|
Ancak kısa süre sonra sağduyu öne çıkmış, iktidar ile muhalefet İçtüzük konusunda asgari müştereklerde buluşmuştu. Doğrusu, DYPnin, içtüzük değişikliği ile ilgili yapılan son görüşmede Meclisi terk etmesi uzlaşma umutlarını söndürür gibi oldu. Neyse bu kısa sürdü ve çok geçmedi umutlar yeniden yeşerdi. Meclisde, uzun yıllardır unutulmuş olan bir uzlaşma örneği yaşandı. İktidar ve muhalefet, ülkenin çıkarılmasını bir an önce beklediği, elektrik ve şeker piyasaları tasarıları başta, pek çok önemli tasarı üzerinde anlaşmaya vardı. Kurban Bayramına kadar, aralarında temel kanunu olarak görüşülecek Hayvan Hakları, Avukatlık, Fikir ve Sanat Eserleri ile Hayvan Islahı tasarıları da olan en az 20 tasarının yasalaşması söz konusu. Gerçekten de çok umut aşılayan güzel bir gelişme. Bunun uzun ömürlü olması herkesin dileği. YİNE İKTİDAR VE MUHALEFET ÜZERİNE İşte bunun için, muhalefet ve iktidar ilişkisini bir kez daha irdelemek istiyorum. Türkiyede, iktidar veya muhalefet olmak nasıl anlaşıldı ve nasıl yürütüldü? Çok iddialı değilim; ama kısa bir sorgulama yapmak istiyorum. Tek parti dönemi ile ilgili değerlendirmeye girmeye bile gerek yok; ama çok partili hayata girilmesinden bu yana 50 yılı aşkın süre geçti. İktidar ile muhalefet ilişkileri, demokratik saygı ve demokratik hoşgörü, dayanışma üzerine oturtulamadı Türkiyede. HESAP VERMEYEN İKTİDAR İktidar kendisini; her şeye muktedir, hiçbir konuda hesap verme zorunda olmayan, her yaptığı doğru, yanlışları görmeyen, muhalefeti dikkate almak bir yana onu ayak bağı gibi gören bir anlayış sergiledi. İktidara gelen partiler Türkiyeyi kendi malları gibi yönetmeye çalışırken, iktidarın nimetlerini de sadece kendi yandaşlarına sunmaya ağırlık verdi. Devletin kapısına giden vatandaşın, Türkiye topraklarında yaşamasından çok, hangi siyasi partiye yatkın olduğu öne çıkarıldı. Halka ayrımsız hizmet vermesi gereken belediyeler, iktidardaki partilere olan yakınlıklarına göre devlet desteği aldı. Bugün bile bu konularda çok somut olaylar yaşanıyor: İktidar anlayışını yanlış uygulayan bazı parti ve partililer, kendi yandaşlarını tatmin etmeyi, ülkenin tüm vatandaşlarına hizmet etmekten daha önde görüyorlar. Bazı bakanlıklarda işi olan vatandaşların, on yıllar önce terk ettikleri köylerindeki geçmişlerine kadar araştırıldığı çok yaygın olarak konuşuluyor. Bu birkaç sınırlı örnek, sadece en bilinenleri. DAHA KÖTÜSÜNÜ İSTEYEN MUHALEFET 50 yıl boyunca muhalefetin de farklı bir tutumu ortaya koyduğunu söylemek zor. Muhalefet, daha çok işlerin kötüye gitmesini arzulayan bir beklenti içinde oldu. İktidarın ülkeyi kötü yönetmesi, muhalefeti iktidara taşıyacak yöntem olarak görüldü. Bu anlayış, çoğu zaman muhalefeti, Ülkeyi iyi yönetmenin önüne geçme, kötü yönetimi teşvik etme noktasına götürdü. Bunda sadece muhalefetin değil, halkın siyaset anlayışının da etkili olduğunu görmek zorundayız. Kavgacı, gürültücü, kabadayılığı öne çıkaran, bağıran, çağıran bir muhalefet anlayışı, halktan teşvik gördü. İktidara kızanlar, küfreden muhalefeti onların sözcüleri gibi gördü, özendirdi. Kimleri, bu yargıları çok ağır eleştiri olarak görebilir. Ama anımsayalım. Bugün hala, en saygın siyasetçilerden biri olarak kabul edilen Erdal İnönünün, Ne yani, programımızı açıklayalım da iktidar, kopya mı çeksin dediğini nasıl yorumlayacağız? DYP Genel Başkanı Tansu Çillerin son günlerde, Verin görevi bize, her şeyi 6 ayda düzeltelim deyip, bu reçetenin ne olduğunu açıklamamasını hangi siyaset anlayışının içine yerleştireceğiz? Muhalefetin, daha kötünün kendisini iktidara taşıyacağını düşünmekten çok, alternatifini sunarak ülkeyi daha iyi bir noktada teslim almanın hesabını yapmadığını ileri sürmek kesinbir yargı kabul