Home page
Haber Menüsü


 
Ekonomi yönetiminde hatalar ve hala geçerli umutlar
 
Önümüzdeki hafta anahtar niteliğinde. Dilimize doladığımız 15 günde 15 yasayı sloganlaştırmak yerine, öncelikle ek bütçe ve bankacılık sisteminin yeniden yapılandırılması üzerine olanlar da yoğunlaşmalıyız.
 
Ozan Korman Tarman
 
2 Nisan—  Türkiye kamuoyu yaşadığımız krizin kökünün siyasi olduğunda artık neredeyse hemfikir. Ayağa kalkabilmemiz için neredeyse mükemmelliyet düzeyinde siyasi performans gerekli iken, geçen hafta yeni hatalarla daha da yara aldığımız açık. Ancak gerçekçi olmak gerekirse, bir ara kendine ikinci devalüasyon dedirtecek seviyeye varan finansal çalkantılarda ekonomi yönetiminin teknik, stratejik ve zamanlama hataları da etken olmuştur.

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Dövizin birdenbire 1 milyon sınırını kırıp, yeni bir panik havası estirmesinde elbette siyasi hatalar derin rol oynadı: Derviş’in 15 Nisan’ı kati bir dönüm noktası olarak duyurması sakıncalıydı. Bahçeli’nin (1 gün sonra çark etse de) bu işler aceleye gelmez imasıyla Derviş’e gönderme yapması hem yanlış, hem de bahsettiği işlerin ciddiyetini ne kadar anlayabildiği konusunda ipucu vericiydi. Başbakan ile Derviş’in 2-3 gün boyunca gelişmeler hakkında temasta bulunmadıklarını açığa vurmaları, bu devirde hala saat farkını öne sürmeleri ise hayret vericiydi! ANAP yönetiminde Derviş’e karşı çatlak sesler oluşması, bunların da anında basına sızdırılması da şaşırtıcı değil ama sorumsuzcaydı.
       Bu siyasi hataların herbiri piyasaları olumsuz etkiledi geçen hafta. Ancak hiçbiri doların Perşembe öğle saatlerinde başlayan yükselişinin ana sebebi ya da tetikleyicisi değildi. O tanımlar geçen hafta için maalesef bir Merkez Bankası kararına ait.
       Hafta başından beri günde 300 milyon dolara yakın rezerv kaybına ugradıklarını gören Merkez Bankası yönetimi, Perşembe sabahı günlük döviz ihalesi sistemine geçtiklerini duyurdu. Şeffaflık açısından kuşkusuz piyasalara katkı sağlayabilecek bir karar. Kitabına, teorisine uygun denilebilir ama…
       
ZAMANLAMA HATASI YAPILDI
       Muhtemel rezerv kaybından doğan endişelerle (18.5 milyar dolar düzeyine gerilediğini tahmin ediyorum), bir zamanlama hatası yapıldığı ortada. Ay sonu olması ötesi mali yılın ilk çeyreğinin bitiminin getireceği bir döviz talebi olacağı biliniyordu. Merkez Bankası yönetimi bu yeni uygulamayı başlatmak için bugünü bekleyebilirdi. Dahası Perşembe satışın 200 milyon ile, Cuma ise 150 milyon ile sınırlı tutulması arz endişelerini arttırdı.
       Cuma bir toparlanma olsa da, Merkez Bankası bu sisteme Perşembe geçip arzı bastırmasa, dolar da geçen hafta bu denli büyük bir dalgalanma yaşamazdık. Kimi uzmanların, belirttiğim iki unsuru ‘teknik ayrıntı’ diye es geçmesi en azından ay sonu daha da yüklü fiyatlardan döviz ödemesi yapan vatandaşlarımıza saygısızlıktır. Bunun nesi ayrıntı?!
       Mali bilanço kaygılarına hazır değinmişken, bankaların Cuma akşamüstü uyguladıkları döviz ‘operasyonu’ndan da bahsetmek isterim. Birbirleriyle anlaşan bankalarımız, Merkez Bankası’nın daha kuvvetli bir yerden lirayı sabitleyebilmesi için kotasyonlarını hızla aşağı çekmeye başladılar. Tabii ki tamamen yapma olan bu iniş sırası, hiçbir işlem gerçekleşmedi. Merkez Bankası oyuna pek alet olmayıp kuru 1,020,000’den fikslese de, bu tip hesaplarla pek güven uyandırıcı mesajlar vermediğimiz açık olmalı.
       
