|
|
Yani 1980lerde Türkiye ekonomisi yenilendi ve güçlendi. Ama 1993den itibaren sorumsuz bir yönetim direksiyonun başına geçti. Şoför yokuş aşağı fren yerine gaza bastı. Otobüs tam gaz virajlı yollarda uçmaya başladı. İçeride yolcuların bir bölümü aman dikkat kaza geliyor diye bağırdı ama dinleyen kim. Ocak 1994te kaçınılmaz sonuç gerçekleşti. Otobüs yoldan çıktı ve tangur tungur tarlada gitmeye başladı. Bizim şoförün ayağı hala gazda. Dönmüş arkaya Ben otobüsü ne kadar hızlı dürüyorum diye caka satıyor... Zar zor kötü şoföre frenin yeri gösterildi ve yolcuların da yardımı ile araba uçurumun tam kenarında durduruldu... O günden bu yana otobüs yavaş yavaş tarladan geçerek tekrar yola çıkmaya çalışıyor. Ama büyük hasar gördü. Tarladaki taşlar çukurlar, hendekler otobüsü sarstı. Motorunu, şanzımanını, lastiklerini, camlarını, kapısını, vs. harap etti. Neyse ki otobüs yeni. Kötü şoföre rağmen devrilmedi. Hasara rağmen hareket kabiliyetini yitirmedi. Tarlayı aşıp yola varacak. OTOBÜS BENZETMESİ Yukarıdaki paragrafları Sevgili Asaf Savaş Akat hocamızın 5 Nisan 1995 tarihli Otobüs ve şoför yazısından aldık. Atilla Yeşilada dostumuz Webanide Doğru yoldayız ama frenler patlamış olabilir diye yazınca, arşivimizden bu yazıyı çıkartarak sizinle paylaşalım istedik. Asaf Hocanın bıraktığı yerden devam edersek, 1995den beri otobüs asfalt yola çıkmayı tam başaramasa da emniyet şeridinden yoluna devam ediyor. YENİ ŞOFÖRLER İŞBAŞINDA Geçtiğimiz yılın başında otobüsün yönetimine yeni bir ekip geldi. Ancak üç kaptan şoför koltuğa oturmadan, şoför mevkiini paylaştılar. Gaza biri bastı, frene diğeri, debriyaja ise üçüncüsü. Debriyaja basma hakkını alan ile vitesi değiştiren farklı oldu. Direksiyona üçü de ellerini koydular, herkes kendi kafasına göre otobüse bir yol çizmeye çalıştı. Otobüs sarsıla sarsıla, dura kalka, yalpalayarak da olsa hareket etmeye başladı. Direksiyon koltuğuna otobüsün muavinlerini oturttular, yardımcı pilotta otobüsü servis ve bakım konusunda garanti kapsamına alan garantör kurumun ustası. Zaten yıpranmış olan otobüsün balataları, şanzımanı ses verdikçe garantör kuruma herkes kızdı. Garantör kurumun temsilcisi otobüs çok yüklü, bunu boşaltın dedi, dinletemedi. Huysuzlanan yolculara, savunmayı muavinler yapmak zorunda kaldı. Vites düşürmek gereken yerde debriyaja basılmadı, vites kolu çatladı. Otobüs virajlara girerken gaza yüklenildi. Daha önce benzer kazalarda teknik olarak sorumlu tutulan garantör firma desteğini sürdürse de kaptan şoförler ne kolduğa oturdular, ne de direksiyonu bıraktılar. En sonunda olan oldu, otobüs taklalar atarak yardan aşağıya yuvarlandı. KAZADAN HEMEN SONRA Uçurumun dibinde kaşı gözü yarılan üç kaptan şoförün ilk işi otobüsün garantörünü suçlamak oldu. Herşeyin tek sorumlusu zaten o kurumdu. Bu arada zaten kime cevap vereceğini şaşıran ve takla atan otobüste en altta kalan muavinlerle vedalaşıldı. Zaten suçun kalan kısmı da onlarındı. Uçurumun dibinden artık iyice dağılmış otobüsü dik, patika yoldan yukarı çıkartmak üzere uzun yol şoför hocası, tecrübeli, nur yüzlü eski bir dost bulundu. Eski dostu yolcular da çok sevdi. Herkesle tek tek ilgilendi, yaralarını, ağrılarını sordu, tedavi edemese de ilk yardım çantası bulunana kadar hatırlamak üzere notlar aldı. Şimdi üç kaptan şoför, etrafa dağılan yolcuları otobüsün içine bindirmeye, kapıdan içeri itmeye çalışıyorlar. İddiaları Herşeyin çok güzel olacağı ver dertlerin bittiği ama kısık sesle de olsa uçurumdan yuları çıkmak için yeni bilet kesileceğini de ekliyorlar. Ya otobüse biletsiz binenler ne olacak ? sorusunu ise nedense pek duyan yok. Bu arada otobüsün teybini, jant kapaklarını, koltuk başlıklarını çaktırmadan satanların peşini soran da yok. GÜVENMEZSENİZ SONUÇ ALAMAYIZ Otobüsün kapısına adımını atan yolcu gene üç kaptan şoförün otobüsün önünü paylaştığını görüyor. Eski dost, yeni misyoner şoför de, şoför koltuğuna oturmuş ama yan yan üç kaptana bakıp Bu iş böyle olmaz diyor. Yolcular bana, siz birbirinize, ben size, siz de kendinize güvenmediğiniz sürece bu uçurumdan yukarı çıkamayız. İsterseniz gene Asaf Hocanın satırlarıyla bitirelim: Ama sorunlar çözüm bulmuş değil. Birincisi şoför hala aynı şoför. Arabayı ilk başta yoldan çıkaran zaten o. Asfaltı bulunca tekrar gaza basıp bir kere daha kaza yapma ihtimali çok yüksek. İkincisi otobüs şimdi arızalı. Tamir edilmesi gerekiyor. Bizim şoförün arızanın farkında olduğu çok şüpheli. Yola çıkıldığında arızaları tamir edecek yerde bir daha gaza basmaya kalkarsa, bu sefer otobüsü de devirebilir. DEĞİŞMEYEN SORU Yedi yılda şoför veya şoförler dışında değişen bir şey var mı ? Otobüsün el birliğiyle uçuruma yuvarlanması haricinde. Sizlerin de desteğiyle her hafta sorduğumuz soruyu, bu kez biraz daha büyük bir şevkle soruyoruz. Neden sadece DSPnin sorumluluğundaki kamu kurumları Sayın Dervişin koordinasyon alanına dahil ediliyor ? Niye daha şevkle sorduğumuzu da söyleyelim: Aynı soruyu Cuma günü Sayın Kemal Derviş de gündeme getirdi de ondan ! | ||||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||