edilmemeli. DENİZ BİTTİ; BİRLİKTE BATIYORLAR İktidar da, muhalefet de artık denizin bittiğini görmek durumunda. Bu saatten sonra, daha kötünün anlamı, neredeyse, yok olmaktır. Muhalefet yoku teslim almaktansa, bir şeyleri var etmeye ortak olmak zorunda. Çünkü, iktidar ve muhalefete anlayışı veya olgusu içgüdüsel bir şey değil; ülke gerçeklerine uygun akıl, mantık, bilim, sağduyu içeren bir siyaset olgusudur. Halktan oy isteme amacı da budur. Ülkeye ve halka daha iyiyi, daha güzeli sağlamaktır. Gün gibi ortada ki, eski siyaset anlayışı yok oluyor. İktidar kaybederken muhalefet kazanmıyor. Bunun,bizim ülkemizin konjektüründen kaynaklanan etkileri de elbette var. Meclisdeki siyasi partilerin tamamının, bir veya birkaç dönem iktidarda bulunması bunun bir nedeni. Siyaset kurumuna güvenin azalması bir başka neden. Ama, kesin olan bir şey var ki, birlikte kaybediyorlar, birlikte batıyorlar. Çöken çatı sadece iktidarın değil, muhalefetin de tepesine iniyor. Bakın, bu koalisyon hükümeti kurulurken, aldığı oy desteği yüzde 50nin biraz üzerindeydi. Kamuoyu desteği ise yüzde 70leri aşmıştı. Bugünse bırakın oy desteğini, orada kamuoyu desteğinin yüzde 50 olduğunu gösterecek bir tablo var mı? İktidarın durumu böyle de muhalefetteki partilerin durumu farklı mı? Meclis içindeki iki muhalefet partisinin barajı aşıp aşamayacağı tartışılıyor. Biri güvenilirlik sorununu henüz aşamamışken, diğeri parçalanmanın eşiğine gelmiş durumda. Bütün bu anlayışların sonuna gelindiğini görmek istiyoruz. Meclisde bundan sonra yapılacak görüşmelerde, iktidarın, uzlaşmayı arayan, muhalefete saygılı; muhalefetin de daha iyi bir yönetim için iktidara yardım edici, alternatif sunucu konuma geçmesi Türkiyenin umutlarını artıracaktır. Siyasete olan güveni tazelemenin en önemli yollarından biri de bu. BEKLENTİLER Üç yıllık bir istikrar programı uygulayan Türkiyenin, programın ikinci yılını çok ağır koşullarda tamamlayacağı zaten bekleniyordu. Bunun üzerine bir de kasım ayındaki mali kriz eklendiğinden koşulların ağırlığı belleri büktü. Böylesi bir dönemde, hem iktidarın, hem de muhalefetin bir daha hiçbir kavgaya girmeden ülkeyi yönetmeyi kafaya koyması herkesi sevindirecek. Bu çerçevede iktidar bazı sorunların üzerine kararlıkla gitmesi bekleniyor ve bu sorunlar, siyasi kulislerde, şu ana başlıkları etrafında toplanıyor: IMFye verilen sözlerin gereği yapılmalı. Hükümet, kendi içinde kesin bir anlayış birliğine varmadığı konularla ilgili girişim başlatmamalı. Devlet organları arasındaki çatışma görüntüsüne son verilmeli. Bakanların her birin ayrı kafadan ses çıkarması önlenmeli. Yeni faili meçhullere kesinlikle izin verilmemeli. Cezaevi sorunlarına kalıcı çözüm getirilmeli. Yolsuzlukların üzerine gitme kararlığı sürdürülmeli. Muhalefetten beklenenler de var. En azından bir yıl süre ile erken seçim konusunu gündeme getirilmemesi, Hükümet istifa etmeli şeklindeki bir iddianın her fırsatta dile getirilmesinden vazgeçilmesi, Meclisde uzlaşmacı tutum sergilenmesi, gibi. Hem iktidarın, hem de muhalefetin bunları yapması hiç de zor değil. İşte son uzlaşmada bunun bazı nüveleri. En azından Kurban Bayramına kadar Meclisde yaşanacak gelişmeler, halka gösterilecek performans bunun bir başka işareti olabilir. Neden olmasın ? | ||||
Emine Uşaklıgil’in tüm yazıları Oğuz Büktel’in tüm yazıları Şükrü Küçükşahin’in tüm yazıları Turgut Tokgöz'ün tüm yazıları Levent Gürses'in tüm yazıları Kerem Alkin’in tüm yazıları Murat Arın’ın tüm yazıları Atilla Yeşilada’nın tüm yazıları Yarkın Cebeci’nin tüm yazıları Bayram Başaran’ın tüm yazıları Mahmut Kaya’nın tüm yazıları Murat Yeşildere’ın tüm yazıları Celal Pir’in tüm yazıları |
|||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||