|
Birsen: Yabancıların payı %39 |
|||
Altınok, Türk Bankacılığı ve Sermaye Piyasalarında Yeni Düzenlemeler ve Risk Yönetimi adlı konferansta açıklamalarda bulundu. Altınok, Türk bankacılılık sisteminde oluşan zararın, ya Latin Amerika ve Doğu Avrupada olduğu gibi yabancı bankalara lokal bankaları satarak ya da Asyada olduğu gibi daha çok devletin fonlaması ile karşılanması mümkündür. Türkiye, hangi yöntemi seçmelidir, hangi yönetimi seçecektir? sorusunu yanıtlarken, Türkiyede çeşitli krizlerin yaşandıktan sonra öğrenildiğini belirtti. Kendisinin yaşadığı kadarıyla krizlerin 1980li yıllarında başladığını, doruk noktasına da çıktığı 1982-1983 yıllarındaki bankalar krizleriyle Türkiyenin ilk defa likidite riskini öğrendiğini anlatan Altınok, 1994 yılında kur riskiyle karşı karşıya kalınıp ayrı bir kriz yaşandığını, 2000 ve 2001 yılı başlarında da bu kez faiz riskinin ne olduğunu hep beraber gördüklerini söyledi. SU YÜZÜNDEKİ KISIM Altınok, Bu risklerin her biri kendi içinde ayrı ayrı önem taşıyan ve gerçekten de zaman içerisinde likidite risklerine dönüştüğü andan itibaren de problem haline gelip iflaslara kadar giden ya da problem olarak karşımıza büyük ölçüde çıkan bir sorun dedi. Gerek bu krizi yaşayan Endonezyada, gerek Meksikada, gerekse diğer ülkelerde milli gelirin yüzde 20sinden yüzde 50sine kadar büyük boyuta ulaşan bir krizin var olduğunu gördüklerini vurgulayan Tevfik Altınok, Biz de şu anda su yüzünde olan kısmı -aysberg demiyorum- ama su yüzünde olan kısmı henüz bu boyutlara ulaşmış durumda değil diye konuştu. ÇÖZÜM YÖNTEMİ Sorunun hangi yöntemlerle çözüleceğine bakıldığında ise kendilerinin ilk etaptaki yaklaşımının her iki yöntemi de kullanarak, sorunun içerisinden çıkmaya çalıştıklarını ifade eden Altınok, şunları kaydetti: Nedir bu? Bir kısmını satalım. Gerek yerli gerekse yabancılardan bunu almak isteyenler var ise bunları kendilerine verip, hem sektörün içerisinde sağlıklı bir yapıya kavuşacak bir ortamı yaratalım, hem de daha farklı bir ortamda oluruz. İkincisine de ağırlık vermek durumundayız. O da bu satılanların içeresinde performansı düşük olanları, en azından kendi imkanlarımızla, devletin imkanlarıyla çözebilecek bir sistemi getirdikten sonra kalanını devretmek yoluyla ilk bölümü gerçekleştirmek. İkinci bölümde de devletin imkanlarını kullanmak suretiyle bu işin içerisinden çıkabilmek. Altınok, satılmayanların, satılamayanların hangi yöntemle bu sistemin dışına çıkartılacağı yolundaki çalışmalarda da önce bir birleştirmeye arkasından bu birleştirmenin sonuçlarına göre eğer yeni çıkan bankayı satabiliyorlarsa satmaya, satamadıkları takdirde de yeni çözümler üretip, üretmeyeceklerine o zaman bakmak üzere durumu bu yılın içerisinde sonuçlandırmaya çalıştıklarını söyledi. FATURASI OLACAĞI BİR GERÇEK Altınok, hangi yöntem seçilirse seçilsin, her halukarda bir faturasının olacağının gerçek olduğunu dile getirerek, şöyle dedi: Birçok arkadaşımızı dinliyoruz. Bunların içinde (kapatalım) demek ne denli kolay ya da zor, bunu banka kapatanlara sormak lazım. Çünkü, kapatalım dediğiniz zaman nasıl kapatacağımızı da bir biçimde ortaya koymak ya da kapatmak durumundasınız. Pekçok arkadaşımız da (hemen birleştirilsin) diyor. Şimdi düşünün, 12 banka, 12 ayrı teknoloji, ayrı sistemler. Aynı banka içinde birbirleriyle konuşamayan sistemlerin nelere sebep olduğu, hangi riskler taşıdığı ifade edildi. Dolayısıyla değerlendirmeleri yaparken, hep olabilirliğini de dikkate alan bir kişi olarak çok fazla bir şey söylemediğimi biliyorum, ama bazı mesajlar iletmek çabasında olduğumun da sizler farkındasınız. | ||||
Bankaların kara tahtaları siliniyor | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||