|
Gerçi, doğrudur, Türkiyenin adaylığını tescil eden Aralık 1999 Helsinki Zirvesinden bu yana kamuda olsun, özel sektörde olsun, Avrupa Birliği ile ilgili olarak topyekün seferberlik ilan edilmemiştir. YASAL ÇERÇEVE HALA KURULAMADI Türkiye, ABye hazırlık olarak kendine oldukça karmaşık bir örgütlenme modeli seçti. AB ile uyum çalışmalarında eşgüdümü sağlayacak olan Genel Sekreter görevine Büyükelçi Volkan Vural atanmasına atandı, ancak Başbakanlığa bağlı olarak işleyecek bu yapının yasal çerçevesi hala kurulmadı. AB yolunda istikrar programı herşeyden önemli Anlayacağımız, Türkiye ağır aksak AB yolunda yavaş yavaş ilerliyor. Ama önemsiz bir şeyler yapılmıyor değil. Ankara Türkiyenin kazandığı tam adaylık statüsüne alışmaya başladı. Bir çok olumsuzluk bir yana, sessiz derinden bir çalışma yapılıyor. Dışişleri Bakanlığı bir yandan, DPT bir yandan, kollar sıvandı, karşılıklı temaslar hızlanıyor. DPT, hazırladığı raporla, kapsamlı bir siyasi yeniden yapılanma zorunluluğuna dikkat çekti. ABye giden yolun bir toplumsal projeden ve bir zihniyet devriminden geçtiği böylece vurgulanmış oldu. DONMUŞ İLİŞKİLER CANLANIYOR Bu arada, taraflar, her ne kadar bu aşama yetersiz kalmaya mahkum olsa da, Katılım Ortaklığı ve Ulusal Program çalışmalarına başladılar. 1997 Lüksemburg Zirvesinden bu yana, donmuş ilişkiler canlanıyor, Avrupa Birliği ile ortak çalışma gündeme alınmak üzere. Önümüzdeki dönemde sihir değneğe gerek yok. Siyasi olsun, ekonomik olsun, yeniden yapılanmaya dönük çalışmaları sürdürmek, bunları hızlandırmak söz konusu. Nasıl ekonomik istikrar programının başarısı adım adım fiilen gerçekleşmesine bağlı ise, aynı şekilde siyasal reform programının başarısı da, siyasal reformların fiilen uygulanır olmasından geçecektir. BEKLENEN SİYASAL REFORM BU DEĞİL Meclisten üç beş yasa geçirip, bunların uygulanması konusunda laçka davranmak değildir beklenen siyasal reform. Türkiye için, ABnın zorunlu gördüğü siyasi reformları kısaca şöyle özetlemek mümkün: yeni bir siyasi partiler yasasının yürürlüğe konması, ifade özgürlüğünün güvence altına alınması, askeri otorite ve sivil otorite ilişkisinin, sivil otorite lehine düzenlenmesi. AB ile bilgilendirme sürekli olmalı Bu aralarda işlerin yavaş yürümesi, illa da Türkiyenin zararına değildir. Aksine aceleye getirmemekte yarar vardır. Zira, zamana yayılacak bir süreç içersinde, Türkiye, kendi ince, engebeli yolunda yürürken; Avrupa ülkeleri kamuoyunun hassasiyetini göz önünde tutabilecek. POLONYAYI HAZMETMEK Polonyayı hazmetmekte güçlük çeken Avrupalıların, Türkiyeye şimdilik kucak açmaya hiç hazır olmadıklarını hesaba katacak. Gerçek anlamda hazır olduğunu kanıtlaması gerektiğini bilecek. Darılıp küsmeksizin, sabırla, harekete geçme açısından uygun zamanlamayı yakalayacak. AB ise, kendi sorunlarını çözecek. Kurumsal reformlarını tamamlayacak. En erken 2005de genişlemeye başlayacak, bu süreç Avrupa kamuoyları tarafından hazmedilecek. Ve böylece taraflar sağlıklı bir şekilde birbirine yaklaşmış olacak. Bu arada küçük bir not: AB ile ilişkilerin yönü belli, gündemdeki konular bildik. Fakat ciddi bir gerilim potansiyelini taşıyan bir bulut şimdiden ufukta belirdi: AB içinde oluşturulan Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliği konusunda Türkiyenin karar mekanizmaları dışında tutulması iradesi... | ||||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||