|
|
Ekonomide de fikir ve çözüm üretmek sadece hükümet ve bürokrasinin görevi değil. Akademisyenler, medya, özel sektör, sivil toplum örgütleri, kısaca her birey, problemleri işaret ederken, olası çözümlerini yaratma yönünde yol gösterme sorumluluğunu da taşımak zorunda. Bu çerçevede geçen hafta içinde binin üzerinde ekonomiyi düşünen insandan oluşan Ekonomistler grubunun, Kemal Derviş programını hazırlamaya fırsat bulamadan, Ekonomik Çözüm Programını hazırlayarak tartışmaya açması, bu yönde atılmış olan önemli bir adım. KATLANAN BORÇ STOKU Gene Ekonomistler grubundan Ümit Kumcuoğlu geçen hafta içinde ilginç bir zihin jimnastiği yapmamıza sebep oldu. Kumcuoğlu analizinde iç borç stokunun 50 milyar dolar, dış borç stokunun da 55 milyar dolar olduğundan yola çıkarak, bu borç stokunun reel faiz yükünün GSMHnın yüzde 11ine denk geldiğini ve bu yükü de bütçe fazlasıyla ödemek mümkün olmadığından, borç stokunun katlanarak büyüyeceğine işaret ediyor. ENFLASYON SARMALI Kumcuoğunun Türkiyenin mevcut durumu için yaptığı yerinde saptama aslında çok orijinal değil. Sargent ve Wallace adlı iki ekonomist, yirmi yıl önce, 1981 sonbaharında tamamladıkları çalışmalarında hükümetlerin kısa vadede borç alarak bütçe açıklarını finanse edebilmeleri mümkün olsa da, orta ve uzun vadede bunun kaçınılmaz olarak enflasyon yaratacağını kanıtlamışlar*. İki ekonomiste göre gelirleri ile giderlerini karşılayamayan hükümetlerin kamu finansmanı için iki alternatifleri var: Merkez Bankasından borç almak (yani para basmak) veya özel sektörden borç almak (tüm iç ve dış borçlanmalar). Bu şartlar altında borç stokuna verilen reel faizin GSMHnın büyüme oranından yüksek olduğu ve hükümetin de faiz dışı bütçe açığı vermeye devam edeceği varsayımıyla, ekonominin orta-uzun dönemde faiz-enflasyon sarmalına girmesi kaçınılmaz. Hatta Sargent ve Wallaceın analizi artan borç stokunun yarattığı artan faiz yükünden daha da önemli olarak, riski artan ekonomiye borç verenlerin de reel faiz taleplerini yükselterek çöküşü hızlandıracaklarını da gösteriyor. SARMALDAN ÇIKIŞ VAR MI ? Bu strateji sürdürülebilir olmadığından, Sargent ve Wallace sarmaldan çıkış yolunu hükümetlerin para basarak, para arzını ve enflasyonu körüklemeleri olarak göstermiş. İki ekonomistin çalışmasındaki iki önemli varsayım, bir başka ekonomist Micheal Darby tarafından farklı yorumlandığında ortaya iki çıkış yolu daha konabiliyor. Darbye göre, hükümetlerin borç stokuna ödedikleri reel faiz GSMHnın büyüme oranından küçük olursa, borçlanma stratejisi sürdülebilir hal alıyor. Ayrıca hükümetler uzun dönemde faiz dışı bütçe açığı yaratarak borç stokunu azaltma yönündeki kararlılıkları ile borç verenleri ikna edebilirlerse ekonomi enflasyon sarmalına girmeyebilir. Sargent ve Wallace ın analizi üzerine Darbynin yaptığı saptamalar, 1980li yılların başındaki İrlanda ve Belçikanın (şu an her ikisi de Avrupa Birliği ve Avrupa Para Birliği üyesi) durumunu açıklayabiliyor. Her iki ülkede de faiz yükü, GSMHnın yüzde 10una yaklaşmış olmasına rağmen, yüzde 4ün üzerinde faiz dışı bütçe fazlası sağlayarak enflasyon sarmalına girmeden ekonomilerini bugünkü durumlarına getirebildiler. 1990lı yıllara girerken AB ülkeleri toplam borcunun üçte birine sahip olan İtalya ise para basmaktan imtina etmesini, daha yüksek reel faiz ödeyerek çekmiş ve gene faiz dışı bütçe fazlası yaratarak problemini çözebilmişti. TÜRKİYE SARMALA MI GİRİYOR? Ülkemizde ise analizin dayandığı iki ayaktan birinin kesinlikle topal olduğunu söyleyebilmek mümkün. Son dönemde yavaşlasa da Türkiye hızlı büyüyen ülkeler arasında, ancak GSMHnın büyüme hızının reel faizlerden daha yüksek olduğu iddia edebilmek pek mümkün değil. Birinci ayağın topal olması sebebiyle, ikinci ayak, yani bütçenin faiz dışı fazla vermesi konusu Türkiye açısından son derece önemli. Bu sebeple de en az kamu finansmanı kadar, yapısal önlemler ve kamunun yeniden yapılandırılması konusunda yol alınması gerekiyor. Bizim defalarca özelleştirmenin bir gelir kaynağı olarak görülmemesi gerektiğinin altını çizmemiz de işte bu yüzden. Kamu istihdamının işsizlik sigortası olarak kullanıldığı ve yolsuzluk liginde liderliğe oynayan bir ülkede yaşadığımızı unutmayalım. KİBRİT ÇAKMAYA DEVAM: CEVABI BULUNAMAYAN SORU Problemler üzerine düşünmeye ve çözüm önerilerini geliştirmeye devam ettiğimiz sürece, sayısı artacak kibritleri söndürebilmek mümkün olamayacağı gibi, belki karanlık odalardan da kurtulup gün ışığına çıkma şansını yakalayabileceğiz. Her yazımızda olduğu gibi gene sormaya devam ediyoruz: Neden sadece DSPnin sorumluluğundaki kamu kurumları Sayın Dervişin koordinasyon alanına dahil ediliyor? Sizler Kemal Dervişin kendisine direkt bağlı olmayan kamu kurumlarını etkin bir şekilde yönetebileceğine inanıyor musunuz? Cevaplarınızı duymak isteriz. *T.J.Sargent & N.Wallace, Some Unpleasant Monetarist Arithmetic , Federal Reserve Bank of Minneapolis Quarterly Review, 5 (Fall 1981), 1-17. | ||||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||