|
|
Milletvekillerinin, moral bozukluğunu ileri sürerek böyle bir tutuma girişmesi kaygı verici. Bu kaygıları gidermesi gerekense iktidar partilerinin yöneticileri. İktidar ne yapıp edip, Meclisi çalıştırmalı; muhalefet ise, sadece engelleme mantığı ile hareket etmekten uzaklaşmalı. Çünkü, Meclisin çalışmaması, neredeyse kendini feshetmesi ile aynı. Meclisin son günlerde ortaya koyduğu tablo da bunu destekliyor. Bireysel Emeklilik Tasarısı, neredeyse, her gün, ancak bir madde ilerleyebiliyor. Oysa, Meclisin acilen çıkarması gereken onlarca yasa tasarısı var. Meclisin bu durumunu 12 Eylül öncesine benzetenler de var;bunlar arasında devlet yetkilileri bile bulunuyor. Bu tür benzetmeler konuşulmaya başlanmışsa, Meclisi çalıştıracak yöntemleri yaşama geçirmek zorunluluğu doğmuş demektir. Geç bile kalındı. Meclis çalıştırılamayacaksa, Türkiyenin, ne yapıp edip, seçime gitmesinde yarar var. YILMAZ GEREĞİNİ YAPMALI Meclisin çalışmasını iktidarın sağlaması gerektiğini belirttik. Mevcut hükümet partilerinin milletvekilleri arasında Meclis çalışmalarına en çok katılanlar DSPliler. Bayram öncesine kadar MHPliler de yoğun katılım gösteriyorlardı ve bu nedenle Meclis çalışmalarında hiç sorun yaşanmıyordu. ANAPlı milletvekilleri ise 18 Nisan seçimlerinden beri, Meclis çalışmalarına en az ilgi gösteren iktidar destekçileri. Üstelik bu partide en az 50 milletvekili geçmişte bakanlık koltuğunu işgal etmiş; Meclis çalışmalarının ne kadar önemli olduğunu çok iyi bilen isimlerden oluşuyor. Ancak, yine bu parti içinde Meclis çalışmalarına aylarca hiç katılmayan eski bakanlar bile mevcut. ANAPlı milletvekilleri Metal yorgunu görüntüsünden kurtulmak durumunda. ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz da konuşmalarında sık sık, Siyasetçisiz siyaset yapmak isteyen, siyaseti devre dışı bırakmak isteyen güçler var diye konuşuyor. Bu sözler doğruysa, o zaman siyaseti etkin kılmak gerek. Bunun ilk yolu da Meclisi çalıştırmaktır. İlk görev de bu sözlerin sahibi Yılmaza düşer. Eğer, siyaseti devre dışı bırakmaki steyeng üçler varsa, bu düşüncede olanlara karşı gösterilecek ilk tavır Meclisi çalıştırmaktır. Yılmaz, önce kendi arkadaşlarını ikna etmeli ve Meclis çalışmalarına katılmalarını sağlamalı. Bunun dışında, iktidar partilerinin yöneticilerinin ne yapıp edip, kendi milletvekillerini Meclise getirmesi şart. Aksi takdirde, zaten oldukça yıpranmış olan hükümetin durumu iyice zora girer. Her hafta olduğu gibi, salı günü yine MHP ve ANAP grup toplantıları var. Her iki partinin liderinin de milletvekillerini uyarmasını bekliyoruz. Bakalım sonucu ne olacak? ANAP grubu Meclis çalışmalarından sonra, gece toplanacak. Toplantıda, ekonomik kriz ile alınan ekonomik tedbirler bütün ayrıntıları ile tartışma konusu yapılacak. Geçen haftaki ANAP grup toplantısında söz alan bazı milletvekilleri, hükümetten çekilmeyi önermişti. Onlara yanıt veren Yılmaz, Salı günü her şeyi bütün ayrıntıları ile konuşalım. Tabi ki bu grubun her kararı verme hakkı var. Ama hükümetten çekilmek yanlış olur şeklinde konuşmuştu. Bu haftaki toplantıda göreceğiz, hükümetten çekilme sesleri ne kadar yüksek çıkacak ve Yılmazın bu isimleri aksi yönde ikna etmek için çabaları nasıl sonuç verecek? Ancak şunu söylemek çok da zor olmasa gerek: Bazı farklı seslere karşın, ANAPın hükümetten çekilmesi yönünde bir kararın çıkma olasılığı beklenmiyor. Aksi, büyük bir sürpriz olur ve Türkiye de buna hazır değil. DERVİŞ MECLİSE BİLGİ VERECEM Mİ? Meclisin çalışmamasında milletvekillerinin yeterince bilgilendirilmemesi de etkili oluyor. Bunu da pek çok kez yazdık. Ve Kemal Dervişin mutlaka Meclisi bilgilendirmesinde yarar olduğunu kaydettik. Dervişin danışmanlarının da bu yönde görüşler beyan ettiğini biliyoruz. Dervişin ABD ve Almanya gezileri böylesi bir fırsat doğruyor. Bakanın bu gezilerden döndükten sonra, Meclise bilgi vermesi yerinde olur ve böylesi bir tutum iki yönlü yarar sağlar. Birincisi; Derviş, çıkarılması gereken yasaların nedenleri, aciliyeti konusunda bilgi aktarıp, destek ister. İkincisi de milletvekilleri yaşanan krizin gerçek boyutunu öğrendiklerinde önlerine gelecek tasarılara daha iyi sahip çıkarlar. KHK VE CEZAEVLERİNE DİKKAT Meclis bu haftadan itibaren, kamu çalışanları arasındaki ücret dengesizliğini gidermek amacıyla hükümete kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi veren ve süresi 22 Martta biten yasanın süresinin üç ay daha uzatılmasını sağlayacak yeni bir tasarıyı ele alacak. Dileriz, hükümet bu konuda Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezerin onayını almıştır. Çünkü, Türkiyenin zirvede yeni krize, hiç mi hiç tahammülü yok. Kulak ardı edilmemesi gereken ikinci konu da cezaevleri. Cezaevi direnişleri bastırılıp tutuklular F tipi cezaevlerine aktarılınca, Hükümet mutlaka önlem almalı ve bu cezaevlerinde ölüm yaşanmamalı demiştik. Maalesef ölüm orucuna girmiş bir tutuklu hayatını kaybetti. Bu konu ekonomik kriz nedeniyle çok ön plana çıkmadı; ama son derece önemli. Türkiye, bir daha cezaevi sorunu yaşamamalı. Hükümetin alacağı önlemler son derece önemli; ama özellikle Tabipler Odası ve Barolar Birliğinin takınacağı tutumlar hükümetinkinden de önemli. Sivil toplum örgütleri, ölüm oruçlarını destekleyici izlenim yaratarak; ölüm orucunu, hatta ölümü teşvik eden örgüt yöneticilerini yüreklendirmekten kaçınmak durumunda. | ||||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||