|
|
Güven, siyasi otoritenin uyumlu çalışması ile hayata geçecek çok önemli yapısal reformlarla sağlanacak. Ekonomik programın Nisan ayı içinde şekillenmesi bekleniyor. Henüz bir program yok, uygulanmakta olan 3 aşamalı kriz stratejisi var. Bu stratejinin temel unsurları: 1. Mali piyasalarda krizi durdurmak. 2. Makro ekonomik dengeleri yeniden sağlamak ve hedefleri belirlemek. 3. 2001 yılının ikinci yarısından itibaren ekonomiyi canlandıracak politikalar uygulayarak istikrarlı büyümeyi ve düşük enflasyonu temin etmek. Hali hazırda ilk aşamanın ortasına geldik. Hükümet müdahale etmeden piyasalarda bir denge oluşmaya başladı. Kur 1,000,000 TL/dolar sınırında serbest dalgalanıyor, vadesi 90 günü geçmeyen devlet içi borçlanma senetleri yüzde 190 gibi çok yüksek bir faizle yatırımcı çekibiliyor, hızla değer kaybeden lira sayesinde zamlar arka arkaya gelmeye başladı ve Mart ayı enflasyonu bekleniyor (TEFE için yüzde 10-17, TÜFE için yüzde 8-12 beklentisi piyasalarda hakim). Mali piyasalarda panik ataklar duruldu ama dengeler henüz istikrarlı olarak sağlanamadı. Toplumda baskın duygu hala korku. Birinci aşamadan ikinci aşamaya geçebilmek için Nisan ayı sonunda IMF ile programın revizyonu ve devamını içeren niyet mektubunun imzalanması gerekecek. Niyet mektubunda makro ekonomik hedeflere yer verilmesi beklenmeli ve yenilenmiş bütçenin finansmanı üzerine çalışılmalı. DIŞ BORÇLANMA İHTİYACI Hazinenin iç borç yükü 45 milyar dolara yükseldi. IMF ile anlaşma yapılmadan önce Hazine yüzde 100 üzerinde borçlanıyordu. 2000 yılında ortalama yüzde 38 ile borçlandı ve borçlanma vadeleri uzadı, bir yılın üzerinde sürelere taşındı. Şimdi faiz tekrar yüzde 100ün üzerinde ve borçlanma vedesinde 3 ay bile aranır halde. 1980lerde istikrar iç borçlanma ile sağlandı. Bu politika uzun süre devam etti. En büyük para ihtiyacı devletten kaynaklandığı için Türk bankacılık sektörü toplanan kaynakları Hazineye satmak üzerine kurulan bir sisteme dönüştü. Reel sektörün kredi ihtiyaçları ikinci planda kaldı ve talep eşitsizliği nedeniyle faizleride yüksek seyretti. Bütçe büyüklüklerimiz düşünülünce iç borçlanmaya daha fazla yüklenemeyiz. Yükleniriz ama bu bize geçici çözümlerle zaman kazandırır. Aynı şekilde karşılığı olmadan para arzını arttırmak da piyasalarda likiditenin atmasını ve beraberinde enflasyonu getirir. Para basmak ekonomik sıkıntıyı aşmak için kısa dönemli bir taktik olabilir ama asla kalıcı bir strateji olamaz. Krizin önünü kesmenin etkili bir yolu dış kaynak yaratmak. Dış krediler hem daha uzun vadeli oluyor, hem de faizi daha düşük. Bu cazibenin bedeli de daha zor temin edilmesi. Özellikle birbiri ardına yaşanan dalgalanmalarla finansal piyasalar güven kaybına uğramışken. Öyle ya, Türkiyenin uluslararası piyasalarda dolaşımda olan eurobondları pekçok yatırım şirketi tarafından yüksek riski nedeniyle tavsiye edilmiyor. Örneğin Salomon Smith Barney 2010 vadeli Türk eurobondları için azalt tavsiyesi yayınlıyor. Lehman Brothers benzer raporlarında Türkiyede siyasi istikrarın oluşturduğu riskleri ön plana çıkarıyor ve yaşanan ekonomik durgunlukla birlikte mevcut iç borç yüklerinin ekonomiyi bu sene yıpratmaya devam edeceği üzerinde duruyor. Deutche Bank yatırımcıları temkinli olmaya davet ederek yüksek getiri karşılığında yüksek riske katlanılacağını anlatıyor. Özetle, tüm yabancı yatırım şirketleri siyasi istikrarın sürdürülebilirliği, ekonomide dengelerin oturmamış olması ve ekonominin daralan görüntüsünü sorguluyorlar. Türkiyede güven ve istikrar arayışındalar. GÜVEN TEMİNİ Bu güveni tekrar sağlamak zorundayız. Globalleşen dünyanın finansal örgüsünde Türkiye kendini dışlayamaz. Hele hele Avrupa Birliğine tam üyelik Ulusal Program ile bu kadar gündemdeyken. Sayın Dervişin şu ana kadar ki başarısı bilgi ve tecrübesiyle toplumsal güven oluşturması. Uzlaşmacı ve şeffaf üslubu ile ekonomi yönetiminde yeni bir dönem başlatması. Takım oyuncusu olması. Krizlerle oluşan piyasa boşuluğunu Sayın Derviş bir ölçüde doldurdu. Şu ana kadarki icraatlar planlamaya yönelik olarak başarılı kabul edilmelidir. Sayın Dervişin dış temasları bu gerçeğin altını çiziyor ama dış kaynak planlama değil uygulama ile hareketlenecek. Güven, siyasi otoritenin uyumlu çalışması ile hayata geçecek çok önemli yapısal reformlarla sağlanacak. NİSAN BEREKETİ Reform yasalarının meclisten geçmesi için piyasaları tedirgin edecek zaman sınırlamaları polimiklere neden oluyor. Yasamanın çok hızlı çalışması bir gereklilik ve bunu herkes kabul ediyor. Ne var ki, iç borçlanmanın geri ödemeleri düşünüldüğünde Mayıs ve Haziran ayları sırasıyla 4.7 ve 8.6 katrilyon lira itfa birikimiyle Hazine üzerinde baskı yaratacak. Nisan ayı nispeten daha rahat. Reform yasalarının Nisan içinde hızlı bir şekilde Meclise gelmesi ve Nisan ayının ikinci haftasında Emlakbank ve Halkbankın genel kurullarında kamu bankalarının birleşmesi yönünde karar alınması, dış desteğin temini için önemli adımlar olacaktır. Nisan ayı, aynı zamanda, IMF ile temasların yoğunlaşacağı bir dönem. 2 Nisan Pazartesi günü Carlo Cottarelli başkanlığında bir ekip on gün süre için Türkiyeye geliyor. Döviz ve faiz piyasaları ile İMKBde hisse senetleri irrasyonel hareket etmeye devam ediyor. Yatırımcı psikolojisi olumluya dönmedi. Çok sığ işlem hacimleri ile günü geçiren piyasalarda yatırım kararı vermek için bir süre daha gelişmeleri izlemek gerekiyor. Nisan yağmurlarıyla Türkiyeye bereket gelecektir. | ||||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||