FAZLA KARAMSAR OLUNMAMALI
       Yine bazı uzmanlar gibi, Türkiye’nin kısa dönem geleceği için fazla karamsar tablolar da çizmek istemem. Bir dostumun yorumuyla zaman, masadan kalkma zamanı değil. Önümüzdeki hafta anahtardır. Hepimizin dilimize doladığımız 15 günde 15 yasayı sloganlaştırmak yerine, öncelikle ek bütçe ve bankacılık sisteminin yeniden yapılandırılması üzerine olanlar da yoğunlaşmalıyız.
       Özelleştirme, en azından şu gün, öncelikli meselemiz değildir. Yurt içi ve dışı şartlar göz önüne alındığında bunu savunmak gerçekçi de değildir. Bu nedenle, Türk Hava Yolları’na teklif gelmemesi ya da Telekom özelleştirilmesinde doğan hukuki engeller moralleri daha da bozucu etkenlere dönüşmemeli. Şikayet yerine zamanı gerekli hukuki altyapıyı oluşturmaya kullanmalıyız.
       Hazine de bu ay için itfasının üzerinde toplam 2 milyar dolarlık 5 ihaleden oluşan bir borçlanma programı açıklayarak piyasada en azından tekrar bir getiri eğrisi oluşmasına katkıda bulunmaya çalıştı. Tekrar bir ikincil faiz piyasası oluşması ümitlerinin canlanması olumlu. Ancak bankacılık sisteminin net açık pozisyonlarının 10 milyar dolar civarında olduğu düşünülürse, devalüasyondan beri iç borç stokunun bir bölümünün dövize dönüştürülmesinin de neden gündemden düşmediği anlaşılabilir.
       Yılın geri kalan bölümünde Hazine’nin iç borç itfa yükü 30-33 milyar dolar olduğundan ve bankalarda açık pozisyonlarını azaltabilmek için dövize endeksli tahvillere ihtiyaç duyduklarından bu iki tarafın da işine gelebilir. Bankalarda da bu konuda istek varken, bir an önce koordinasyon sağlanmalı ve ekonomik programın daha detaylı açıklanmasıyla beraber uygulamaya geçilmelidir.
       
TEKNOKRATLAR REJİMİ SENARYOSU UYGUN DEĞİL
       Yukarıda saydığım adımlar ivedilikle atıldığı takdirde piyasalara ve döviz kuru gibi artık hepimiz için daha da önemli parçalarına olumlu yansıyacaktır. Geçen hafta daha da yaygın tartışıldığı ve kimilerinin savunduğu gibi teknokratlar rejimi senaryoları Türkiye’nin orta ve uzun vade çıkarlarına uygun değildir. Mevcut krizin ve sorunlarımızın ana kaynağının siyaset olduğu bir gerçek. Ancak çözümü de siyasetsizlikte ve daha önce kültürel, sosyal ve ekonomik zararlarını gördügümüz toplum mühendisliği denemelerinde aramamalıyız.
       Kemal Derviş’in ülke gündemine oturduğundan beri yaptığı konuşmalarda altını çizdiği, siyasi ve toplumsal felsefesine ışık tutabilecek mesajlar var. Küreselleşme uygulamalarının bizzat içinde olan bir yönetici de olsa, üretime yönelik büyüme, sosyal adalet, toplumsal ilerlemede eğitimin hayati rolü gibi hele bizde çok ihmal edilmiş yaşamsal konuları vurguluyor. Çağdaş merkez sol partilerin söylemlerinden hiç de uzak değildir Derviş’in satır araları vurguladıkları.
       Derviş’e katılsak da katılmasak da çağdaş Türkiye özlemlerimiz, bu tür hedeflere tekrar demokrasiye ara vererek, siyaseti bürokratlara emanet ederek değil, demokrasiye sahip çıkarak, kalitesiz kadroların arkasından desteğimizi çekerek yürümek üzerine kurulmalıdır.
 
       
    TOP5 Bankaların kara tahtaları siliniyor  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları