Home page
Haber Menüsü


 
Önal’in istifasını Ecevit engelledi
 
Önal istifa etmek için çok kararlı davrandı; ama Başbakan Bülent Ecevit, “İstifa edersen, başarısızlığın faturası partimize çıkar” diyerek istifayı geri çevirdi.
 
Şükrü Küçükşahin/Ankara
 
16 Mart—  Hazine’den sorumlu Devlet Bakanı olduğu dönemde iki büyük kriz yaşanan, son krizin ardından kendisine bağlı Merkez Bankası Başkanı ile Hazine Müsteşarı’nın istifa etmesine rağmen görevini sürdüren Recep Önal’a yönelik tepkiler hat safhada. Tepki gösterenler arasında çok sayıda DSP milletvekili bile var.

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Önal da tepkilerin farkında. Sadece kırmızı plakalı bir makam arabası ve kendisine bağlı Devlet Personel Dairesi dışında hiçbir birim bulunmayan Önal, Meclis kulislerinde “Personel Başkanı” diye anılmaya başladı bile.
       Önal’ın istifa etmemesi vicdanlarda rahatsızlık yaratmış durumda. Hükümetin istifasının beklendiği bir ortamda, yaşanan iki büyük krize karşın, ekonomi yönetiminden sorumlu bakanın koltuğunu korumasının izahını kimse yapamıyor.
       Herkes, “Önal neden istifa etmedi?” diye konuşurken, çok güvendiğim bir kaynak banan ısrarla, “Önal istifa etmek için çok kararlı davrandı; ama Başbakan Bülent Ecevit bunu önledi” bilgisi verdi. Aynı kaynağa göre, Ecevit, “İstifa edersen, başarısızlığın faturası partimize çıkar” diyerek istifayı geri çevirdi.
       Dünden itibaren bu haberin doğruluğundan artık kesin olarak eminim. Başbakan Ecevit, dün yapılan DSP Grup toplantısında, Önal’ın Hazine’den sorumlu bakan olarak görev yaptığı dönemde çok başarılı çalışmalar gerçekleştirdiğini savunarak, Önal’a, kendisi ve partisi adına şükran sundu.
       Doğrusu Önal’ın başarılı olduğuna Ecevit ve birkaç yakın arkadaşı dışında inan kimse var mı bilemem. Ancak, kamuoyunun Ecevit’den çok farklı düşündüğünden de şüphe yok.
       
ANAP SORUMLULUĞU PAYLAŞMIYOR
       Aslında Ecevit’in koalisyon ortağı ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz bile Başbakan’la hiç de aynı fikirde değil. Yılmaz, partisinin Salı günkü grup toplantısında bunun işaretlerini verdi. Yaşanan ekonomik krizin, büyük ölçüde Merkez Bankası’nın yanlış politikalarından kaynaklandığını belirten Yılmaz, başarısızlığa uğrayan ekonomik programın üç ayağı bulunduğunu, bunların para, maliye ve özelleştirme olarak sıralandığını söyledi. Yılmaz, maliye ve özelleştirme ayaklarında büyük başarı sağlandığını, para politikalarında ise başarısızlık yaşandığını; krizin de bu nedenle patlak verdiğini savundu.
       Yılmaz’ın sözlerinin siyasi açılımı, tartışmasız şöyle: “Biz ,ANAP olarak maliye bakanlığını üstlenmiştik; bakanlığımız başarılı. Özelleştirme de bizdeydi; onda da son derece iyi sonuçlar elde ettik. Ama para ve hazine politikalarını DSP götürüyordu, onlar başarısız kaldı.” Şimdi anlaşılıyor ki, Yılmaz, krizin sorumluluğunu ANAP’ın üzerinden atmaya, partisinden uzaklaştırmaya çalışıyor. Ve yine ortaya çıkıyor ki, Başbakan Bülent Ecevit, Yılmaz’ın “Bakan değiştirelim” ısrarını da bu çerçevede yorumladı. Hem kabine değişikliğine yanaşmadı, hem de Önal’ı savunmayı sürdürdü.
       Türkiye’nin, yaşayan en uzun süreli siyaset yapan ismi olan Ecevit’in mutlaka bir hesabı vardır; ama artık hiçbir şey eskisi gibi değil. Ecevit’in, bu değişikliğe karşı çıkarak, partisini koruduğuna pek de emin değiliz. Tabi, bu DSP’nin hesabı.
       Ancak, ben gazetecilik yaşantım boyunca, ilk kez, bırakın milletvekillerinin bakanların “İstifa etmeliydik” dediği bir hükümete tanık oluyorum. Bakanlar, aynı partiler yeniden koalisyon kursa da, yaşanan iki krizden sonra hükümetin çekilmesinde yarar gördüklerini ifade ediyorlar. Ankara kulislerini birazcık dikkatli izleyen herkes, bu gerçeği görebilecek durumdadır.
       
KEMERİ ÖNCE HÜKÜMET SIKMALI
       Kabinesinde değişikliğe yaşanmayan Başbakan Ecevit’in, halkın yeni programa güvenini nasıl kazanacağı büyük merak konusu. Ard arda gelen zamlar halkı bunaltmaya başlarken, direnme gücünün sağlanabilmesi için, halktan önce devletin kemer sıkması, özveriyi önce devleti yönetenlerin göstermesi gerekir.
        Çok konuşulan; ama rakamlara yeterince dökülemeyen bir iki gerçekten söz etmek istiyorum. “2000 Harcama Kalemleri İtibariyle Kümülatif Konsolide Bütçe Giderleri” çizelgesine bakıldığında çok ilginç rakamlarla karşılaşılıyor. Devlet, 2000 yılında fazla çalışma karşılığı tam 573 trilyon lira ödemiş. Bu rakamın 2001 yılında 1 katrilyon lira olarak gerçekleşmesi bekleniyor. Devlet ne yapıyor ki, bu kadar çok fazla mesai ödüyor. Mesai ücretlerinin de kamuda oldukça düşük kaldığı anımsandığında, devlet geceli gündüzlü çalışıyor da biz mi görmüyoruz? Bu kalem harcamaya hemen son verilmesinde yarar var.
       Aynı çizelgeye göre, taşıma giderleri 109 trilyon lira. Hadi bunu geçtim; servis ücretleri falan dahildir. Ama bir başka kalem var; akaryakıt ve yağ giderleri 333 trilyon lira. Kamudaki araç saltanatının bir başka boyutu bu. Gazeteler de yazdı, ABD’de bile 20 bin tanenin altında kamu aracı varken, Türkiye’de devletin elinde yüz binlerce kamu aracı olması artık tahammül edilir değil.
       İşte hükümet, öncelikle, hemen bu kalemlerden başlamalı kemer sıkmaya. En az 1.5-2 katrilyon liralık tasarruf söz konusu olabilir. Başbakan Bülent Ecevit, geçen yıl aldırdığı; ama bugüne kadar hemen hemen hiç kullanmadığ ı makam minibüsünü elden çıkarak buna önayak olabilir.
       Meclis de, sağlık harcamalarının en azından yüzde 20’lik bölümünü milletvekillerinden keserek, milletvekili lojmanlarının en kısa satışa sunarak bu kervana katılabilir.
       
GÜREL, ÖZELLEŞTİRMEYE KARŞI
        Bu yazımda birbirinden farklı konulara değindim gibi görülebilir; ama birönceki yazıma da konu yaptığım Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in bor madenleri ile ilgili tutumuna bir kez daha değinmek istiyorum.
       Meclis KİT Komisyonu, dün, Eti Holding’in 1998-1999 hesaplarını denetledi. Gürel, orada bor madenlerinin özelleştirilmesi macerasının tamamen bittiğini açıkladı. Özellikle FP milletvekillerinden büyük destek aldı. Gürel, buradan gelen güçle daha da ileri gitti.
       Gürel, doğrudan özelleştirmeye karşı olmadığını söylemedi. Ama özelleştirmenin pek da yanında yer almadığını net olarak ortaya koydu. Önce Seydişehir Alüminyum Tesislerinin de özelleştirme kapsamından çıkarılmasını istedi. Bununla da yetinmedi; ETİ Holdinge bağlı olup da geçtiğimiz aylarda Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’na devredilmiş olan üç tesisin, kendisine bağlı Eti Holdin’e geri verilmesini istedi. Yani devleti küçültmekten değil, büyütmekten yana olduğunu ortaya koydu.
       Üstelik, KİT komisyonundaki görüşmeler ortaya koydu ki, milletvekilleri arasından da önemli destek bulabiliyor, Gürel. O zaman hükümet neden özelleştirmeden söz ediyor,
       anlamak mümkün değil.
 
       
    TOP5 Bankaların kara tahtaları siliniyor  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları