|
|
Reel sektörü temsil eden kuruluşlar ile finans kesiminin temsilcilerinin talepleri piyasalar tarafından yakından takip ediliyor. Çünkü, bu talepler içerisinde yer alabilecek unsurlar dezenflasyon programının ruhunu ve geleceğini tehlikeye düşürebilir. Dolayısı ile, liderlerin ve liderler ile birlikte yarın talepleri ele alacak olan ilgili bakan ve bürokratların tavrı, dezenflasyon programına yönelik kararlılık konusunda önemli ipucu oluşturacak. DEZENFLASYON PROGRAMI DÖNÜM NOKTASINDA Türkiye, geçtiğimiz yılın başında büyük umutlarla hayata geçirdiği dezenflasyon programı ile ilgili olarak adeta dönüm noktasında denilebilir. 2000 yılının ikinci yarısında reformların ve önemli kuruluşların özelleştirme çalışmalarının aksaması ile birlikte yaşanan sıkıntılar, hükümetin reel sektör ve finans kesiminden gelen baskılara boyun eğmek zorunda kalması halinde, dezenflasyon programını anlamsızlaştıracak bir noktaya ulaşabilir. Başbakan Ecevitin birkaç gündür siyasi ve ekonomik istikrarı sürdürmenin zorlaştığını belirtir ifadelerini tekrarlaması ise endişelerin bir kat daha artmasına yol açıyor. Başbakan Ecevitin açıklamaları bir noktada piyasa açısından muhtemel bir erken seçimin arayışları olarak ta algılanabilir. Bununla birlikte, eğer Başbakan Ecevit koalisyon ortaklarına bu ifadeleri ile bir mesaj veriyor ise, bu mesajın kamuoyuna mal edilmeden iletilmesi çok daha yararlı olabilir. Çünkü, Fazilet Partisi dahil, Türk medyasında yer alan iç karartıcı haberleri yakından takip etmeyi alışkanlık haline getirmiş olan yabancı yatırımcının, geçen kasım sonunda oluşmuş olan ve devam eden bu atmosferde yatırımını sürdürmesini beklemek aşırı iyimserlik olarak tanımlanabilir. REEL SEKTÖR DEVLETİ BABA OLMAYA İTİYOR Reel sektör ise, tüm bu gelişmelerin ortasında, bir yandan gerçek bir piyasa ekonomisini savunur gözükürken, devleti baba rolünden sıyıran reformların piyasaları zorlamaya başlaması ile birlikte, devleti yeniden baba rolüne itecek girişimlerini arttırmış gözüküyor. Hükümeti halka şikayet etmek için 1970li yılların sonunda gündeme gelen gazete ilanı yönteminin artık bir alışkanlık haline geldiği gözlenirken, geçtiğimiz yaz Türkiyede şirketler iflas etmiyor. Dezenflasyon programının iyi gittiğini sanmıyoruma benzer bir ifade kullanan TOBB Başkanı Fuat Mirasın iflaslar başlayınca ve reel sektörün sıkıntıları arttınca, dezenflasyon programının zedelenmesine yol açabilecek bir süreç içerisinde gözükmesi, öncelikle reel sektörün ekonomiye yaklaşımında bir reform gerçekleştirmesi gerektiğini gösteriyor. Bu noktada, reel sektörün önemli bir temsilcisi olarak Hükümeti reformları ödünsüz bir şekilde hayata geçirmesi konusunda sert bir dil ile eleştiren TÜSİADın ise, dezenflasyon programını tehlikeye düşürebilecek; ama bu arada reel sektörün rahatlamasını sağlayacak önlemler konusunda tavrını net bir şekilde ortaya koymadığı da göz ardı edilmemeli. Bugünkü ekonomi zirvesi öncesi, TÜSİADın alınacak önlemlerin dezenflasyon programının ruhuna ters düşmeyecek kıvamda olması gerektiği hususunda hiçbir açıklamada bulunmamış olması çifte standart sorununu gündeme getiriyor. Sonuç olarak, son bir yıllık döneme baktığımızda, reel sektörü temsil eden kuruluşlar olarak TOBBun, TÜSİADın, İSOnun, ASOnun, İZSOnun kendi üyeleri için uzmanlar aracılığı ile kriz dönemlerinde şirket yönetimi, kriz döneminde finansal yönetim, verimlilik konularında dezenflasyon programının ortaya çıkardığı sürece adapte olabilmelerini sağlayacak eğitim seminerleri düzenleyip düzenlemediklerini, bu konularda yeterli ölçüde araştırma yaptırıp yaptırmadıklarını, kendi üyelerinin sorunları için bünyelerinde kriz merkezleri kurup kurmadıklarını merak ediyorum. Üyelerinin önemli miktarda aidat ödedikleri bu kuruluşlar son bir yıl içerisinde üyelerini hangi alanlarda ne ölçüde uyardılar, işveren kesimi ile işçi kesimi arasında dezenflasyon programının geleceği için oluşması şart olan diyalog sürecine ne ölçüde katkıları oldu; bunlarında cevaplanması gereken sorular olduğuna inanıyorum. Bu noktada, bu kuruluşların üyelerinin de şunu sorgulaması gerekiyor: Biz sadece laf mı üreteceğiz, yoksa daha verimli mal üretmenin yollarını mı arayacağız?. Umarım, ekonomi yönetimi reel sektörün sorunlarını çözmeye çalışırken kantarın topuzu kaçmaz. Çünkü, bir zamanlar Engin Ardıçın dediği gibi, kimse biz sabit gelirli kesimin tüketici kredileri ile kredi kartı harcamalarını silmiyor, borçaları takside bağlayıp dondurmuyor. | ||||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||