Home page
Haber Menüsü


Güncelleme: 19:17 TS 1 Mar., 2001
Ankara
AA
Derviş’in birinci önceliği enflasyon

Derviş, son 15 yılda yaşanan makroekonomik dengesizliklerin, yüksek enflasyon ve faiz ile pahalı yatırımların Türkiye’nin byüme potansiyelini sınırladığını savunuyor. Derviş, “Enflasyonu yenmeden yoksulluğa karşı mücadelede başarılı olabiliriz” diyor.
Başbakan Bülent Ecevit’in Türkiye’ye görüşmek üzere çağırdığı Dünya Bankası Başkan Yardımcısı Kemal Derviş, daha önce çeşitli konuşmaları, yazı ve demeçlerinde, ekonomiyle ilgili görüşlerini açıklamıştı.
       Derviş, 1997 yılında İstanbul’da verdiği bir konferansta, Türkiye’nin çok önemli bir coğrafyaya ve tarihe sahip olduğuna işaret ederek, ülkenin, globalleşen dünyaya göre kendisini hazırlaması gerektiğini bildirmişti.
       İletişim teknolojisindeki gelişmeler, üretim, dış ticaret ve sermaye hareketlerinin globalleşmeye öncülük ettiğini söyleyen Derviş, Türkiye’nin globalleşmeye başlaması halinde, çok kültürlü diğer ülkelere de örnek olabileceğini vurgulamıştı. Türkiye’nin, Fatih Sultan Mehmet döneminden başlayarak Avrupalı olduğunu belirten Derviş, “2000’li yılların dinamiğini, bölgesel bloklaşma değil, yaygınlaşan globalleşme belirleyecektir” demişti.
       Kemal Derviş, Kemalist devrimlerin Türkiye’yi batılılaştırmak değil, çağdaşlaştırmak istediğini de vurgulamış ve “Türkiye, büyük ölçüde çağdaşlaşmıştır. Bunu Kemalizmin zaferi olarak görmek lazım” diye konuşmuştu. Derviş, 1997 yılının Kasım ayında İstanbul’da düzenlenen 6. Ulusal Kalite Kongresi çerçevesinde düzenlenen bir oturumda yaptığı konuşmada, piyasa ekonomisinin gelişmesi için üretim araçlarında özel mülkiyetin şart olduğunu bildirmişti.
       Üretim araçlarına devletin sahip olması halinde, rekabetçi bir piyasa ekonomisinin mümkün olmayacağını savunan Derviş, sosyal demokrat düşüncenin de nihayet bu görüşü kabul ettiğini söylemişti. Derviş, artık siyasal tartışmanın ideolojik değil, uygulama kalitesi ile ilgili olduğunu vurgulamıştı.
       
ASYA KRİZİNİ TAHMİN EDEMEDİK
       Derviş, 1998 yılında Fas’ın Marakeş kentinde 2. Akdeniz Kalkınma Forumu’nun açılışı nedeniyle düzenlenen basın toplantısında yaptığı konuşmada da, hiç kimsenin, Asya krizinin bütün dünyayı sarsacak bir kriz haline gelebileceğini tahmin edemediğini söylemişti.
       Kemal Derviş, Asya krizi ertesinde meydana gelen Rusya krizi sonucunda özellikle gelişmiş ülkelerin borsalarının önemli oranda değer kaybettiğini bildirerek, şöyle demişti:
       “Asya krizi en çok ekonomilerini dünyaya açan ülkeleri etkiledi. Küreselleşmeden en çok nasibini alan Tayland, Güney Kore gibi ülkelerin ekonomileri küçüldü. Küreselleşme ile birlikte gelişmekte olan ülkeler, 1990’lı yılların başından itibaren, rekor oranda büyüme kaydetti. Bu küreselleşmenin getirdiği yeni ekonomik düzen, getirdiği fayda kadar risk de taşıyor. Küreselleşmenin getirdiği fayda risklerine oranla daha fazla...”
       
TÜRKİYE’NİN AB’YE ÜYELİĞİ
       Derviş, Türk Amerikan Finans Derneği (TAFA) tarafından 2000 yılı Kasım ayında New York’taki Harvard Kulüp’te düzenlenen “Türkiye ve Globalizasyon” konulu toplantıda yaptığı konuşmada ise Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) üyeliği konusuna değinmiş ve “Türkiye’nin katılımının, nüfusu giderek yaşlanan AB’ye dinamizm getireceğini” söylemişti.
       “Hükümetin enflasyonu düşürme programının başarıya ulaşmasının çok önemli olduğunu” kaydeden Derviş, “Ankara’nın öncelikleri arasında eğitim sektörüne önem verilmesinin başta geldiğini” sözlerine eklemişti.
       Derviş, geçen yıl Eylül ayında Brüksel’de Dünya Bankası’nın yoksullukla mücadele programına ilişkin verdiği brifingde, Türk hükümetinin ekonomik programının başarılı olmasının büyük önem ve öncelik taşıdığını, bunun dış müdahelerle değil, ulusal düzeyde gösterilecek irade ile gerçekleşebileceğini söylemişti.
       
