|
|
Türkiye gelişmekte olan bir piyasa. Amerikanın Wall Streeti, NASDAQı, Avrupada Londra ve Frankfurt borsaları ve Japonyanın Nikkei piyasası gibi gelişmiş bir piyasa değil. Arjantin gibi, Brezilya gibi, Malezya gibi, Romanya gibi gelişmekte olan bir piyasa. Gelişmekte olan bir ekonomi. Ya da gelişmekte olan bir toplum ve gelişemeyen bir ekonomi. Avrupada nüfus hızla yaşlanan nüfusuna çareler ararken kıtanın en doğusunda yepyeni, dinamik, genç bir toplum, gelişmekte olan bir toplum, kıvılcımlar saçıyor. Genç ve dinamik nüfusumuzla, kültürümüzle, değerlerimizle. Bir de ekonomide patinaj yapmasak, ekonomimizi siyasetin dışına çıkartsak ve istikrarlı bir büyümeyi yakalasak. İşte o zaman Türkiye çok çekici bir gelişen piyasa olur. Yabancı sermayenin direk yatırımlar yapmak isteyeceği ve kısa vadeli sıcak para hareketlerinin azalacağı bir ekonomi. Gelişen bir ekonomi. SİYASİ İSTİKRAR Gelişmekte olan piyasalarla ilgili bir çok konferansta konuşmacılar hep siyasi istikrarı öne çıkarıyor. Global portföyler yöneten para uzmanları yatırımlarını risk faktörünü düşünerek çeşitlendiriyor. Portföy getirisi, kabul edilen riskin ödülü oluyor. Ve yatırımcı ölçülebilen riski tercih ediyor. Siyasi risk ise ölçülebilen bir risk değil. Risk ölçülemeyince getirinin önemi azalıyor. Yatırımlarda tercihler değişiyor. Para, Türkiyeyi kısa vadeli hedef olarak görüyor ve çok çabuk gelip gidiyor. Her gidişinde ekonomideki dengeleri sallayarak... Likidite krizi, döviz krizi, kriz, kriz... YATIRIMCI DAVRANIŞLARI Şubat ayında piyasaların paniğe kapılması yine kısa vadeli sermaye hareketlerini arttırdı. Yabancı yatırımcılar kadar yerli yatırımcılar da istikrar sağlanana kadar tercihlerini sermaye piyasaları yönünde kullanmayacaklar. Riskleri göze alıp piyasalara yönelenler kısa vadeli yatırımlar yapacaklar. Portföylerinde daha çok faiz ve dövize yatırımı tercih edecekler. Para ve sermaye piyasası bir dönem daha kriz psikolojinde kalacak. Sayın Derviş üç aşamalı bir program açıkladı. Bankacılık sisteminin yeniden yapılandırılması ve kurlar ile faizlerde piyasa dengelerinin yeniden sağlanmasını içeren ilk iki aşamada para ve sermaye piyasaları hassas olmaya devam edecek. Yapısal reformların sağlanması ve yeterli dış kaynak bulunması ile başlayacak, tekrar büyümeyi hedefleyen, üçüncü aşamada piyasalar daha rasyonel davranmaya başlayacak. Rasyonel olmayan piyasalarda yatırımcı davranışları da farklılaşıyor. Finansal analizlerin yerine irrasyonel davranışlar ağırlık kazanıyor. 1. Korku: Belirsizlik ortamı yatırımcının riskini arttırıyor. Birçok yatırımcı bu riski taşımak istemiyor. Borsada hisse senedi satın almak, o hisse senedi aracılığı ile şirkete pay sahibi olmak demek. Belirsizlik ortamlarında şirketlerin gerçek değerleri, hisse senetlerinin piyasa fiyatlarının çok çok üzerinde dahi olsa istikrarsız hareket ettiğinden güven oluşturmuyor. Risk güvensizliği, güvensizlik yatırımcılarda korkuyu uyandırıyor. Yatırımcı uyuyup kabus görmektense uyanık kalmayı tercih ediyor. Sonuçta şirket, değerinin altında kalmaya devam ediyor. 2. Defans: Riskten kaçan yatırımcı kendini korumayı amaçlıyor. Getiri, özellikle yüksek getiri, elde etmek amaç olmaktan çıkıyor. Yatırımcı portföyünü korumayı tercih ediyor. Yatırım stratejisini defans üzerine kuruyor. Hisse senetleri ve uzun vadeli tahvil yatırımlarını erteliyor. Kurlardaki hızlı değer artışlarına karşı korunmak için portföyde döviz tutuyor. Faiz piyasasına, gecelik O/N repo piyasasında veya çok kısa vadeli ve yüksek getirili hazine bonolarını satın alarak katılıyor. Parayı bankalarda genellikle bir aylık vadeli mevduat şeklinde tutuyor. Bazı yatırımcılar daha etkili defans yapmak için yurt dışı yatırım imkanlarını değerlendiriyor. 3. Likidite ihtiyacı: Getiriyi artırmak için riske katlanmak isteyen yatırımcı pozisyon açmanın yani satın almanın ve geri satmanın kolay olacağı piyasaları tercih ediyor. Alıcı ve satıcı dengesi sığlaşan piyasalarda pozisyon kapatmak zorlaştığı için, sığ piyasalarda risk daha fazlalaşıyor. Son dönemde devlet iç borçlanma senetlerinin işlem gördüğü piyasalarda likidite çok azaldığı için yatırımcı ekstra bir riskle karşılaşıyor. Aynı şekilde borsada İMKB-30 endeksine dahil olan hisse senetleri daha fazla işlem hacmine sahip oldukları için tercih ediliyor. Yatırımcı satış düşünerek pozisyon açıyor. 4. Kısa vadeli yatırım: Belirsizlik ortamında korku faktörü artığı için yatırımcı defans ağırlıklı portföy kuruyor. Yatırım yaptığı piyasaların likit olmasını tercih ediyor ve yatırımlarını uzun bir dönem yerine kısa vadeli tutuyor. Kar oluşursa bunu realize edip cebine koymak istiyor. Bu nedenle piyasalarda çok kısa vadeli trendler oluşuyor. Fiyatlarda volatilite (oynaklık) artıyor. Yatırımcının davranışları ekonomik denge tekrar sağlanıp, belirsizlikler azalıncaya kadar benzeri davranışlar sergileyecek. Yatırımcılar için büyük fırsatlar bir süre görmezden gelinecek. Mantık bir süre için aramızda olmayacak... | ||||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||