluşumuz değil kurtuluşa giden yolda atılacak ilk adımdır, o kadar. Bu önlenemez çöküşe olsa olsa sadece bir fren yaptırır, ancak uçurumdan çıkmak için özveriyle usul usul çalışmamız gerekir, mentalitesini zor da olsa kazanmamız gerektiğini ifade eder. EFSANELER GERİDE KALMALI Beyler, artık şu eski efsaneyi bırakalım: Biz öyle önemli ve stratejik bir noktadayız ki, bir silkinip kükresek herkes bizimle işbirliğine girer, çok güçlü oluruz. Bu ne hazin bir stratejik bir önemdir ki yirmi yıldır uluslararası sermaye doğrudan yatırım ve diğer boyutlarıyla henüz teşrif buyurmadı. Yirmi yıldır gelmeyen yabancı sermaye şimdi gelecekmiş, bunu bu köşelerden Murat Yeşildere mükemmel bir ironiyle eleştirdi. Ben siyasi istikrarsızlıktan çok ekonomik istikrarsızlığın, kararsızlığın, keyfi bir hukukun uluslararası yatırımcıyı caydırdığını düşünüyorum. Tabi başka şeyler de var. Ancak siz mesela ABD ile Çin arasındaki uçak rehine krizinde bu işi her iki taraftan da, dediğimizi yap yoksa işi ekonomi boyutuna dek sürükleriz diyen bir tehdit duydunuz mu? Hangi ülke siyasi veya askeri bir sorunu ekonomik alana da çekerim diye tehdit savurabilir? Bu bir padişah kafasıdır. EN ÇOK BİZLER HUKUK DEMELİYİZ Şimdi herhangi bir siyasetçinin artık işkembe-i kübradan atamayacağı bir gerçekle karşı karşıyayız. Sen siyasal irade sessiz sedasız reformlarını yap, duran büyük saat tekrar çalışmaya başlasın onu sonra ayarlarız. Eğer hukuksal saat çalışmazsa, onun yerine öylesine keyfi bir saat girer ki ona siyaset demeye dilim varmıyor. Ama her iktidarı alanın keyfi ve gücü oranınca at koşturduğu bir memleketin üyesi olarak, en çok bizler hukuk demeliyiz, hukuk demeliyiz ki piyasa çalışsın. Öyle olursa keyfiliğe gezineceği az bir yer bırakırız. Yoksa geçtiğimiz dönemde olduğu gibi her küçük vakayı düzeltebilmek için en başından başlamamız gerekir. Büyük bir efor ve enerji kaybıyla, yeni program da eski programa benzer. Bu olmazsa kırk tane program yazsanız krizden kurtulamazsınız... Bu noktada dilerseniz, bizim hukukla olan zor imtihanımıza değinmeden geçemeyeceğim. Bunun böyle olmadığını Sayın Derviş de göreceklerdir ki; Türkiyede 15 yasanın çıkması bunların 550 kişi tarafından benimsenmesi anlamına gelmeyebilir. Hatta bu yasalar ilgili bakanlıklar tarafından bile engellenebilir. Bunlara ek olarak, yeni yasaları uygulamaya koymak bir ömür dahi alabilir. Mesela Bankacılık Yasası, Telekom Yasası, Sosyal Güvenlik ve tahkim yasalarının da büyük bir süratle ve beklentiyle çıktığını ve nerelerden nerelere geldiğimizi düşünün. Ben siyasal irade kavramına yeniden dönmek istiyorum. Kavram batı dillerindeki orijinal köküyle gönüllü olmak, bile isteye yapmak anlamına gelir. Oysa biz hiçbir noktada hukuku gönüllü olarak çağırmayız yardıma, bizi temsil eden irade bunu nasıl yapacak ki? Sonra Ulaştırma Bakanının dediği gibi biz hukuku olumlu bir anlamda değil caydırıcı bir anlamda kullanırız daha çok. Dünyadaki finans merkezlerinin yanı başında finans merkezlerinin hukuk büroları vardır ve o merkezlere başka sektörlerden yakındırlar. Bizim finansal dünyamıza hukuk kuruluşları, PRcılardan, kimlik ve marka belirleyicilerinden, tüketici davranışı belirleme sosyologlarından, danışmanlar, danışmanların danışmanlarından daha fazla ne kadar yakındırlar öğrenmek isterdim doğrusu. HUKUKA YATKINLIK ESAS Bizim irademiz ne kadar hukuka yatkınsa, siyasalın iradesi de o kadar yatkın olur. Eğer on beş yasa hemen çıkmalı, diyen bir anlayış siyasete gelmişse, o zaman bizim de yasalarla yetinmeyen onu uygulayan ve isteyen olmamız gerekir. Dünyanın en gelişmiş rekabet kanunun bizde hem de kaç sene önce çıkarıldığını hatırlatmak isterim, bunun gündelik hayatımıza herhangi bir etkisiyle karşılaşanımız oldu mu? Doğaldır ki bu çıkarıldığı meclisin bile idrak edemediği, anlamadığı- ama her şeyden önce anlamak istemediği bir manzumeler bütünüydü. | ||||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||