TÜRKİYE’NİN POTANSİYELİ
       Türkiye’nin büyüme potansiyelinin müthiş olduğunu belirten Derviş, şöyle demişti:
       “Makro ekonomik krize ve dengesizliğe uğramayınca, Türkiye yüzde 7’lik bir büyüme hızını çok kolaylıkla yakalayabilir. Bizi bu konuda sınırlayan, maalesef, son 15 yıldaki makro ekonomik dengesizlikler, yüksek enflasyon, dolayısı ile yüksek faiz ve pahalı yatırımlardır. Hem büyüme, hem yoksullukla mücadele açısından bugünkü programın başarıya ulaşması şart. Ayrıca, güçsüz vatandaşları en fazla ezen, yoksullaşma açısından en kötü olan rekor enflasyondur. Enflasyonu yenmeden ne büyümeyi yeterli düzeye ulaştırabiliriz, ne de yoksulluğa karşı mücadelede yeterince başarılı olabiliriz. Hem uluslararası kuruluş temsilcisi ve hem de Türk vatandaşı olarak, ekonomik programın başarısının çok büyük öncelik taşıdığını düşünüyorum.”
       
ÖZELLEŞTİRME HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ
       Derviş, 1996 yılında aylık Finans Dünyası dergisine verdiği bir demecinde, özelleştirmede özel sektörün gücü artırılırken, tekelleşmenin oluşmamasına özen gösterilmesi gerektiğini vurgulamıştı. Küresel dünyada özel sektörün öneminin anlaşıldığını belirten Derviş, üretimin ve hizmet sektörlerinin özel sektöre geçmesinin şart olduğunu kaydetmişti.
       Günümüzde devletin işlevinin değiştiğini ifade eden Derviş, “Devlet, direkt üretim ve hizmet arzetmeyecektir. Ama, bu hizmetlerin ve üretimin toplumsal yarar içinde olmasını sağlayacak hukuki ve yasal hazırlıklar yapacak, rekabet ortamını sağlayacaktır” görüşünü savunmuştu.
       Özel sektörün etkinliğinin artırılabilmesinin en önemli şartının, rekabetçi bir ortamın sağlanması olduğunu kaydeden Derviş, çok büyük yatırımlar gerektiren alanlara artık özel sektörün de girmeye başladığını belirtmişti. Telefon kuruluşlarını tek bir özel sektöre satmanın anlamsız olduğunu ve bunun özelleştirmede sorun yaratabileceğini ifade eden Derviş, “Bazen ilk üç yıl tekel halinde çalışabilir. Ama ondan sonra rakip yaratılmak zorunda” demişti.
       Derviş, Türkiye’ye göre çok daha fazla özel sektörü bulunan ülkelerde bile devletin, bu sektörde yatırımın yüzde 60-70’ni üstlendiğini de kaydetmişti.
       
TÜRKİYE, KÖPRÜ OLMALI
       Kemal Derviş, 1996 yılı Ekim ayında, A.A muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye’nin, Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkeleriyle her türlü ilişkisini geliştirmesinde fayda olduğunu da söyleyen Derviş, bu konuda şunları söylemişti:
       “Türkiye’nin Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkeleriyle ilişkisini geliştirmesi, ABD, Avrupa ve Asya’yla olan ilişkilerini de zayıflatmayacak. Türkiye’nin, ABD, Avrupa, Asya, Ortadoğu ve Kuzey Afrika arasında köprü vazifesini görmesi gerekir. Türkiye, özellikle de Müslüman dünyası ve Avrupa arasında, tarihten kaynaklanan köprü olma misyonunu devam ettirmelidir. Türkiye, Avrupa’ya dahil olabilir. Aynı zamanda, Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Müslüman dünyasının önemli bir ülkesi olabilir. Bence bu böyle de olmalıdır. Bunları iki alternatif olarak görmek bence Türkiye’nin tarihi, coğrafi niteliğiyle biraz çelişiyor. Bence, Türkiye birleştirici, birçok insanları bir araya getiren bir ülke olabilir. Tarihimizin en başarılı dönemlerinde de biz bunu hep yapmışızdır. Birgün merak ettim ve Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatı dolayısıyla 1938 yılında dünya basınında çıkan yazıları okudum. Türkiye’nin, eksiksiz olarak bütün komşularıyla iyi ilişkilerinin bulunduğunu saptadım. Türkiye aleyhine hiçbir yazı çıkmadığını gördüm. Yunan basını bile, Mustafa Kemal’in vefatında, Türkiye’den ve Mustafa Kemal’den büyük bir dost olarak bahsetmiş.”

 

       
   
MSNBC News Ecevit'ten Kemal Derviş'e çağrı
TOP5 Bankaların kara tahtaları siliniyor
 
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları