Home page
Haber Menüsü


 
Aynaya bakma zamanı
 
Türkiye’nin bayram sonrasına dek bekleyecek lüksü yok. Bankaların geleceğinden, yeni dış kaynak arayışlarına, bir önceki program ihmal edilmiş üretime yönelik önceliklere, çöküş sonrası bütçe hedeflerine bir dizi önlem süratle açıklanmalıdır.
 
Ozan Korman Tarman
NTV-MSNBC
 
27 Şubat—  Tarihimizin en acısı hissedilir ekonomik krizlerinden birinin içindeyiz. Ekonomik programın iflası sonrası, mevcut büyük belirsizlik içinde dahi, önümüze bakmaya çalışmak zorundayız. Ama önce sıcağı sıcağına ülkenin bir iki gün içinde yüzde 40-50 fakirleşmesine yol açan isimleri özeleştiriye çağırmalıyız.

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Bu ekonomik programın ipini sayın Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasındaki kavga çekmedi. Kasım-Aralık krizi sonrası oluşmuş çeşitli delikler yeterince risk oluşturuyordu ve kapatılamamıştı. Ancak öldürücü darbenin geçen hafta gelmesinde ana sorumlular elbette Ecevit ve Sezer’dir. Bu zamanlamaları ile tarihe geçmeleri de kaçınılmazdır.
       
TARAF ALMAK YANLIŞTIR
       Sezer ile Ecevit arasındaki kavganın Türkiye halkı ve hatta dolaylı olarak dünya piyasaları üzerindeki son derece olumsuz etkisi ortada iken, ikisinden biri yönünde taraf almak, birinin haklılığını savunmak hüzün uyandırıcı bir yanlıştır.
       Örneğin Cumhurbaşkanı’nın yolsuzluklarla mücadeleden yana tavrı sizi heyecanlandırabilir, hatta bu konuda Hüsamettin Özkan ile bir söz düellosuna girmesini de anlamlı bulabilirsiniz. Ancak bu çıkışını yapmak için özellikle Türkiye için hayati önem taşıyan bir ihale öncesini seçmesi en azından bir cağdaş devlet adamlığı hatasıdır.
       Kriz sırasında bir kez bile ekranlarda gözükmemesi, çok geç ve adeta zoraki bir açıklamayla yetinmesi, dünyalı uzmanlarla anında değerlendirme yapabilecek birikim ve çevresinin olmaması da bu devir zor kabul edilebilir.
       
İSTİFA ZİNCİRİ
       Başbakan Ecevit’in de çeşitli hataları ile geçen hafta bu krizi adeta tırmandırdığı kesindir. Sermaye akışlarının ülkelerin kaderlerini bir gecede çevirebildiği dünya şartlarında (bunun hakkaniyeti, sağlıklı olup olmadığı ayrıca tartışılabilir) bir devlet adamının neyi, nasıl, nerede söylemesi gerektiğine çok daha dikkat etmesi gerekirdi.
       Ülkemiz geleneği doğrultusunda fatura önce yine vezirlere çıkartılacak gibi. İstifa zinciri Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel ile başladı. Ancak bu programın yaratıcısı IMF’nin de hiç mi hatası olmamıştır?
       En azından Net İç Varlıklar hedefini, Ocak ayındaki döviz girişine güvenerek, tekrar sıfıra çekmek çok yakın zamanda programın kendini karnından vurmasına yol açmıştır. Onu bir yana koyalım. Salı akşamı, MGK şokuna rağmen çok yüklü bedelle de olsa ihale atlatılmışken, piyasaya likidite vermemek göz göre göre sistemi kitlemek sonu kaçınılmaz hale getirmiştir.
       Bir paragraf da IMF programının Türkiye medyasındakı bayraktarları için açacağım. Programın enflasyonu düşürmek başta olmak üzere, çeşitli yapısal reform hedeflerini desteklemek anlaşılabilirdi.
       Ancak kur bacağının çökmesini de tamamen politikacılarımıza baglamak ya da aylarca savundukları IMF karar vericilerini iş işten geçtikten sonra yerden yere vurmak örneğin Asaf Savaş Akat, Deniz Gökçe, Mahfi Eğilmez üçlüsüne pek bir tutarlılık kazandırmadı. Yalınca ‘yanıldık’ diyebilmelilerdi.
       
NE OLACAK?
       Peki şimdi ne olacak? Brezilya yakın zamanlarda benzer bir devaluasyon tecrübesini çöküşe sürüklenmiş bir ekonomi ve hiperenflasyon ile yüzleşmeden atlatabilmişti.
       Ancak aramızda önemli farklar var: Brezilya’ya bizim hayal dahi edemeyeceğimiz büyüklükte yatırıma yönelik yabancı sermaye giriyor, onların IMF programlarının sonunda değil başlangıcında bir devaluasyon şartı vardı ve ekonomi yönetimlerinin başına dünya yatırımcısı gözünde güvenilirliği büyük olan isimler getirmislerdi.
       Biz ise dalgalı döviz kuru uygulamasına geçmemiz sonrası şu ana dek hiçbir önemli yan önlem açıklayamadık. Temizel’in her an bir başka banka üzerine spekülasyon yapılmasından rahatsızlık duyması anlaşılabilir ancak ‘hiçbir sorunlu banka kalmamıştır’ sözüne de inanmak pek mümkün değildir.
       Kimi çevrelerin önerdiği gibi ekonomi yönetimini ANAP’a bırakmak da piyasaların güvenini tazelemekte yeterli olmayabilir.
       Eskilerden tanıdık isim Güneş Taner’in dalgalı döviz kuruna geçmekle devalüasyon beklentilerinin kırılacağı yönünde daha tanımı itibariyle inandırıcı olmayan demeci düşünülürse özellikle!
       
BAYRAM SONRASI LÜKSÜMÜZ YOK
       Türkiye’nin bayram sonrasına dek bekleyecek lüksü yok. Bankaların geleceğinden, yeni dış kaynak arayışlarına, bir önceki program ihmal edilmiş üretime yönelik önceliklere, çöküş sonrası bütçe hedeflerine bir dizi önlem süratle açıklanmalıdır. Para basmak yoluyla piyasalara likidite sağlamak ancak yarayı biraz daha saklamaya yarar.
       Türkiye’nin gerçeklerden kaçacak zamanı da kalmadı.
 
       
    TOP5 Bankaların kara tahtaları siliniyor  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları