|
|
Dünyada bu tür programlar, enflasyon sorunu yaşayan çeşitli gelişmekte olan ülkeler tarafından defalarca kullanılmış olduğundan bu programların özellikleri, etkinlikleri ve yan etkileri konusunda geniş bir literatürle karşı karşıyayız. Her ne kadar yıllardır Türkiyenin diğer gelişmekte olan ülkelerden ne kadar farklı olduğunu söyleye söyleye buna kendimizi bile inandırmış olsak da, kabul etmek gerekir ki stratejik önemine, serbest piyasa ekonomisinde edindiği deneyime, özel sektörünün girişimci karakterine ve kaliteli ekonomi bürokrasisine rağmen, yapısal sorunlarıyla boğuşan, işgücünün büyük kısmı hala tarım sektöründe çalışan, verimlilik artış hızı düşük tipik bir gelişmekte olan ülke Türkiye. Bu nedenle, Türkiye deneyiminin diğer ülke deneyimleriyle paralel özellikler göstermesi kaçınılmaz. TÜKETİM EĞİLİMİ AZALIYOR... Bu özelliklerden birincisi programın başlamasıyla birlikte hızla düşen faiz oranlarıyla birlikte tüketim eğiliminin aynı hızla artması ve devalüasyon oranındaki azalmanın da katkısıyla bunun bir ithalat patlamasına ve dolayısıyla dış ticaret ve cari işlemler açıklarının hızla genişlemesine yol açması. Benzer bir gelişme geçtiğimiz yıl ülkemizde de yaşandı. Hatta, petrol fiyatlarındaki artış ve doların euro karşısında sürekli olarak değer kazanması gibi olumsuz dış etkenler yüzünden etki beklenenden de yüksek oldu. REEL SEKTÖR ZORDA Bugünlerde ise döviz kuruna dayalı stabilizasyon programlarının bir diğer etkisini yoğun olarak gözlemliyoruz. İlk aylardaki hızlı büyüme döneminden sonra, sıkı maliye politikalarının da etkisiyle tüketim talebinin hızla yavaşlaması, döviz kurunun yabancı paralar karşısında değer kazanmış olması dolayısıyla ihracat imkanlarının da sınırlı olmasıyla ekonominin hızla yavaşlamaya başlıyor. Nasıl olumsuz dış etkenler ilk etkinin daha yoğun hissedilmesine yol açtıysa, geçtiğimiz aylarda yaşadığımız finansal kriz da bu yavaşlamanın beklenenden daha hızlı olması sonucunu doğurdu. Aralık ayı sanayi üretim rakamları, bu yavaşlamanın boyutlarını göstermesi açısından çok önemli. Aralık ayında sanayi üretiminde geçen yılın aynı ayına göre yüzde 4.2 düşüş gösterdi. Daralmanın bu oranda yüksek çıkmasında programın yukarıda özetlenen içsel etkisinin yanı sıra kriz öncesinde sanayi üretiminin hala oldukça yüksek bir düzeyde seyrediyor olması da etkili oldu. Anımsanacağı gibi Kasım ayında sanayi üretim artışı yüzde 10 düzeyindeydi. Başka bir deyişle, sanayici krize çok hızlı büyüdüğü bir dönemde, hazırlıksız bir biçimde yakalandı. Tüketimin bıçak gibi kesildiği bir döneme yüksek bir büyüme hızıyla girmenin faturası ise bir anda yükselen nihai mamul stokları ve bunun beraberinde getirdiği yüksek stok maliyetleri oldu. Bu stok artışı Merkez Bankası tarafından yapılan İktisadi Yönelim Anketinde de görülebiliyor. Aralık ayı anketine katılan sanayicilerin yaklaşık %25i stoklarında önemli bir artış olduğunu belirtmişler. Bu gelişmeler, üretimde yakın gelecekte de pek bir canlanma beklenmemesi gerektiğini ortaya koyuyor. Arz yönünden baktığımızda, finansal krizden olumsuz etkilenen bankacılık sektörünün kredi arzını kısması kaçınılmaz. Talep yönünden baktığımızda ise, bir yandan yüksek düzeyde seyreden reel faizler, bir yandan da son dönemde ödemeler dengesindeki genişlemeyi önlemeye yönelik olarak getirilen vergi artışları tüketim talebinin uzunca bir süre kendine gelmesine engel olacaktır. Kısaca, sanayi üretiminde Aralık ayında yaşadığımıza benzer daralmalara 2001 yılının ilk aylarında da rastlayacağız. TAVİZ VERİLMEMELİ Ancak bu daralmadan kurtulmanın yolu kesinlikle enflasyonla mücadele programından verilebilecek tavizler ve bu sayede özel sektöre tanınabilecek destek önlemleri olmamalıdır. Unutmamak gerekir ki, Türkiye ekonomisinin yıllardır sağlıklı bir biçimde büyüyememesinin temel nedeni yüksek enflasyon ortamı ve bu ortamın beraberinde getirdiği verimsizlik. Ne yazık ki, enflasyondan kurtulmanın, yapısal reformları gerçekleştirmenin kolay ve acısız bir yöntemi bulunamadı henüz. Enflasyon belasından kurtulmak, ülke ekonomisinin yüksek büyüme potansiyelini harekete geçirebilecek verimlilik artışını gerçekleştirmek istiyorsak bir süre sıkıntıya katlanmamız gerekiyor. Unutmayalım ki uzağa atlayabilmek için biraz gerilmek gerekir. | ||||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||