|
|
Kocabalkana göre, bu çeşit krizler, her türlü riski artırdığı gibi, Türkiyede zaten olmayan yabancı kaynağın da 2001de gelmemesine neden olacak. Ayrıca, faizlerde, hızlı ve kalıcı bir düşüş olmayacağı gibi, bu yıl borsayı da unutmak lazım. 5 Soru ve 5 Yanıtta Piyasalar şöyle gelişti: - İhaleyi atlattık, yorumunuz? - Şimdilik, söylenecek tek şey ihaleyi sadece atlattığımız. Minimum borçlanılması planlanan 2.9 katrilyonun sadece 1.5 katrilyonunu borçlandık. 590 milyon dolarlık dövizli borçlanmayı da kattığımızda 1.9 katrilyonluk bir borçlanma yapmış oluyoruz. Hala yapmamız gereken minimum 1 katrilyon liralık bir borçlanma var. Siyasi olumsuzlukların en kısa zamanda çözülerek, acilen bu borçlanmayı da yapmamız lazım. Olay, Hazinenin parası var, bu ödemeleri de yerine getirir şeklinde değerlendirilmemeli. Bir ihtiyaç vardı ki, daha önce böyle bir borçlanma planlanmıştı. Tabii faiz oranı kesinlikle çok yüksek. Ama daha bitmemiş bir krizin bu şekilde bir faiz oranı getirmesi de gayet doğal. Bu arada, döviz cinsi bonoda akıllıca ve yerinde bir çözüm yolu. Faizi düşük olsa da özellikle bireysel yatırımcının dövize dönmesi önlenmiş olundu. Ayrıca, yastık altına gidecek döviz sistemde tutularak, önemli bir probleme daha yol açmasının önü kesildi. - Peki, % 144 faizin maliyeti ne oldu? Böyle sorunca, tabii ilk akla gelen bütçeye getirdiği faiz yükü. Kriz öncesindeki beklentilere paralel olarak ihale ortalama yüzde 65 bileşikten sonuçlandırılsaydı, minimum borçlanma miktarı olan 2.9 katrilyon 7 ay sonra yeni 19 Eylül 2001de Hazinenin 971 trilyon faiz ödemesine neden olacaktı. Oysa, krizle birlikte kamuya satış dahil, 1 ay sonra ödenecek faiz tutarı 131 trilyon. Eğer buradaki satış miktarı 2.9 katrilyon olsaydı bu milet 206 trilyon çıkacaktı. Rakamlara baktığımızda ilk dikkat etmemiz gereken şu bir yanda, 7 ay sonra ödenecek 971 trilyon, öbür yanda 1 ay sonra ödenecek 131 trilyon. Bu da yetmezmiş gibi, bu sürede düşürülmesi gereken yüzde 100ün üzerindeki faiz seviyesi. Bu esasında işin sadece mali tarafı. Bir de devam ettirilmesi gereken reform programına karşı duyulan şüphelerin artması ve ihtiyaç duyduğumuz, yabancı yatırımcının kaçması problemleriyle karşı karşıyayız. - Başbakan Ecevit, açıklamalarıyla piyasada panik yarattıktan ve faiz yüzde 144e çıktıktan sonra, bugün MGK toplantısına kaldığımız yerden devam edeceğiz dedi. Anlaşılan bu kriz yaşanmayabilir ve bu kadar büyük yaralar açmayabilirdi? Doğru. IMF Başkan Yardımcısı Stanley Fisvcherın deyimiyle krizi kendi kendimize yarattık. Zamanlaması da harikaydı. Zaten, piyasanın en çok korktuğu konu, istikrar programını uygulamak amacında olan bir yönetimin böyle tarihi bir ihale öncesi, böyle bir hareketle programın iflasına neden olabilmesiydi. Zamanlama konusunda yapılan büyük yanlış, siyasetle ilgili pek çok komplo teorisini akla getiriyor. Bu kısmına bizim aklımız ermez. Ancak, bir finansçı olarak şunu söyleyebilirim; Türkiyenin en büyük önceliği, ekonomidir, enflasyondur, faizdir diyen politikacıların söyledikleriyle yaptıkları birbirini tutmuyor. Bu çeşit krizler, her türlü riski artırdığı gibi, Türkiyede zaten olmayan yabancı kaynağın da 2001de gelmemesine neden olacak. Faizlerde, hızlı ve kalıcı bir düşüş olmayacağı gibi, bu yıl borsayı da unutmak lazım. Tabii bu krizin reel sektöre verdiği zararı da hiç söylemiyorum. - Son iki günde dövizdeki hareketlenmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Kasım krizinde 1 ayda çıkan 7 milyar doların, hepsi bir günde Merkez Bankası tarafından piyasaya verildi. Bu Türkiyede ekonominin ne kadar kırılgan olduğunun açık bir göstergesi. Yalnız bu sefer durum biraz farklı. Şöyle farklı: Birincisi zaten Kasım krizi sırasın da ve sonrasında, yurtdışına çıkacak yabancı parası zaten ülkeyi terk etmişti. Yani şu anda biz bizeyiz. Dünkü döviz talebinin 600 milyon dolarlık bir kısmının yabancı olduğu söyleniyor. Geri kalanı yerli bankaların kapatması gereken döviz pozisyonları nedeniyle yaptıkları alımlardı. Bugün yüksek TL faizini görünce, alınan dövizin, 4.3 milyar dolarının satıldığını gördük. Demek ki yüksek TL biraz daha devam ederse, bu dövizin hepsi tekrar TL enstrümanlarına dönecek. Yani, esasen yine Fischerin söylediği gibi krizi kendimiz yarattık, kendimiz çözüyoruz. - Bundan sonra ne olabilir? İyi senaryo şu, siyasi kriz yine siyasetle çözülür. Sayın Başybakanın açıklamaları paralelinde bu problem bir kenara bırakılıp, program sürdürülür. Reformlar yerine getirilir, piyasaların tansiyonu yavaş yavaş düşer ve normale dönmesek de oldukça rahatlarız. Herkes tekrar, Meclis çalışmalarına ve özelleştirmeye bakmaya başlar. Ama bu sırada herkesin aklında tekrar bir kriz olasılığı olacaktır. Bunun sonucu olarak da, faiz her ihale öncesi yükselir, risk primi çok arttığı için insanlar en kötü olumsuz haberde, buna çok sert tepkiler verir. TL faizlerini çok fazla düşürüp, dövize talep yaratmamak için Merkez Bankası dikkatli davranır, bu da bileşik faizlerin düşüşünü engeller. Türkiyede çoğu zaman beklentilerle hareket eden piyasalar, bundan sonra hiçbir şeyi görmeden inanmaz, dolayısıyla faiz düşüşü için tek yol, reformları yerine getirmektir. | ||||
Bankaların kara tahtaları siliniyor | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||