|
Kriz, ülkenin en büyük firmalarından, en küçüğüne; en varlıklı insanından en yoksuluna kadar herkesi etkiledi; moralleri bozdu, umutları eritti. Ancak, 70 cente muhtaç olduğu günlerden çıkmasını bilen Türkiyenin bugünleri de atlatacağına olan inanç, yine de yitmiş görünmüyor. KAZANANLAR NANİK YAPTI Bir daha yaşanmaması dilenen krizin herkes ders almıştır; ama en çok da hükümetin alacağı dersler bulunduğu kesin. Hükümet, 13 ay önce ekonomik istikrar programını ilan ettiğinde, bu programın arkasında kararlılıkla duracağını açıklamıştı. Bu kararlılık, koalisyon partilerinin liderleri tarafından her fırsatta dile getirildi. İki gün öncesine kadar da bu kararlılığı vurgulamayı sürdürüyorlardı. Yatırımcı bu kararlılığa güvenerek yola çıktı. Buna karşın, üretim yapmadan kazanmaya alışanlar, hükümete hiç güvenmeden, bildiklerini okudular. Programın uygulamaya konmasından bu yana, her fırsatta devalüasyon bekleyen bu kesimler, şimdi yatırımcıya nanik yapıp gülüyor; kazandılar, hem de çok iyi. Hükümete güvenen, programın arkasında duran ise çok kaybetti. Bunun sorumlusu da hükümet. Hükümet, şimdi yeni aldığı kararların ülkeyi kurtaracağını söylüyor. Toplumu buna inandırması oldukça zor; ancak bakarsınız mucize olur ve başarırlar. Hükümet inandırıcı olur veya olmaz; kabul edildi ki, sorun artık iktidarı çok aşmış durumda. SEZERE İŞ DÜŞÜYOR Krizin doğmasından bu yana, gerek siyasi kulislerde, gerekse toplumun değişik katmanlarında dile getirilen çeşitli saptamalar var. Bu saptamaları yapanlara göre, Cumhurbaşkanından, muhalefete; başbakandan sivil toplum kuruluşlarına kadar herkesin üstüne düşenler var. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezerden başlayarak, yapılması gerekenler şöyle toparlanabilir. Cumhurbaşkanı Sezer, anayasanın kendisine verdiği, devletin kurumları arasında uyum sağlama görevini, bundan sonra daha aktif erine getirmeli. Hükümetle kendi arasındaki güven sorunu bir an önce giderilmeli. Cumhurbaşkanının, Başbakan Ecevit ile olan sorunlarını, ne yapıp edip aşması artık zorunlu. Daha yüksek makamda oturan kendisi olduğuna göre, Cumhurbaşkanı işe bakanlar kuruluna başkanlık ederek başlayabilir. Hükümetin aldığı ve alacağı kararlar konusunda bilgilenerek, ülkenin bu krizden aşması için aynı hedefe kilitlenmesini sağlamada çok etkin rol oynayabilir. HÜKÜMET MUHALEFETİ VE STÖLERİ İKNA ETMELİ Krizin atlatılmasında asıl büyük yük, her zaman olduğu gibi hükümette. Kim ne kadar bu hükümetin bir alternatifi bulunduğunu söylese de, en azından kısa sürede bunun olanaklı olmadığı görülüyor. Birkaç milletvekilinin farklı açıklamalarına, birkaç milletvekilinin küskünlüğü dışında, kaolisyongrupları içinde önemli bir fireden söz edilemez. Yani hükümetin Meclis, desteği hala büyük. Bu avantaja sahip hükümetin, öncelikle, yaşanan krizin Meclisde masaya yatırılmasına önayak olmasında yarar bulunuyor. Böylesi bir davranış, hem iktidar milletvekillerinin kırgınlıklarını azaltabilir; hem de bu milletvekillerine program ayrıntılı bir şekilde anlatılıp, desteklerinin sürmesi sağlanabilir. Konunun, doğrudan iktidar tarafından Meclise taşınması, muhalefeti de rahatlatabilir. Muhalefet, böylece krizle ilgili eleştirilerini ve önerilerini gündeme getirme olanağı bulurken hükümet, yeni atacağı adımlarda muhalefetin önerilerini de dikkate alabilir. Hükümet, konuyu Meclise götürürken, kendisi için bir güvenoyu istemesi çok demokratik bir davranış olacağı gibi, alınacak güvenoyunun hükümete yeni bir moral vereceği bir gerçek. Hükümetin daha da ileri giderek, güvenoyu öncesi (doğrusu bu), ya da güvenoyu sonrası revizyona giderek; uygulanan ekonomik programa sekte vuran, kavga eden, işini iyi yapmayanları kabine dışına çıkarılması artık açık açık dillendiriliyor. Özellikle sivil toplum örgütlerinden gelen bu talebe karşı direniş, hükümetin bundan sonra uygulayacağı politikalara olan desteği azaltabilir. Çünkü, programa destek veren ve Türkiyenin en büyük sivil toplum kuruluşları arasında yer alan örgütler bile, bugüne kadar gösterdikleri performansın sonuçları ortada olan kadrolarla işin götürülmesinde ısrar, yeni kazalara neden olabilir. Hükümetin bu talepleri çok ciddiye alması gerektiği özellikle vurgulanıyor. Aksi takdirde programın toplumsal katmanlardan daha uzakta kalması kesin görülüyor. Hükümet bilmeli ki, bazıları koltuklarında durdukça, her şey bir yana, önemli bir güven sorunu ortaya çıkacaktır. HÜKÜMET KRİZ YARATMAKTAN VAZ GEÇMELİ Artık sorunları ertelemekten vazgeçmesi elzem olan hükümetle ilgili, üzerinde durulan önemli bir nokta daha var. Koalisyon partilerinin liderlerinin, kendi aralarında sağladıkları uyumu bakanlarına da aşılaması çok önemli görülüyor. Bakanlar arasındaki kavga herkesi bıktırmış durumda. Hükümetten beklenen ve olmazsa olmaz gibi görülmeye başlanan, en önemli konu ise bir daha kriz yaratılmamasıdır. Artık herkes inanıyor ki, krizleri hükümet kendi kendine yaratıyor. Türkiye, son bir yılı kronik kriz ortamında geçiriyor. Cumhurbaşkanlığı seçimi hükümetin izlediği politika nedeniyle çıkmaz haline geldi; Başbakan Bülent Ecevit, Meclis üzerinde büyük bir baskı kurarken, konuyu neredeyse rejim sorunu haline getirdi. Bu atlatılırken, ortalığa hiç kimseden talep gelmediği halde bir af konusu atıldı. Hükümetin kendi kendine yarattığı bu sorun da uzun süre ülkeyi meşgul etti; koalisyonunu devam edip etmeyeceği konusunda sorular yarattı. Ardından kararname krizi çıktı. Başbakan Bülent Ecevit, bu kez de Ortada ciddi bir devlet kriz i var açıklamasında bulundu ve Cumhurbaşkanı ile arasını açan süreci başlattı. Sonra Kasım ve nihayet Şubat krizi geldi. Bunlarda da hükümetin ihmali olmadığını söyleyecek bir kişi çıkar mı? SEÇİM ÇARE DEĞİL Gelinen noktada, kimileri, ülkenin en kısa zamanda seçime gitmesinden yana. Oysa kaybedilecek an kalmadığı gün gibi ortada. Bunun da ötesinde, herkes gerçekçi olsun; bu kadar genç bir Meclisi seçime götürmek ne kadar kolay? Bu nedenle seçimin 2002 yılı sonbaharında yapılacağı düşünülerek hareket edilmesinde yarar görülüyor. Seçime kadar milli mutabakat hükümeti gibi çözümlerin yürümesi demokrasiye büyük darbe olur. Böylesi bir hükümetin Meclisi çalıştırması da zor, destek bulması da. Bunun yerine mevcut hükümetin eksiklerinin tamamlanarak yürünmesi daha sağlıklı görünüyor. O zaman da bu hükümete Meclisde yol açmalı. Muhalefetin, böylesi ağır bir krizin altından kalkması için hükümete sorumluluk yüklemeli. Hükümete, istediği doğru yasaları çıkarmasında engelleyici değil, yardımcı olmakta yarar var. Bu çerçevede seçim ve istifa gibi konuların en azından bir yıl süre ile dillendirilmemesi güzel bir davranış olarak algılanacaktır. Hükümete böylesine bir zaman tanımakla muhalefetin kaybedeceğini düşünmek doğru olmayacaktır. Ülkenin kazancı, muhalefetin de kazancı olacaktır. | ||||
Bankaların kara tahtaları siliniyor • Unakıtan: Çok şükür batan banka yok Emine Uşaklıgil’in tüm yazıları Oğuz Büktel’in tüm yazıları Şükrü Küçükşahin’in tüm yazıları Turgut Tokgöz'ün tüm yazıları Levent Gürses'in tüm yazıları Kerem Alkin’in tüm yazıları Murat Arın’ın tüm yazıları Atilla Yeşilada’nın tüm yazıları Yarkın Cebeci’nin tüm yazıları Bayram Başaran’ın tüm yazıları Mahmut Kaya’nın tüm yazıları Murat Yeşildere’ın tüm yazıları Celal Pir’in tüm yazıları |
|||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||